Lafı çok fazla uzatmanın anlamı yok.
Uzun zaman olmasa da bir süre ayrı kaldığım mesleğe geri dönüşüm benim için üzücü bir başlangıçla oldu.
Geri geldik, Konya basını aynı bildiğimiz gibi! Ne bir santim uzamış ne de kısalmış.
‘Sarı öküz’ü yıllar önce verdiğimiz için, ben de dâhil kimsenin bir laf söylemeye hakkı yok!
Yerel basını, özelde Konya basınını bu hale hep birlikte getirdik.
Gazeteciliğin doğasında olan, olması gereken eleştiriyi, yanlışı göstermeyi düşmanlık sayan bir anlayışla karşı karşıyayız.
Bu tahammülsüzlük bütün partilere, bütün görüşlere işlemiş durumda.
Kimse kendi konfor alanına ufacık da olsa eleştiri yapılmasına tahammül etmiyor.
‘Ya benimsin ya toprağın’ mantığı hakim olmuş bütün kesimlere.
Neyse mesleğin durumuyla ilgili yazılması gereken çok şey var. Bunlar başka bir yazının konusu olur.
Geçtiğimiz cuma günü benim adıma kara bir gündü.
Yıllardır gazetecilik mesleğinin içinde olan, sürekli temas halinde olduğumuz, önce AK Parti Konya İl Başkanlığı’nda daha sonra da Karatay Belediyesi basın biriminde görev yapan Şerif Onar arkadaşımızın hayatına son verdiğini öğrendik.
Olaydan daha 10 gün önce, ‘Mesleğe geri döndüğüne sevindim, hayırlı olsun ağabey’ diye mesaj gönderen bir arkadaşımızın ölüm haberini almak, insanın dizlerinin bağının çözülmesine neden oluyor! Ne yapacağımı, nasıl düşüneceğimi bilemedim.
Şerif ile çok çok samimi olan biri değilim. Hayatın koşturmacası içinde karşılaştığımız zamanlarda saygı ve karşılıklı sevgi ile muhabbet ettiğimiz bir meslektaşımızdı.
Ölüm haberini alınca, ‘neden’ diye sordum?
Bir insanın canına kıymasına ne gerekçe olabilir?
3 çocuğu bulunan ve bir tanesi de yolda olan bir insan niye hayatına son verir?
Ben ve benim gibi bazı meslektaşımız bunu düşünürken, kendini gazeteci zanneden, Konya’da kendisine duayen dedirttiren 3-5 tane yalınayak sosyal medyada güya gazetecilik yapmış oldu!
Daha ailesinin bile haberi olmadan her şeyi ortaya döktüler!
Neden?
Sosyal medyada birkaç tık daha fazla alıp, 3-5 beğeniyle pislik kokan nefislerini tatmin etmek için mi?
Bu ahlaksızlıktan başka bir şey değildir! Önce sosyal medyadan paylaş, sonra birileri sana o paylaştığın şeyi kaldırtsın!
Sonra da hiç üzülmemiş gibi ‘canım kardeşim, cicim meslektaşım’ diye ağıt yak…
Vicdan yok, ahlak yok, insanlık yok, basın ahlakı zaten kalmamış!
Ne geçti elinize?
Bu olayı ilk duyurmak mıydı habercilik başarınız?
Vicdanınızda boğulun! Başka bir şey diyemiyorum.
Bizler, meslektaşları, arkadaşları, dostları, iç dünyasında ne yaşadığını bilemediğimiz bir arkadaşımıza sahip çıkamadık ve göçtü gitti.
Bu saatten sonra bize düşen Şerif Onar’ın ailesine, çocuklarına sahip çıkabilmek ve gerekli kurumlar tarafından sahip çıkılmasını sağlamak. Bunu da beceremiyorsak yazıklar olsun bize…