Bugünkü yazımız ilginç bir tarihi, ilmi ve kültürel portre ile ilgili.

Bu kişinin adını özellikle bazı kültür, sanat ve tarih meraklıları bilse de genelde gözden kaçmaktadır. Oysa İstanbul’da Fatih’te aynı adla ilgili müze, müze kafe ve parkları bile vardır.

Piyer Loti Kafesi belki de bulunduğu yerin özelliğinden; daha çok dikkat çekmektedir.

Daha ergenlik dönemi başlarında iken Osmanlı Devletince Boğdan Beyliğine babasının seçilmesi ile gelenek üzere İstanbul’a rehin olarak getirilen Dimitri Kantemiroğlu’nun soyadının da muhtemelen soyundan bir Tatar dedesinden geldiği düşünülmektedir.

Çocukluğunda iyi bir eğitim almış, Latince, Yunanca ve diğer Slav dillerini öğrenmiştir.

Ayrıca Din Bilgisi ve silah kullanmayı da öğrenmiştir.

Müzik zevkini ve temel kurallarını; flütle Boğdan havaları çalan babasından kazanmıştı.

14 yaşında geldiği İstanbul’da öğrenim hayatını sürdüren Kantemiroğlu Rum Ortodoks Patrikhanesindeki Akademide; Antik Yunan ve Latin kültürüyle, Bizans ağırlıklı Ortodoks kültürünü,

Enderun’da ise Osmanlıca, Farsça ve Arapça dillerini öğrendi.

Osmanlı siyaset ve kültür çevreleri ile yakın ilgi kurdu. Bir taraftan Osmanlı Devletini iyi tanırken bir taraftan da Batıdaki hümanizma hareketlerini izlemeyi de ihmal etmedi. Eserlerinde bir sentez yapmaya çalışmış, bu karma kültür onun kıyafetlerine bile yansımıştır.

Müziğe olan ilgisi İstanbul’da da devam etti. Türk müziğine merak sardı. Ney üflediği, özellikle tambur sazını çok başka bir yere taşıdığı söylenir.

II.Ahmet zamanında Enderun’a öğrenci olarak alınmıştır.

Kantemiroğlu’nun bestekâr olarak önemi, oluşturduğu nota sistemiyle pek çok yapıtı notaya almış olmasındandır. Sayesinde pek çok eser kaybolmaktan kurtulmuştur.

1693 yılında babasının yerine Boğdan Beyliğine getirildi. Ancak hakkındaki şüpheler nedeniyle ülkesine dönmesine izin verilmedi. Sonunda ısrarı sonucu 1710 yılında Bey olarak ülkesine dönebildi.

Fakat oraya varınca ilk yaptığı iş güvendiği bir adamını Rus Çarına göndermek oldu.

Böylelikle Rusya’nın desteğiyle, Boğdan Prensliğini süresiz olarak kendisi ve ailesi için isteme amacındaydı. Çar bu teklifi kabul edince 1711 yılında Kantemiroğlu Boğdan’da isyan bayrağı açar.

Aynı yıl çıkan Osmanlı – Rus savaşında Çar yenilince, Kantemiroğlu Boğdan Beyliğinden azledilir.

Canını kurtarmak için Rusya’ya kaçan Kantemiroğlu, geri kalan hayatını Rusya’da geçirir.

Rusya’da iken yazdığı Osmanlı tarihi ile ilgili kitabıyla Rus Edebiyatının başlangıcına sebep olduğunu ileri sürenler vardır. İyi yetişmiş oğulları da 18. Yüzyılda Rusya siyasetinde üst düzeyde rol oynamışlardır.

Ukrayna’nın Harkov şehrinde vefat eden Kantemiroğlu’nun naaşı, ancak 200 yıl sonra ülkesi Romanya’ya gönderilmiş ve 1935 yılında ‘Yaş’ kentinde tekrar defnedilmiştir.

Kimilerine göre dahi bir müzik adamı, kimilerine göre onu bu kültüre taşıyan Osmanlı Devletine karşı bir hain, kimilerine göre de içinde yaşadığı toplumlara şöyle veya böyle katkıları olan bir ilim ve kültür adamıdır Kantemiroğlu.

Bu özet biyografi ile belki siz de onun için bir fikre sahip olabilirsiniz.

Belki sonuçta biz de ‘Hepsi’ diyeceğiz muhtemelen.

Farklı düşünenler de olabilir.

Ama kesin olan onun bir ‘entellektüel’ olması.

Sanırım buna bir itiraz yoktur.