Adamın birisi psikolojik rahatsızlığından dolayı bir psikiyatriste gider ve içinde bulunduğu stresli durumdan kurtulmanın yollarını sorar, doktor ise kendisine hafta sonu gittiği ve pekala eğlendiği sirke gitmesini tavsiye eder ve der ki: "Hafta sonu sirke gittim orada bir palyaço vardı onun hareketlerini izledim beni bayağı eğlendirdi, hiç bir sıkıntım kalmadı tüm dertlerim gitti. Sen de sirke gidip o palyaçonun komiklikleri ile eğlenebilir stresini atarsın" deyince bizimkisi: "Doktor bey sirkte çalışan o palyaço benim" demiştir. İşte geçtiğimiz günlerde dünyanın en büyük komedyenlerinden Amerikalı Oscar ödüllü ünlü aktör "Robin Williams" 63 yaşında, ABD'nin California eyaletindeki evinde intihar etmiş olarak bulunmuş olması bu hikâyeyi bana hatırlattı. Âlemi güldüren, insanları eğlendiren, dertlilerin efkârını dağıtan, sıkıntı içerisinde olanların streslerini alan bu insan, sonunda kendi hayatına kendi eli ile son verdi. Bu nasıl bir ruh halidir ki; yıllar boyu insanları güldüren adam kendi içinde huzura muhtaç bir adam olarak yaşamış, başkalarını güldürürken belki içerisi kan ağlamış...
Batı insanın aslında sahip olduğu maddi imkânlarının kendisini ulaştırdığı kaçınılmaz sonu budur. Modern Batı dünyası, teknoloji, bilim, fen, sanat ve ekonomisi ile diğer milletleri kendisine hayran bıraktırdı. Yeni icadlar geliştirdi, insanlığın rahat ettirecek konfora ulaştı. Ancak Batı insanındaki iç huzur ve kalbi itmi'nan duygusu aynı paralelde kendisini geliştiremedi. İnsanı sadece maddi varlıktan ibaret sayan, kalbin ihtiyaçlarına kulak tıkayan, kutsallık adına ne varsa ona savaş açan, insanları bilinçsizce dünyaya, tüketime ve kıyasıya rekabete sevk eden bu materyalist düşünce sonunda bu patolojik netice ile karşı karşıya kalmıştır.
İnsanları yaratan yüce Allah, insanı beden ve ruh bütünlüğü içerisinde yaratmıştır. Onu yoktan var eden elbette ki onun nelere ihtiyaç duyduğunu en iyi bilendir. Bedenin yeme, içme, hava gibi ihtiyaçları olduğu gibi ruhun da iman etme, yaratıcıyı tanıma ve O'na kulluk etme gibi ihtiyaçları vardır. Siz ihtiyaçları gerçek gıdalarla karşılamazsanız; o zaman bedenin sahip olduğu uyumlu gelişme ve istikrar kaybolur beden ülkesinde krizler baş gösterir, bünye hep çatışmaların mahalli olur. İşte Batı dünyasındaki caddelerde insanların ellerinde köpekle dolaşması bu halin göstergesidir. Onlar dünyalık her şeye sahip oldukları halde iç âlemlerinde hep yalnız kaldılar bu yalnızlıklarını köpek ve kedi ile gidermeye çalıştılar. Yüreklerinde maneviyata ait olan boşluğu materyalist akımlarla doldurmaya çalıştılar. Uyuşturucu kullanımının yüksek oluşu, boşanmaların artışı, huzur evlerindeki yaşlıların çoğalması ve insanların kazandıkları paraları psikiyatristlere dökmesi hep iç âlemlerinde barışı yakalamayışları dolayıdır.
Kur'an-ı Kerime baktığımız zaman "Dikkat edin Kalpler ancak Allah'ı zikretmekle huzura kavuşur" (Ra'd, 28) buyrulmaktadır. "Dikkat edin" ifadesi ile "Şunu iyi bilin, huzuru şurada burada aramayın, sahte ve taklitlerine yönelmeyin" diyerek bizi ikaz eden Yüce Kitabımız; Huzur, itmi'nan ve sekinet anlamına gelen Ruh Dinginliği'ne ancak Rabbimize yönelmekle, O'na kulluk etmekle, O'nun her an bize şahdamarımızdan daha yakın olduğu gerçeğinin bilincine varmakla erişebileceğimizi öğretiyor.
Allah'tan habersiz bir yaşam insana mutluluk vermez. Ahirete inancın olmadığı bir hayat, sahibini yokluğa doğru sürüklenen bir muammanın içerisinde ruhundaki çözülemeyen bin bir türlü sorunlar sarmalı ile yalnız ve çaresiz bırakır. Böyle bir hayatta gülücükler sahte, mutluluklar suni, eğlenceler acı gerçeği saklamadır. Rabbimiz "Her kim de zikrimden yüz çevirirse, ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz." (Taha,124) buyurmuştur. Allah' a inanmamış olanlar maddi anlamda konfor ve lüks içerisinde olsalar da onlar ruh dünyalarında büyük sıkıntıların pençesinde ve sonu gelmez hırslarının esaretindedirler. Bu esaret şeytanın dostluğundan kaynaklanmaktadır. Zira Rabbimiz; "Kim Rahmân'ı zikretmekten gafil olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz." (Zuhruf,36) buyurmuştur.
Zikir, Namazdır, Zikir Kur'an'a tabi olmaktır, Zikir Allah'ı her daim hatırda tutmaktır. Zikir, Allah'la beraber olmaktır. Onun için bir Allah dostu: "Allah'ı tanıyan zindan da bile olsa bahtiyardır. Allah'ı tanımayan sarayda bile olsa bedbahttır." demiştir. Rabbim bizleri Allah adı anıldığı zaman kalpleri ürperen, O'nun ayetleri okunduğu zaman imanları artan bahtiyar müminlerden eylesin.
ALİ HAYRİ ÇELİK [email protected]