Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi ilk kuruluş yıllarında (1980’li yıllar) hocaların oturabileceği bir binadan bile yoksundu. Ne yazık ki yıllar oradan oraya taşınarak geçti. Kampüsteki esas binamıza taşındığımızda bile araştırmalarımızı rahatça yürütebileceğimiz ne bir araştırma alanımız ne de bir çiftliğimiz vardı. Dolayısıyla çalışmalarımızı yürütebilmek için, ildeki diğer araştırma kuruluşlarından

yardım alıyorduk genellikle.

Ben yüksek lisans tezimi de eski adıyla TOPRAK SU ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ’NÜN laboratuvarlarında yürütmüştüm. Doktora çalışmam ise daha çok araziye yönelik idi. Buğday üzerinde de çalışmam hasebiyle o yıllarda Konya’da yeni kurulan ama yaptıkları çalışmalar ile hem çiftçilere hem de araştırmacılara hitap eden ve dolayısıyla gündemde bir kuruluş olan Tarım Bakanlığına bağlı BAHRİ DAĞDAŞ ARAŞTIRMA MERKEZİNİN arazilerinde çalışmalarımı yoğunlaştırdım.

Toprak Su Araştırma’dan tanıdığım Nurettin KAYITMAZBATIR bu kurumun Müdür Yardımcısı idi.

Bitki Koruma çalışmalarını yürüten Faik YILDIRIM ise Samsun’daki öğrenci stajımızda bize abilik yapan birisiydi.

Müdürleri Engin KINACI kurumda öyle bir düzen kurmuştu ki; kendisi dâhil herkes çalışmakta birbiri ile yarışıyordu. Kim çaycı kim müdür kim mühendis kim işçi ayırmanız çok zordu. Herkes arazide kendi toprağını kendi sürüyor, sulamasını kendi yapıyordu.

Müdür Beyin izni sonucu; çalışan herkes kısa sürede beni benimsedi. Gerektiğinde toprağımı sürüp, buğdaylarımı ektiler. Çalışmamın planlanmasından, denemelerimin kurulmasına kadar her işimde herkes istekle yardımcı oldu. O iş yoğunluğunun içinde bu hiç de kolay bir şey değildi.

Bu arada Konya İlinde Süne Mücadelesine yönelik bir ortak çalışma bile yürüttük.

1990’lı yıllarda üzerinde çalıştığım Rus Buğday Afidi ilde büyük bir salgın yapmıştı.

Çiftçileri konuyla ilgili olarak aydınlatmak amacıyla, zararın yoğun olduğu köylere birlikte giderek,

sorunun çözümüne yönelik pratik bilgiler vermeye çalıştık.

Kurumdaki arkadaşlar gerek bir toplantı olduğunda gerekse bir yabancı misafir geldiğinde beni unutmuyorlar mutlaka davet ediyorlardı. Konya’dan geçen herkes yerli olsun yabancı olsun muhakkak

Bahri Dağdaş Hububat Araştırma Merkezi’ne uğruyordu.

Konya’nın değişik ilçeleriyle birlikte Bahri Dağdaş Hububat Araştırma Merkez’inde yürüttüğüm çalışmalar sonucu yazdığım Doktora tezim, jüriden 100 tam puan alarak sınavdan geçti.

5. ULUSLARARASI BUĞDAY KONFERANSI

Bir gün fakültede aynı kattaki bir arkadaşıma ziyarete gitmiştim. İyi ki odamın kapısını açık bırakmışım. Döndüğümde masamın üzerinde bir konferans tanıtım formu buldum. Anons 5. Uluslararası Buğday Konferansı ile ilgili idi. Bahri Dağdaş Hububat Araştırma Merkezi de pek çok yerli ve yabancı kurum gibi organizasyon içinde yer alıyordu. Baktım başvuru süresi de dolmak üzereydi.

Hemen bir konu düşünüp başlığını yazdım:

‘RUSSIAN WHEAT APHID IN KONYA PROVINCE’.

Bir küçük Abstract ekleyerek ilgili adrese gönderdim.

Bir süre sonra kurumun müdürü Engin KINACI Bey beni çağırdı ve Türkiye’den Üniversitelerden Kongre başvurusu olarak 12 bildiri özeti geldiğini ancak seçen yabancı jüri üyelerinin sadece benimkini ilginç bularak ayırdıklarını söyledi. ‘ Meryem Hanım bize gurur verdiniz. Bu nedenle sizin başvuru ücretinizi Bakanlık olarak biz ödeyeceğiz ’dedi.

Bu benim için büyük bir jestti. Zira başvuru ücreti 600 TL idi. Bu miktar hem o yıllar için hem de bir asistan maaşı için yüklü sayılacak bir rakamdı.

Engin Bey’e hem takdirleri hem de ödülleri için o zaman teşekkür ettim. Şimdi bir kez daha ediyorum.

Benim için beklenmedik hoş bir anıdır bu.

Kongre sırasında sunumdan önce oldukça heyecanlıydım. Öyle ki organizasyondaki arkadaşlar  derslerimi yapamayacağım korkusuna kapılmışlar. Sunuş o kadar iyi geçti ki Şerife ÇAY adlı eski bir öğrencimiz yanıma gelerek KON TV’NİN İngilizce spiker aradığını, başvurabileceğimi söyledi.

Engin Bey gelen soruları cevaplarken akıcı İngilizcesi ile bana çok yardımcı oldu. O yıllarda İngilizce konuşma derslerime henüz başlamıştım. Dolayısıyla anlıyor ama çok akıcı konuşamıyordum.

Colorado Üniversitesi’nin Rektörü Beyefendi sunum bitiminde ‘ Ya siz gelin, ya da bir öğrencinizi gönderin’ dedi. Aynı kişi 2 yıl sonra, Kanada’daki bir toplantıda Hasan EKİZ Beyin yanına gelerek;

Meryem ELMALI ne yapıyor? Hangi çalışmalara devam ediyor?’ diye sormuş.

Bunlar güzel anılar. Bir de olumsuz olanlar var:

Sunuş sonrası salona çıktığımızda 2 Güney Afrikalı beni bekliyordu. Benden çalışmamın kopyasını istediler. Tereddüt etmeden verdim. Bir yıl bile olmadan yayınımdaki bir bilgiyi Dünya için yeni bir bitki diye yayınladılar. Yani fırsatçılık yapıp, bilgiyi kendi yararlarına kullandılar.

Benim sunuşum 56 ülkeden gelen 360 çalışma içinden seçilen 73 sözlü sunuş içine girmişti. Daha sonra yapılan elemeyi de geçerek dünyanın en saygın ıslah dergisi olan EUPHYTICA’DA yayınlanma hakkını da elde etti. Bu yayınım sonraki akademik kariyer basamaklarında benim kurtarıcım oldu desem yalan olmaz.

Gerek çalışmalarımdaki yardımları, gerekse 5. Uluslararası Buğday Konferansı ve sonraki yerli hububat sempozyumlarına katılımlarımdaki katkıları dolayısıyla Bahri Dağdaş Hububat Araştırma Merkezinin başta Müdürleri Engin KINACI ve Hasan EKİZ olmak üzere çalışanlarının hepsine saygı ve selamlarımı gönderiyorum.

Yok yok diye sızlanmak yerine, mevcut şartları zorlayarak bir şeyler yapmak mümkün.

Bizim yaptığımız tam da buydu.

Geride hoş bir sada kaldı.

Benim için…

Umarım herkes için öyledir.

Muhabbetle efendim…