Anam 12 çocuk doğurmuş. Beşi farklı nedenlerle ölmüş. Geri kalan yedisi yaşamıştır. İçimizde en talihsiz olanımız on numara olan kardeşim Bilal’dir. Bilal, 1941 doğumludur. Çok güzel bir çocuktu. 6 ay sonra felç oldu (çocuk felci). Tam 31 yaşına kadar çok zor durumda yaşadı. Kendisi yiyip içemez, tuvalete gidemezdi. Bütün özel bakımını anam yapardı. Bilal aynı zamanda konuşamazdı da. Anama istediği bir şeyi anlatamayınca gücenir, küser ve bir iki gün yemek yemezdi. Ana yüreği, anam bu duruma çok üzülürdü.

Kardeşim Kerim daha 4-5 yaşlarında iken anam ona “Ben Bilal’i anlayamadım. Bir de sen dene bakalım. Belki anlarsın” der. Bilal konuşamasa da Kerim’e tarif eder. O da konuyu anlar. Meğer bir rüyada Dağpazarı’ndaki evde dururken bacadan bir yılanın ocağa düştüğünü ve kendisinin bıçağı alarak yılanı kestiğini görmüştür. Mesele anlaşılınca Bilal ile anam barışır ve kardeşim yemek yemeğe başlar.

Bilal’in yaşadığı 31 sene boyunca babamın Bilal’e ne yemek yedirdiğini ne de su içirdiğini gördüm. 3 sefer hacca gidip geldi ama babamın anlayışı böyleydi.

Babamın Bilal ile tek meşguliyeti olarak hatırladığım şey, aşağı ki değirmenin çark evinden su taşırlar, çadırın arka tarafındaki yolun içinde anam Bilal’i kucağına alır babamla beraber iyi olacak diye yıkarlardı. Bu da büyük ihtimalle hurafelere dayalı bir inançla ilgiliydi.