Ramazan ayını, ramazan Bayramını, uzun bir bayram tatilini barış ve huzur içinde geçirmeye çalıştık.

Bayramı “tatil” edenlerle, bayramı “bayram” edenlerin mesai saatleri, Pazartesi günü itibariyle tekrar başladı.

Bayram günlerinde ve akabinde hayatını kaybeden yakınlarımız oldu. PKK ve DAEŞ Terörü kadar, trafik terörü de çok sayıda can ve mal kaybına yol açtı.

Sevilen insan, Konya NEÜ İlahiyat Fakültesi eski Dekanı ve Öğretim Üyesi Ahmet Saim Arıtan'ın vefatı, bütün sevdiklerini üzdü. Cumartesi Hacıfettah Mezarlığı'nda gözyaşlarıyla toprağa verdik.

Yine aynı gün Beyşehir Gölü Karaburun plajında kızını boğulmaktan kurtarırken, kendisi boğularak can veren 29 yaşındaki Ümit Akyıl kardeşimizin acısını ailesiyle birlikte yaşadık. Kardeşimin kayınbiraderi ve aile yakınımız olan, çalışkan, yardımsever, fedakâr, ailesinin direği Ümit kardeşimizin vefatıyla, ölümün yakınlığını, acısını ve soğukluğunu bir kere daha hissettik.

Allah bütün ölmüşlerimize, şehitlerimize rahmet eylesin.

Bu arada bayram günlerinde yapılan ziyaretlerde,  bayram sohbetlerinde gündem oluşturan konu “İçimizdeki Suriyeliler ve onlara verilmesi düşünülen Vatandaşlık” konusuydu.

Bu konuda görüştüğüm insanların bir kısmı, Suriyelileri Muhacir olarak gördüklerinden “Vatandaşlık verilebilir, onlar bize güç katar” görüşünü savunurken, diğer bir kısmı ise “ Bunlar savaş kaçkını, korkak, pis, eğitimsiz, kopuk takımı” diyerek, bunlar “Sırtımızda yük” diyerek vatandaş olmalarına şiddetle karşı çıkıyorlardı.

İçimizdeki Suriyelilerin tutum ve davranışları yüzünden, Suriyelilere karşı gizli bir öfke, bir nefret, bir korku ve bir endişe dalgası oluşturmaya başlamıştı.

Bu kadar insan ne olacaktı? Bunların gençleri, bunların çocukları büyüdükçe, toplumda ne gibi sıkıntılara yol açacaktı? Bunların barınması, yemesi, içmesi, giyinmesi, eğitimi, öğretimi, iş bulup çalışması, toplumla kaynaşması, topluma entegre olması nasıl sağlanacaktı?

Suriyeliler Müslüman kardeşimizdi, muhacirdi, mazlum ve mağdurdu, misafirlerimizdi ama misafir olduklarını, mağdur ve mazlum olduklarını unutmuş gibi davranmaya başlamışlardı. Şımarmışlardı.

Ramazan ayı içindeki Larende yokuşundaki (Şimdi oraya Halep Caddesi diyorlar) kanlı bıçaklı kavgalı olay, Beyşehir'deki köpek sebebiyle çıkan, iki kişinin ölümüyle sonuçlanan olaylar, Kültür Park'ta iki kızımızı Suriyeli gençlerin tacizi bardağı taşırmaya başlamıştı.

Kıymetli kardeşim emekli astsubay Tayyar Yıldırım'ın anlattığı, yazıp bizlerle paylaştığı şu olaya ne demeli?

“Neredeyse her gün güzergâhım üzerinde bulunan, Konya Kültürpark'tan geçiyordum yine...

Bizlerin hem göz zevkine, hem de ruhumuza hitap eden güzellikler var Kültür Park'ta. Bunu sağlayan çevre temizlik ve bakım işçileri canhıraş bir şekilde çalışıyorlar. Kendilerine müteşekkiriz...

Bir işçinin yanından geçerken, kendi kendine söylendiğini işittim ve merak edip yaklaştım kendisine...

"Nedir sıkıntı hemşerim?" diyecek oldum.

Meğer bir dokunmuşum bin ah işitmek için...

"Beyefendi, şu Suriyeli çocuklar gına getirdi artık. Çiçekleri koparıyorlar, ağaçları kırıyorlar, çimenleri söküyorlar ve bizleri şirazeden çıkarıyorlar" dedi ve hızla uzaklaşarak biraz ötede gülleri koparmaya çalışan ve işçilere maskaralık yapan Suriyeli çocukların peşine düştü tekrar...

Nereden bakarsak bakalım işimiz zor ancak, itidali de elden bırakmayalım ve bu zor günleri hep birlikte aşmaya çalışalım diye tavsiyede bulunuyorum ama içim rahat değil”

Şimdi bu insanlara nasıl sevgi, nasıl şefkat ve merhamet gösterip “Vatandaşlık” vereceksiniz? Evet, Tayyar Yıldırım gibi, içimiz rahat değil.

İçimizdeki magandalara bir de Suriyeli magandalar eklendi.

“Allah, bu millete sabır versin, inşallah.”

                                                       GÜNÜN SÖZÜ

HAK YEMEK, SOL ELLE YEMEK YEMEK KADAR DİKKAT ÇEKMEDİ BU ÜLKEDE.

                                                                                                      İsmet Özel

 

KAMİL BİRCAN  13.07.2016