Cumhurbaşkanlığı seçiminden hemen sonra, RİDA, ULUSLARARASI YETİMLERE VE MUHTAÇLARA YARDIM DERNEĞİ'nin davet ve organizasyonuyla Gürcistan'a gitmek üzere yollara düştük. Mütevazi, fedakâr ve gayretli Tamer Kalender kardeşimizin rehberliğinde öğretmen Zeki Ateş, Hamit Kunt'la birlikte meşakkatli, sıkıntılı, heyecanlı uzun bir yolculuk yaptık. Yorulmanın adını gezmek koymuşlar ya öyle bir şey oldu.

Ama geliş ve gidişte, Türkiye ve Gürcistan'da gördüklerimiz bu seyahatin boşa yapılmış bir seyahat olmadığını,  aksine çok yararlı olduğunu göstermiş oldu.

Her şeyden önce Karadeniz'in engin ve zengin güzelliklerini, gelişmişliğini, Karadeniz sahil yolunu, duble yolları, otobanları, viyadükleri, tünelleri, gelişen şehirlerin güzelliklerini, Konya'dan Ardahan Posof Türközü sınır kapısına kadar doyasıya izledik.

Karadeniz'li dostlarımızın sıcaklığını, misafir severliğini, fındık ve çay bahçelerini, yeşilin her tonda renklerini, denizin maviliğini ve coşkunluğunu gözümüzle gördük, birlikte yaşadık.

Gürcistan'a girince bizi düzensiz yollar, çarpık ve bozuk yapılaşmalar, eski Bolşevik rejiminden kalma soğuk ve ruhsuz binalar karşıladı. Ülkemizin son on yılda ne kadar geliştiğini ve kalkındığını daha iyi anlamış oldum. Huzur ve istikrarın, emaneti işin ehline vermenin, özgür yaşamanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış oldum.

Gürcistan'da sınır kapısında, bizi mütebessim nur yüzlü yaşları 30-35 arası iki genç karşıladı. Selamlaşıp kucaklaştık. Bize rehberlik edeceklerini, RİDA ile Gürcistan Müslümanlar arasında köprü vazifesi olduklarını öğrenince daha bir rahatladık. Kayseri'den gelen üç kişilik bir grupla birlikte toplam yedi kişi, gecenin karanlığını yara yara, bozuk yolları aşa aşa kalacağımız köy evine yerleştik.

Gürcü Müslüman kardeşler bizleri sevinçle karşılıyorlar, kimisi Türkçe, kimi kendi dilleriyle dertlerini anlatmaya çalışıyorlardı. Adı Aslan olan küçük bir çocuk, yine adı Fatıma olan başka bir kız çocuğunun, Türkçe TV kanallarından, çizgi filmlerden Türkçe öğrenip konuşmaları, anne ve babaları ile bizler arasında tercüman olmaları dikkatimizi çekmişti. Müslüman Türk halkıyla iletişime çok önem veriyorlardı. Hatta çocuklara Kur'an öğreten Gürcü bir hoca, öğrencilerine “Her gün Türkçe bir kelime öğrenmeniz üzerinize vaciptir” diyerek, onları motive ettiğini duyunca “Biz Türkler de her gün bir kelime de olsa Gürcüce öğrenmeliyiz” demiştim.

RİDA, Gürcistan'ın Ahıska ve Acara bölgelerinde yaklaşık 40 tane kursta 1000'e yakın öğrencinin İslâm'ı ve Kur'an'ı öğrenmesi için büyük bir çaba sarf ediyor.

Darü-l Erkâm Medreseleri ismini verdikleri, ev ve salonlarda, terk edilmiş metruk binalarda, sade ve basit camilerde erkek ve kadın 40 hocanın ücretini veriyor.

RİDA burada okuyan öğrenci ve ailelerine kitap, elbise, hocalara belli bir ücret veriyor. Yetimlere Gıda yardımı paketleri dağıtıyor. Aynî ve nakdî yardımlarla o bölgede yaşayan insanların gönlüne taht kuruyor.

Bu seyahatin olumlu neticelerinden biri de yapılan yardımların verilen zekât, sadaka ve kurbanların boşa gitmediğini çıplak gözle görmüş olmaktır.

Fedakâr insanların, Allah yolunda hasbî olarak çalışan insanların, isimsiz kahramanların, aç, susuz ve uykusuz, can güvenliği olmayan dağ yollarında, yayla yollarında, uçurumun kenarında olan yollarda, canını tehlikeye atarak yaptıkları çalışmaları görmek ve bunları birlikte yaşamak, sevinci ve hüznü birlikte paylaşmak unutulmaz bir zevkti.

Aynı çalışmaları Balkanlar'da, Afrika'da, Afganistan ve Pakistan'da yerine getiren şu anda 25.000 yetim çocuğa ayda 25 lira da olsa yardım eden, yoksullara ve yetimlere kucak açan RİDA'yı tebrik etmek, başarılarının ve gücünün artarak devamını istemek en büyük temennimdir.

İslâm'ın ve O'nun kutsal kitabı Kur'an'ın öğretilmesi için çalışan, yetimlerin ve muhtaçların yüzünü güldürmeye devam eden RİDA'dan Allah razı olsun.

Aslında altı gün boyunca yaptığımız bu seyahatin, ziyaretlerin, görülen her yerin cami ve medreselerin, konuştuğumuz büyük küçük her insanın ayrı bir hikâyesi var. Onları da gelecek yazılarımızda anlatalım inşallah.

Hayırlı Cumalar. Selâm ve Dua.

 

                                            HEM NALINA HEM MIHINA

                                                    ÇATICILARIN SEVİNCİ

Çatı Aday Ekmel Bey'i destekleyip aday gösteren CHP ve MHP, diğer 12 siyasî Parti, Cemaatler, Cumhurbaşkanlığını Recep Tayyip Erdoğan kazanınca çatırdamaya başladılar. Ortadan silindiler. Ekmel-i iman, ekmel-i ihsan olan Ekmel Bey, ekmel-i hezimet ile ekmel-i veda etti.

Yolu açık olsun. Şimdi CHP ve MHP, Recep Tayyip Erdoğan'ı Başbakanlıktan uzaklaştırdık diye seviniyorlarmış.

Bence Ekmel Bey bu iki partiyi birleştirip, başına geçmeli.

 Ya da Mezarlıklar Genel Müdürü yapılmalı.

Seçimden önce epeyce mezar ve Türbe ziyareti de yapmış, tecrübe sahibi olmuştu.

                                    İLGİNÇ BİR GAZETECİLİK OLAYI

Gürcistan'a birlikte gittiğimiz, Adana Kozan İ.H.L. öğretmeni arkadaşım Zeki Ateş, Kozan Haber gazetesinde üç yıl boyunca yazı yazmış. Kendisi anlattı. Haftada bir gün yazıyor, yazıları da ilgiyle takip ediliyormuş. İlçede önemli bir okuyucu kitlesi oluşmuş.

Geçen ay gazeteden elinde fatura bir genç gelerek ” Hocam, bir yıllık abone borcunuz” diyerek para talebinde bulunmuş.

Zeki Hocam şaşkın, bakıp kalmış. Çünkü hiçbir yazısından dolayı para istememiş.

Üzülme be Zeki Hocam! Sana en azından gazete gelmiş, kendine gazete gitmeyen yazarlar da var.

                                                     GÜNÜN SÖZÜ

SULAR HEP AKTI GEÇTİ, KURUDU VAKTİ GEÇTİ

NİCE HAN, NİCE SULTAN, TAHTI BIRAKTI GEÇTİ,

DÜNYA BİR PENÇEREDİR, HER GELEN BAKTI GEÇTİ

                                                                                             Yunus Emre