Memleketi yönetenlerin, yönettikleri insanların halini görmediğinin ya da görmezden geldiğinin en bariz örneği asgari ücret artışı oldu.

Beklenti yüksekti! İnsanlar umutsuzluğun umudunu yaşamak istiyordu ama hevesleri kursaklarında kaldı.

22 bin 104 lira size yeter de artar bile dendi.

Söz sahiplerinin bir gecelik masrafı, aldığı maaşla temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan, çocuğuna okula giderken 20 lira harçlık veremeyen insanlara reva görüldü.

Kira ver, elektrik, su, ısınma parası ver, yol parası ver, bebeğin bezi, maması, çocuğun okul masraflarını karşıla… Tüm bunları bir sihirbaz gibi becerebilip, paran kalırsa karnını doyur!

Karnını doyuramıyor musun? O senin beceriksizliğinden başka bir şey değildir!

Güleriz ağlanacak halimize…

Hesap kitap yapmasını bilmeyen en kötü sözelci bile; ortalama bir şehirde, tek maaşla bu hesabın içinden çıkılamayacağını hesaplayabilir.

Kültür, sanat, tiyatro vs geçtim, ailenle bir akşam dışarı çıkıp yemek yeme lüksün bile yok bu maaşla.

Aç kalmana rağmen ölmemeyi becerebiliyorsan ne mutlu sana!

Verilen 3 kuruş zam daha çalışanın cebine bile girmeden eriyecek.

“Ekonomiyi düzeltmemiz için bunlara katlanmak lazım” deniyor!

Bu hale kim getirdi ekonomiyi? Ve neden sadece sürekli sokaktaki vatandaş katlanmak zorunda kalıyor bu cefaya?

Memleketi yönetenler hiç görmüyor mu kendisine oy veren insanların halini?

Kartondan kaplan muhalefet liderleri ne yapıyor birkaç sosyal medya şovundan başka?

İşçi sendikaları masaya oturup oturup kalkmaktan başka ne işe yarar?

Herkesin bir konfor alanı var. İktidarından ana muhalefet partisine kadar kimse bu konfor alanını terk etmek istemiyor!

‘Kendi rahatımız bozulmasın da ne olursa olsun’ mantığı hakim tüm yöneten ve yönetmeye aday olanlarda.

Tüm bunlara ‘fırsatçı esnaf’ diye tabir ettiğimiz, ‘ne kadar geçirebilirsek o kadar iyi’ mantığıyla hareket edenleri de eklersek yeme de yanında yat!

Güzel bir başlangıç yapmış olduğumuz 2025 yılı hayırlı olsun…