Teknolojinin gelişmesi ve dijital platformların artması, tüketim alışkanlıklarının ve sahip olma kültürünün dönüşümü, kapitalizmin yeni pazar arayışları ve girişimcilik dinamiklerinin revizyonu ile birlikte ‘’paylaşım ekonomisi’’ kavramı gündemimize girmiştir. İlk defa 2008 yılında kullanılan kavramı, Oxford sözlüğü 2015 yılında ‘’ özel bireyler arasında varlıkların veya hizmetlerin genellikle internet aracılığıyla ücretli veya ücretsiz paylaşıldığı bir ekonomik sistem’’ şeklinde tanımlamıştır. Kavramın hayatımıza uygulamalarla yoğun biçimde girdiği dönem de bu yıllara tekabül etmektedir.
Teknolojinin gelişmesi ve internet erişiminin hızlanması, dijital uygulama kültürünün artmasını beraberinde getirdi. Artan dijital platformlar bireyleri hem kullanıcı hem de bizatihi üretici, hem talep eden hem de arz da bulunan bir noktaya taşıdı. Buradaki artış, beyaz yakalıların girişimci olma motivasyonunu ve herkesin girişim ekosisteminin bir parçası olabileceği imkanını cazip bir tercih haline getirdi. Artık herkesin bir ‘’fikri’’ vardı ve artık herkes bir ‘’yazılımcıydı.’’ Öyleyse artık herkes aynı zaman da bir girişimci adayı konumunda değerlendirilebilirdi.
Bu açıdan dijital platformlar aracılığıyla ‘’ortak kullanım’’ ağları inşa edilebiliyordu. ‘’Sahibince seyrek gereksinim duyulan bir gerecin ya da hizmetin sahibince kullanılmadığı zamanlarda ihtiyacı olan başka kullanıcılara, uzmanlaşmış bir pazarlayıcı tarafından sunulması ve kullanıcının ödediği kullanım ücretinden pazarlayıcının bir pay alması temelli bir alışveriş düzeni’’ kurularak bunun teşviki sağlanmaya başladı. Artık kullanılmayan ya da kullanım süresi dışında atıl kalan her ürün pazarın yeni bir aracı olabilecekti.
Kıyafet uygulamaları, konut uygulamaları, araç uygulamaları başta olmak üzere birçok mal ve hizmet bireyin yeni bir kazanç elde etme imkanını oluşturma fırsatı sunmaktadır. Üstelik bu kapitalizmin ‘’sahip olma’’ güdüsü ve tüketim alışkanlıkları eğilimlerini de dönüştürmektedir. Sahip olma güdüsünün yerine sahip olduğunu paylaşma ve sahip olmadığını ihtiyacın kadar kiralayabilme imkanı sağlamaktadır.
Sermaye sahiplerinin ‘’sürdürülebilirlik’’ , ‘’yeşil ekonomi’’ , ‘’karbon ayak izi’’ gibi ortaya koydukları kavramlar ve kapitalizmin kendisini yeniden tanzim etme imkanlarını sunma arayışlarından bir tanesi de ‘’paylaşım ekonomisidir.’’ Sürdürülebilirlik ve devamlılık açısından özellikle beyaz yakalı hedef kitlesinde bu önemli bir karşılık bulmaktadır.
Sahip olma gücü olmadığı araçlara erişim imkanını yine beyaz yakalıların en sevdiği dijital uygulamalar aracılığıyla erişim imkanı sağlanabilmektedir. Öte yandan kendisi de buradan bir gelir elde ederek, girişimci olma gayretine bir adım atabilme fırsatı yakalamaktadır. Türkiye’de en yaygın ve meşhuru Uber olan bu platformların araç ve turizm sektörlerinde yaygın olduğu görülmektedir. Bunun yanında özellikle kıyafet gibi bazı özel eşyalar için de kullanımı arttığı söylenebilir.
Özellikle yeni nesil girişim başlıklarında paylaşım ekonomisinin yaygınlaştırılma gayreti gözükmektedir. Paylaşım ekonomisi bu açıdan tüketim ve sahip olma kültürünü değiştirme ya da dönüştürme gücü göz ardı edilmemelidir. Yeni piyasa dinamiklerinin herkesi bir girişimci ve herkesi bir tüketici olarak kodlayarak bütün alanlarda pazarını genişlettiğini düşünmekteyim. Tüketim kültürü ve pazarda var olma güdüsü bir bütün halinde iç içe geçerek yeni bir kültür inşa edebilecektir.