Suriye’de Baas Rejiminin yıkılması sonrasında ortaya çıkan tabloda Türkiye’nin pozisyonu hem iç politikada hem de dış politikada tartışılmaktadır. Türk dış politika araçlarının uzun yıllardır, dönüştüğü ve Türkiye’nin politika dönüşümünün yansımaları burada net biçimde görülmektedir. Suriye’nin uzun yıllardır dünya siyasetinin merkezinde olması ve Türkiye’nin dış politika açısından dönüşümünün etkilerinin net görüldüğü bir tabloyla karşılaşılmasından dolayı Suriye’de bu meseleler ön plana çıkmıştır. Oysa dış politikamızın temellerinin tehdit algılamaları, güç ve kökler açısından dönüşümünü destekleyici unsurlar/kurumlar uzun yıllardır inşa edilmektedir.

1980’li yılların sonlarında Joseph Nye tarafından uluslararası ilişkiler literatürüne kazandırılan ‘’yumuşak güç’’ kavramı, soğuk savaş sonrası dönemde önemli bir yer edinmiştir. Yumuşak güç unsurlarının, sert güç unsurlarına göre daha çetrefilli olduğunu ifade eden Nye, bu unsurları 3 ana başlıkta değerlendirmiştir. Kültürel, ideolojik ve kurumsal; unsurlar bağlamında yumuşak güç, bir ülkenin başkalarını zorlama olmadan istediklerini yapmaya ikna etme kabiliyeti olarak tanımlanmıştır.

Türkiye son dönemde dış politika araçlarını kurgularken, yumuşak güç unsurlarını ön plana çıkarmıştır. Tarihsel ve kültürel bağların üzerinde derinlikli bir politika geliştirilerek, uzun yıllara dayanacak ilişkilerin sağlamlaştırılması hedeflenmiştir.

Tarihsel ve kültürel bağlar üzerinden Balkanlar, Orta Doğu(kavramda tartışmaya açılmıştır), Afrika ve Türki Cumhuriyetler ile ilişkilerin insani diplomasi ve insan ilişkileri açısından da derinleştirilme gayreti olmuştur. Türkiye; Afrika’da, Balkanlar’da ve Moro’da insan merkezli bir biçimde çok kritik süreçlerde aktif pozisyon almış, bazı durumlarda anayasa oluşturulma süreçlerinde dahi bilgi aktarımında bulunmuştur.

Bu açıdan özellikle TİKA, Yunus Emre Enstitüsü ve YTB gibi kurumların uzun yıllardır yürüttüğü faaliyet, gönül coğrafyamızda derinlikli izler bırakmayı başarmıştır.

Kendisini Teknofest Azerbaycan’da kısa bir selamlaşma ile tanıma fırsatı bulduğum YTB Başkanımız Abdullah Eren’in, Türkiye Bursları ile yürüttükleri sürecin önemine şahit olmaktayız. Abdullah Eren isminin ve başında bulunduğu YTB’nin, uluslararası öğrenciler sayesinde Türk dış politikasına katkılarını ilerleyen yıllarda daha net biçimde görme fırsatı bulacağımızı düşünmekteyim.

 2024 yılında 170 ülkeden 121.830 başvuru alan Türkiye Bursları ile  halihazırda eğitimine devam eden yaklaşık 15.000 bursiyer olduğu ifade edilmektedir. Burada okuyan öğrencilerin, ülkelerine dönmesiyle birlikte siyasi, ticari ve kültürel bağların zamana mukabil ne kadar güçlendiği/güçleneceği tahmin edilebilecektir.

2010 yılında kurulan, YTB Türk Diasporası açısından politika üretiminde de büyük önem arz etmektedir.

Suriye’de oluşturulan yönetimde Dış İşleri Bakanı, Halep Valisi ve Kadın İşleri Ofisi Başkanlığı gibi görevlerde Türkiye’de eğitim görmüş/gören isimlerin olması büyük yankı uyandırdı. Ancak bunlar uzun soluklu bir politikanın sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Üstelik bu isimlerin dışında hem Suriye’de hem de Balkanlar’da, Bosna Hersek’te, Afrika’da ve birçok gönül coğrafyasında devlet kademelerinde böyle isimler vardır. Ayrıca yalnızca bürokraside değil ticarette de bu tarz isimler artık Türkiye açısından çok kıymetlidir.

Üstelik uluslararası ilişkiler açısından yumuşak güç kavramının sert gücün alternatifi şeklinde değerlendirilmesi tartışmalıdır. Güç kavramı bölünmez bir biçimde değerlendirilerek, birbirini tamamlayan unsurlar olarak ele alınmalıdır. Suriye’de Türkiye hem sahada hem de yumuşak güç unsurları ile politika üretmiş ve üretmeye devam etmektedir.

Bu açıdan YTB başta olmak üzere TİKA, Yunus Emre ve sivil toplum örgütlerinin bu faaliyetleri Türkiye açısından çok kıymetlidir. Burada dış politikamızın temel unsurları tamamlanmakta ve derinlikli bir ağ oluşturulabilmektedir.

Bugün Suriye’de isimlerle gördüğümüz bu tablo yarın farklı açılardan birçok ülkede karşımıza çıkacaktır.  Bu alanlarda yürütülen faaliyetler, dış politika araçları ve Türkiye açısından desteklenmeye devam etmelidir.