Ortalama yıllık büyüme oranı (AAGR), belirli bir zaman diliminde bir yatırım varlığının, portföyün veya nakit akışının değerindeki ortalama artış veya azalışı ifade eder. Tarım %4.6 büyümüştür. Tahminlere göre de tarımda büyüme devam edecektir. Tarımda büyüme sürmekte iken çiftçi geçen yıl ürettiği ürünü değerinde satamadı. Artan maliyetlere rağmen birçok üründe fiyatlar geçmiş yıllara yakın oluştu. Her ne kadar rakam büyümüş görünse de fiyatlarda ki artış enflasyon oranlarına göre daha düşük kalmıştır. Üreticinin tarlasında ucuz olan ürün tüketicinin sofrasına gelinceye kadar pahalanmış olsa da tarımdaki büyüme üreticiye de tüketiciyi de memnun etmemiştir.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre tarımda büyüme belirli dönemlerde bazı sektörlere göre az bazı sektörlere göre fazla olmaktadır. Tarımda girdi fiyatlarının yüksekliği ve beklenmeyen iklim olayları maliyetleri artırmaktadır. Üretim planlaması, özellikle Konya ovasında su sıkıntısı, donlar, destekleme modelindeki değişiklik, zaman zaman yapılan ithalat ve bazı ürünlerde ihracat yasakları bu yılda beklentileri farklılaştırmaktadır. Tabii ki ticaret konusunda dünya küçülmüştür, ürün pazarı ülkelerin üretimlerini etkilemektedir. Ancak ülkemizin farklı ekolojileri ve üretimde görülmekte olan farklılıklar yeni bir model desteklemeyi gerektirmektedir. Üreticilerin iklimin etkilerinden daha az zarar görmelerini sağlayacak bölge ve ekolojik farklılıklara göre yeni destek modelleri geliştirilmelidir. Tarım ana sektörlerden biri olmasına rağmen sürekli doğurgan ve terk edilen sektör olmamalıdır. Elbette tarımla uğraşan nüfus azalmalı, ancak genç nüfus tarımdan kaçmamalıdır.

Geçmiş yılarda tarım sektöründe arz-talep dengesinde dalgalanmalar yaşanmış olup buna bağlı olarak da fiyatlarda istikrarsızlık görülmüştür. İstikrarsız bir üretim ortamından kaçış daima olmakta ve olmaya da devam edecek gibi görünmektedir. Kendi işinin sahibi olabilecek gençler şehirde bir asgari ücret tutarında maaşla çalışmayı göze alıp sektörden kaçmaktadırlar. Belki daha az kazanıyorlar, bu bir gerçek ancak aylık alacağı rakam belli ve garanti olduğundan tarımdaki belirsizlikler nedeniyle tarım dışı sektörlere kaçış sürmektedir. Bu kaçışta görülmesi muhtemel olumsuz iklim şartlarının etkileri de kaçışı tetiklemektedir.

Bitkisel üretimde belirli riskler yaşanmakta iken hayvancılıkta da durum çok farklı değil. Temel gıdalarımızdan et, süt ve süt ürünlerini üretmekte olan bu sektör girdi maliyetlerindeki artışa rağmen fiyatlarda üreticiyi memnun etmeyen fiyatlar hayvancılık sektöründen de kaçışı artırmıştır. Ülke olarak zaman zaman ya canlı hayvan ya da et ithal etmekteyiz. Geçen yılın başında 300-350 TlL olan bir kilogram et fiyatı yılsonunda 650-700 TL’ye kadar yükselmiştir.

Bitkisel ve hayvansal ürünlerin fiyatlarında dalgalanmalar ve markette pazarda sürekli değişir hale geldiğinden bu hususların nedenleri iyi irdelenerek çözüm üretilmelidir. Ülkemiz bazı ürünlerde kendine yeterli iken bazı ürünlerde yeterli değildir. Bu nedenle kendine yeterli olmadığımız ürünlerin yetiştirilebileceği uygun ekolojilerde bu ürünlere özel destekler verilmelidir.  

Ülkeler arası rekabet ve fiyatlarda pazarlık nedeniyle zaman zaman gündeme getirilen sebze ve meyvelerde pestisit kalıntısı ve bazı ürünlerde aflatoksin gibi insan sağlığını tehdit eden riskler ülke gıda tolerans sınırlarını zorlamasa da fiyatta pazarlığa dönüştürüldüğü de bir gerçek olarak ticarette görülmektedir.

Fiyatlarda görülen dalgalanmalar yanında tüketici özellikle yurt dışına ihraç edilen tarım ürünlerde görülen pestisit kalıntısı haberleri yurt içi piyasalarda fiyat düşmesi durumunda aynı ürünlerin iç pazara verildiği düşüncesiyle bu riskler olmasa da tüketici de bu tedirginliği yaşamaktadır.

Tarım fuarlarında görülen tarımda kullanılan ileri teknoloji kullanılarak üretilmiş traktörler ve ekipmanları artık günümüzde tarımsal üretimde yeni model üretim sistemlerinin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Tarımda daha güçlü traktör ve ekipmanların kullanılacağı büyük işletmelerin gerektiği bilinmektedir. Ancak ülkemizde ortalama işletme büyüklüğü işletme başına düşen 56 dekarlık ortalama arazi miktarı istenilen büyüklüğe ulaşamamıştır, bu nedenle işletme büyüklüğünü artırıcı teşvikler uygulanmalıdır. Bu nedenle küçük aile işletmelerini korumak amacıyla özel desteklerin verilmesi yanında arazi toplulaştırılması da hızlandırılmalıdır. Devlet eliyle yapılan arazi toplulaştırma yanında arazi ofisleri kurularak bu kanalla da arazi toplulaştırma işleri hızlandırılmalıdır. Tarım arazilerinin başka amaçlarla kullanımı önlenmeli, tarımda kullanılan arazi miktarı azaltılmamalıdır.

İşletme büyüklüklerinde esas alınan kriterler Türkiye genelinde ölçeklendirme yerine bölge ve mikroklima alanları dikkate alınarak tekrar belirlenmelidir. Ayrıca medeni kanunda mirasla ilgili yeni düzenlemelere gidilmelidir. Mirasta arazi bölüşme yerine o günkü arazi bedeli bölüşme sistemi gibi yeni sistemler getirilerek araziler tarımla uğraşan belgeli kardeşe verilmeli, diğer kardeşlere bedeli ödenmelidir. Tarımsal faaliyetler, destekler ve tarıma verilecek krediler tarımsal uğraşıya göre belirli bir süre içerisinde alınacak belgelere bağlanılmalı, yani üretici belgelendirilmelidir.

 Bazı bölgelerde tarıma dayalı kooperatifleşme teşvik edilmelidir. Kooperatif yönetimlerinde bu işin tahsilini yapmış kişilerin olması kanunla zorunlu hale getirilerek kooperatiflerin sağlıklı yürütülmesi sağlanmalıdır.