(Konya Ovası Sulama Projesi-3)

Osmanlı devleti, Konya Ovası Sulama Projesinden beklentilerinin yüksek olduğu gibi Projesi bittikten sonra işletme hakkını kendi elinde tutmak istemekteydi. Osmanlı devletinin, yabancı milletlerden hiç kimsenin ovada proje çevresinde toprak satın almasına ve yerleşmesine izin vermediği de görülmüştür. Osmanlı devletinin bu yönde kararlar alması ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve politik durum nedeniyledir. Yabancı milletlerin özellikle de Ermenilerin bu bölgede varlık göstermemeleri ve onların Konya Ovası’na yerleşmemeleri bizzat devlet yetkilileri tarafından dile getirilmiştir.

Konya Ovası Sulama Projesi’nin sulama alanı yanında Konya kent merkezi açısından da önemli adımların atılmasına vesile olduğu görülmektedir. Bu gelişmelerden biri, Konya’ya bir saat uzaklıkta yer alan ve bu gün Konya’nın bir mahallesi olan Havzan Kasabası’nda bulunan bağ-bahçe ve tarlaların Beyşehir suyundan faydalanmak için müracaat etmeleri gösterilmektedir. Burada sulama suyu kuyu sularından ve bin bir güçlükle temin edildiğinden istenilen verim alınamadığından halkın su ihtiyacının karşılanması için projeden faydalanma yoluna gidilmesi istenilmiştir. Konya şehir içinde geçtiğimiz yakın yıllara kadar Beyşehir gölünden gelen suyun aktığı sulama kanalları vardı.

Konya Ovası Sulama Projesi kapsamında yürütülen çalışmalar neticesinde Karaviran Gölü’nün kurutulmasıyla önemli miktarda tarıma elverişli toprak kazanmak ve Çarşamba çayı üzerinde ki bulaşıcı hastalıkların oluşmasına neden olan vadilerin de ıslah edilmesi de amaç edinilmişti.

Konya Ovası Sulama Projesi tam olarak faaliyete geçtiğinde sulanacak alan yaklaşık olarak 500.000 dönüm arazi olacağı hesaplanıyordu. Bu tarım arazisinden 128.000 ton buğday, 50.000 ton arpa ve mısır ile diğer hububat çeşitlerinden ürün elde edileceği tahmin edilmekteydi. Elde edilecek tarımsal ürünlerin parasal karşılığının 129.400.000 kuruş olacağı ve bu miktarın yaklaşık 16.000.000 kuruşunun devlete aşar vergisi olarak döneceği öngörülmekteydi. Bununla beraber, Konya Ovası’nda bulunan ve devlete ait (miri arazi) yaklaşık 200.000 dönüm arazinin de parsellenerek satılması düşünülerek hazine ciddi bir gelire sahip olacaktı.

Osmanlı devleti, bölgedeki toprakların sulanmasıyla boş durumda bulunan tarım arazilerinin yanında, yeni köylerin tesis edilmesi, örnek tarlaların kurulması ve modern tarım metotlarının getirilmesi ile Konya Ovası’nın Osmanlı’nın Anadolu toprakları için tarımsal kalkınmanın lokomotifi olacağı beklentisi söz konusuydu. Bu tarımsal kalkınma hamlesini gerçekleştirmek amacıyla Selanik ve Halkalı Ziraat Mekteplerinin yeni mezunlarına yeni tarım metotlarının tatbiki için Konya Ovası’ndan arazi tahsisi yapılmıştır. Ziraat Bankası tarafından aynı dönemde zirai krediler açılmış ve bu zirai krediler sayesinde Konya Ovası’nda ziraat usullerinin geliştirilmesi ve tarım kapasitesinin arttırılması yönünde girişimlerde bulunulmuştur. Konya Ovası Sulama Projesinin hayata geçirilmesi ile birlikte, bölgede yoğun olarak yetişen buğdayın yanında arpa üretiminin de artacağı ve arpa üretiminin artmasına paralel olarak buğdaydan daha iyi miktarda ekonomik kazanç elde edileceği düşünülüyordu. Konya Ovası’nda verimli bir yılda bir hektardan buğday için 25 Konya Kilesi buğday ve 40 Konya kilesi (Bir Konya Kilesi= 176 kg) arpa verimi elde ediliyordu.

Almanların Osmanlı topraklarındaki çalışmalarına ticari anlamda bakıldığı zaman, hemen hemen bütün faaliyetlerin arkasında Deutsche Bank’ı görmekteyiz. Özellikle demiryolu yapımları için Deutsche Bank’ın isteği üzerine “Anadolu Demiryolu Şirketi” kurulmuş ve çalışmalarına başlamış, daha sonra da Eskişehir- Konya arası demiryolunun yapımı söz konusu olduğu zaman “Eskişehir- Konya Demiryolu İnşaat Şirketi” kurulmuş ve inşaat bu şirket üzerinden yürütülmüştür. Konya Ovası Sulama Projesinin, Anadolu Demiryolları Şirketi ve onun önderliğinde kurulan yapım şirketiyle birlikte hızlı bir şekilde inşa edilmiştir.

Konya Ovası Sulama Projesi, 06.10.1913 tarihinde projeyi üstlenen inşaat şirketiyle yapılan sözleşmeyle 1918 yılına kadar bu şirkete verilmiştir. Şirket işlerini 19. 05. 1918 tarihinde bitince sulama şebekesi Türk mühendis ve işçilere bırakılmıştır.

Tarihsel açıdan bakıldığında Osmanlının en kritik bir döneminde Konya Ovası Sulama projesi yapılmıştır. Tren yolunun 1896 da Konya’dan ve 1913 yılında demiryolunun bitirilmesiyle Çumra’dan ilk trenin geçmesinden sonra tarihi bir olay yaşanmıştır. Tren yolu inşaatıyla birlikte Çumra’da ilk bina İstasyon Binası yapılmış ve trenin Çumra’dan geçmesiyle ulaşım ve taşıma kolaylığı tarımda ve ekonomide hareketliliği sağlamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında ulaşımda demiryollarının çok önemli katkısı olduğundan bu önemli yatırım bölgede tarımsal ürün satış kolaylığı sağlamış, bu kolaylık nedeniyle ekim alanları ve üretim de artmıştır.

Ekilen arazi genişlemesiyle ihtiyaç duyulan alet ekipman talebini de artırmış bu nedenle Konya’da 1907 yılında toplamda 800 adet saban ve 75 adet orak makinesi satışı yapılmıştır. Konya’da at ile çekilir türden tarımsal makineler kullanılırken artık makinelerin motorlu olması kaçınılmaz ise de yakıt maliyetlerinden dolayı kömür değil (o dönemde buharlı pulluk türlerinin bir günde 750-1.500 kg kömür sarf etmekteydi) petrolle çalışan türden olması isteniliyordu. Ayrıca motorlu makinelerde, arıza yaptığı zaman yedek parça ve tamir sorunu ve maliyeti de vardı. Fakat şirketler bu sıkıntıyı da aşabilmek maksadıyla satılan makinelerin tamir edilmesi garantisi ve imkânını devreye sokmuşlardır. Tarımda kullanılan bazı büyük makineler çiftçilere pahalı gelmekteydi, bu yüzden şirketler çiftçileri ortaklaşa bir makine almaları hususunda ikna etmeye çalışmışlar ise de bu konuda başarısız olan şirketler harman mevsiminde makine kiralama yoluna gitmişlerdir. 1907 yılında niyet gerçekleşmiş ve iki küçük ve bir büyük harman makinesi hasat mevsiminde 100 sterline kiralık olarak çalışmıştır (Bu fiyata yakıt hariç nakliye ve makine kullanıcısının ücreti dâhildir).

Anadolu’da 19. yüzyılda genel olarak karayolları yetersizdi ve var olan yolların durumları da çok iyi değildi. Bu nedenle en yakın limana hem tarımsal ürünler düşük bir maliyetle ulaştırılamıyor hem de modern tarımsal makineler iç bölgelere kolay nakledilemiyordu. Konya civarında uygun kara yollarının olmaması nedeniyle yabancı şirketleri imal ettikleri tarım makinelerini ve aletlerini demiryollarını kullanarak daha etkin bir biçimde pazarlamışlar ve satışa sunmuşlardır. Tarım aletleri pazarlayan Avrupalı Şirketler daha büyük pazar payı elde edebilmek maksadıyla çeşitli kampanyalar geliştirmişler ve kredili satışlar, basit onarım işlerinden ücret almama ve kurdukları örnek çiftliklerde, makine alanlara makineyi nasıl kullanacakları yönünde eğitimler de vermişlerdir.

Almanya’nın demiryolları yapımındaki asıl amaçlarından birisi de daha önceden de bahsedildiği üzere bu bölgenin tarımından faydalanmaktı. Bunun gerçekleşmesi için ise halkın kendi ihtiyacından fazlasını üretmesi gerekmekteydi. Demiryolu inşaatının bitmesi sonucu üretilen ürünleri satma ve nakliye etme sıkıntısı kalmamıştı. Böylece sıra, daha çok nasıl üretim yapılabileceği hususuna gelmişti. Almanların kurmuş olduğu ve Deutsche Bank’a bağlı olan Anadolu Demiryolu şirketi, köylülere ileri tarım metotlarını öğretmek için tarım şubeleri kurmuş, fidanlıklar ve deneme istasyonları açmış, sulama sistemleri gösterileri düzenlemiş ve üretim fazlalığının pazarlara nasıl sevk edileceğini öğretmiştir. Sulama tesisleri sayesinde de kuraklıkla ve su baskınlarıyla mücadele edilebilmiştir. Bu gelişmeler sayesinde Anadolu Demiryolunun geçtiği yerlerde önemli oranda tarımsal üretimin arttığı görülmektedir. Nüfus, güvenlik ve ulaşım kolaylığı Anadolu’nun gelişmesi için önemli şartlardandı. Tren yolu hatlarının geçtiği yerler, ulaşımın kolay olması sebebiyle nüfus çekmekteydi. Hattı işleten Anadolu Demiryolu şirketi, Alman sermayesiyle bölgedeki toprak sahiplerine modern tarım aletleri temini ve yüksek kaliteli tohum kullanabilmelerine öncülük etmiştir. Almanlar, bölgede üretimi artırmak maksadıyla yaklaşık 5 milyon Dolarlık yatırım yapmışlardır.

1911 yılında da Konya merkezli tarım aletleri satan bir Alman Şirketi kurulmuş ve gösterdiği kolaylıklar sebebiyle üç yıl gibi kısa bir sürede Alman tarım aletleri bölgede yaygınlaşmıştır. Dünya Savaşı yıllarında da yine bazı Alman firmaları Adana ve Konya’da büyük çiftlikler kurarak modern makine ve aletlerle üretim yapmışlardır. Demiryollarının geçtiği bölgelerden başlayan tarımı modernleştirme çabalarında demiryolu şirketleri aracılığı ve yabancı sermayenin faaliyetleri de görülmektedir. Anadolu Demiryolu Şirketi, köylüleri tarımsal aletleri kullanma konusunda eğitmek ve bu aletleri taksitle satmak üzere özel personel istihdam etme gibi özel imkânlar sağlanmaktaydı. 1900’lü yılların başında Konya’nın Çumra ilçesinde de istasyon binası yakınında Almanlara ait tarım aletleri satan bir iş yeri de varmış.

Osmanlı hükümeti de bölgenin potansiyel üretimini canlandırmak ve dışarıya gönderilen hububat miktarını artırmak maksadıyla yurt dışından hububat tohumu ve tarım araçları getirilmesine müsaade etmiş ve kolaylık sağlamıştır. Ayrıca o yıllara kadar halk tarafından geniş alanlarda ekilmeyen ürünlerin de ekimini sağlamak için girişimlerde bulunulmuştur. Önceleri köylü sadece kendi ihtiyacı kadar patates ekimi yaparken, Almanlar Adapazarı, Eskişehir ve Konya bölgelerinde patates ekimini yaygınlaştırmışlardır. Anadolu Demiryolu Şirketinin Akşehir ile Konya arasında da, özellikle demiryolu hattı boyunca patates ekimini artırmak maksadıyla patates tohumu dağıttığı bilinmektedir. Alman kuruluşları üretene sadece kredi ve tohumluk vermemişler, aynı zamanda Almanya’dan getirdikleri tarım aletlerini de kredili satmışlardır. Burada Almanya’nın her iki şekilde de kârlı olduğu görülmektedir. Almanlar sayesinde bölgeye Alman tarım aletleri girmiştir. Almanlar makine satımından kâr elde ettikleri gibi modern tarım aletleriyle bilinçli bir şekilde üretim yapan Anadolu insanının ürettiği zirai ürünleri Almanya’ya götürme imkânı da bulmuşlardır.

Demiryollarının yeni toprakları tarıma açması ve var olan üretim kapasitesini artırma gerekleri, her türlü üreticinin parasal kaynaklarının geliştirilmesini gerektirdiği için kredi hacminin de büyümesi zorunluluğunu doğurmuş, Osmanlı Bankası, Osmanlı Maliye Şirketi ve Ziraat Bankası gibi kuruluşlar da kredi vermişlerdir. Bu nedenle 1897 ile 1908 yılları arasında Tarım için en fazla kredi alan yerler arasında Konya’da gelmekteydi. Konya’da bankaların vermiş oldukları kredi miktarı 1897 yılında 2,0 milyon Kuruş iken 1908 yılına gelindiğinde bu rakam 8,3 milyon Kuruşa çıkmıştır.

Demiryolunun Konya’ya gelmesi birçok araştırmacının da seyahatlerini kolaylaştırmıştır. Bu dönemde, Almanlarla Osmanlıların ilişkileri dostluk ve karşılıklı işbirliği temeline dayanmaktadır. Gelişen dostluk eşit miktarda olmasa da her iki tarafa fayda sağlamıştır. Almanların Osmanlı topraklarında giriştikleri çeşitli faaliyetlerden Konya ve çevresi de gerek Alman Devletinin gerek özel Alman Şirketlerinin çalışmalarından ve bireysel faaliyetlerden nasibini almıştır. Osmanlının Almanlar ile bu kadar yakınlaşması diğer ülkeleri (İngiltere, Fransa, Rusya vd.) kuşkulandırmış olup savaşta bile iş birliğine kadar getirmiştir. Karşılıklı menfaat ilişkisine dayalı dostluk nedeniyle 1. Dünya Savaşında iki devlet aynı safta yer almıştır.

Demir yolarının yapılması ve buna bağlı olarak Konya Sulama Projesinin yapılması sonucunda Konya bölgesinde ekilen arazi miktarı ve tarımsal üretimin birkaç kat arttığı görülmektedir.