Ülkemiz 15 Temmuz Cuma akşamından bu yana olağanüstü saatler yaşıyor. Önce Sivil hükümete karşı TSK içinde bir cuntanın kalkışma girişimi diğer adıyla darbe, ardından başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Hükümetin, sonra bütün siyasi partilerin ve Milletin şanlı direnişi!

Darbenin kısa sürede ters tepmesi. Darbecilerin teker teker teslim olması, sivil idarenin yönetimin iplerini ele geçirmesi, halkın sabahlara kadar meydanları doldurması!

Şimdiye kadar eşi benzeri görülmemiş bir halk hareketi. Sabahlara kadar okunan ezanlar, minarelerde verilen salalar, secdelerde yapılan dualar, okunan Yasinler ve Fetih Sureleri!

Akıl tutulması ya da çılgınlık diyebileceğimiz bir kalkışma hareketi, emrindeki askerleri sivil halk ve polisler üzerine süren, halka ve polise ateş açmayınca kendi askerine ateş edip öldüren sözde komutanlar! Halkın Meclisine, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Milletvekilleri üzerine bomba yağdıran, demokrasiyi katletmeye çalışan, kimin kuklası ve maşası olduğu belli olmayan, yaptığı işi de güya sulh adına yaptığını iddia eden, ismine “YURTTA SULH KONSEYİ” adını veren fesat ve fitne ehli insan müsveddeleri!

Ülkesinin kendisine emanet ettiği silahları ve gücü, bir düşman askeri gibi kendi halkına, kendi insanına karşı kullanmaya kalkan, polisle askeri karşı karşıya getirip, vurdurmaya, kırdırmaya çalışan, ülkenin önemli kurum ve müesseselerini işgal edip 1500'e yakın sivil asker ve polisi şehit eden, Şeytanla Paralel hareket eden alçaklar!

Şimdi, Allah'ın yardım ve lütfuyla Büyük Türk Milleti büyük bir oyunun nasıl bozulduğunu, herkesin bir oyunu olduğunu, Allah'ın da tuzakları nasıl bozduğunu, “Allah'tan başka galip olmadığını” bir kere daha görmenin sevincini yaşıyor, bayramını yapıyor.

Şimdi hamd ve şükür zamanı. Şimdi şımarmadan vurmadan yıkmadan, tahriklere kapılmadan, adaletten ayrılmadan, acele etmeden, sükuneti elden bırakmadan tekrar işimizin başına dönme zamanı!

Evet, meydanları doldurmak güzeldir, kalabalıkların karşısına geçip, hamasî nutuklar atmak güzeldir, konvoylar yapıp, “Ya Allah Bismillah! Allahu Ekber!” diyerek bağırmak, el ele tutuşup bayrak sallamak güzeldir. Ama ağırbaşlı davranmak, çevremizdeki insanları rahatsız etmemek, insanları incitmemek daha güzeldir.

Dün akşam Alâaddin civarında, yatsı namazından sonra, sokaklara dökülen kalabalıkların, ellerinde Türk Bayrağı bulunan gençlerin hiç tanımadıkları iki Suriyeli genci linç etmeye, bıçaklamaya, başlarını ezmeye kalkmaları da ayrı bir çılgınlık, ayrı bir akıl tutulmasıdır.

Haksız yere bu iki gencin saldırıya uğraması, şu anda hastane köşelerinde ölümle pençeleşmesi akıl alır gibi değildir.

Bu insanların bir Demokrasi Zaferi kazanıp, sevinmesi, bunu kutlaması elbette güzeldir. Belki millet olarak buna ihtiyacımız da vardır. Ama bu gösterilerin, toplantıların, konuşmacıların yaptıkları konuşmaların kontrolü şarttır.

Bu insanların arasına girip kargaşa ve huzursuzluk çıkarmak isteyen kötü niyetlilere dikkat etmek, meydanları böylelerine terk etmemek insanî ve vicdanî bir sorumluluktur.

Evet, darbecileri şiddetle kınıyorum. Fitne ve fesat ehli bu hainleri lanetliyorum.

Destan yazan milletimi alkışlıyorum.

Ama herkesi, daha çok çalışmaya, daha çok uyanık olmaya, birbirimizi daha çok sevmeye, kucaklaşmaya, sarılmaya davet ediyorum.

Allah yâr ve yardımcımız olsun.

                                                        GÜNÜN SÖZÜ

GÖKTEN İNER Mİ TEMBEL İÇİN ARZA MAİDE

ÖYLE KÜTÜK GİBİ YAŞAMAKTAN NE FAİDE

                                                                                                                 İsmail Safa

 

KAMİL BİRCAN  18.07.2016