Daha öncede bu köşede sizlere bahsetmiştim. Gazeteci Veli Toprak ile siyasetçi ve akademisyen Selçuk Özdağ'ın Elips yayınları tarafından "Son Alperen Muhsin Yazıcıoğlu'nun Sır Görüşmeleri" adlı kitabı 2021 yılının Ekim ayında okuyucular ile buluşmuştu.

Bu kitapta şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatının ardından yapılan mülakatlar ile günümüze ışık tutacak görüş ve görüşmeler anlatılmakta. Bunlardan biri Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava arkadaşı Zülfü Canpolat ile yapılan mülakat.

Zülfü Canpolat, Muhsin Yazıcıoğlu’nun Ülkü Ocakları Genel Başkanı olduğu dönemde, Elazığ ve çevresindeki hareketin efsanevi lideri. 12 Eylül, bir karabasan gibi ülkenin üzerine çökünce, kendini bir anda cehennemin ortasında bulur, işkencelerle her gün insanlığına kıyılır. Ancak “milletine hizmet” yolunda bir an geri durmaz. Elâzığ’dan Türkiye sathına, giderek Avrupa’ya açılır. Deli Yürek, Kurtlar Vadisi, Pars Narkoterör projelerine katkıda bulunur. Türkiye’nin yakın tarihinin ve siyasal-kültürel yaşamının bir boyutunu oluşturan gelenek içinde ismi ehlince bilinen bir kişilik.

İşte bu kitapta Zülfü Canpolat ile yapılan mülakattan alıntılar:

"1977'de Fırat Üniversitesi'nde öğrenciydim. Muhsin Yazıcıoğlu Ülkü Ocakları Genel Başkanı idi, Elazığ'a gelince, yurtta organizasyonlar yaptık, kurban kestik. Gece yurtta kaldı, sonra Malatya'ya geçti. O gece MHP il başkanı, ocak il başkanı ile uzun uzun sohbet ettik. Yakından tanıma fırsatı bulduk, kendisini çok sevdik. Vatan millet aşkıyla dolu, imanlı. Türk milletine kendisini adamış insan olarak tanıştık.

“28 Şubat'a ramak kala bir gün beni çağırdı, “Gel” dedi. “Kardeş sıkıntılar var, bir şey geliyor. Senin askerî cenahta tanıdıkların var, bizi görüştür” dedi. 6 tane üst rütbeli, general seviyesinde askerle görüştürdüm. Kendisine şu teklif edildi: “Siz başörtüsü lafı etmeyeceksiniz, İHL'den bahsetmeyeceksiniz, iç-dış her şeyi konuşun” dediler. “Biz sizi yüzde 18 oyla iktidar ortağı yapacağız” dediler. “İktidar ortağı olacaksınız, Bülent Ecevit Başbakan olacak, siz de Başbakan Yardımcısı olacaksınız. Ülkeye hizmet edin.” Muhsin başkan şu cevabı verdi: “Ben Allah'a söz verdim, milletimi aldatmayacağım, ordumu aldatmayacağım, devletimi aldatmayacağım. Siyasetimi düzgün, sağa-sola kıvrılmadan yapacağım. Sizin bu yaptığınız siyaseti dizayndır.” Çıkarken “Bizi başkalarına mahkûm ettin. Biz Muhsin başkana güveniyoruz, sözünde durur dedik, ama başkasına gitmek zorundayız” dediler. “Nereye gideceksiniz?”  diye sorduk, “MHP'ye gideceğiz” dediler. Daha sonra yüzde 18'le MHP geldi, ben bu olaya şahitlik ettim.”

“Daha sonra bir davadan dolayı ben sürgün edildim. 2008'de devlet tarafından dan Almanya’ya sürgün edildim. Sürgünde 3 yıl kaldım. Gitmeden 2008’de kendisine “Başkanım sizi ortadan kaldırmak istiyorlar ” dedim. “Ben emin bir yerden duyum aldım, ben gidiyorum sen de dikkatli ol, seni de suikastla öldürecekler. Listede sen de varsın…”

Cevabı şu oldu: “Yahu Zülfü Bey, beni kim ne yapsın. Ben bakan değilim, Başbakan değilim. Kim, ne yapacak?”

“Bu görüşme parti Genel Merkezinde 2008’de oluyor. “ Kim ne yapacak? deyince Başkanım bazı sebepler var. Bu sebeplerden dolayı siz ileride bazı devletlerin emellerine ayak bağı olacaksınız, öyle görünüyor… Çünkü Muhsin başkan 1 milyon insanı sokağa çıkarabilecek, devletin için canını verebilecek insanlar var. Bunlardan dolayı siz bir engelsiniz dedim. “Yok, bu bir evham, komplo teorisi olabilir.” Dedi. “Ben sizi suçlamıyorum kardeş” dedi.

“Yurt dışına çıktım, firardayım. Bir gün beni aradı. Arkadaşımızın oğlu evleniyordu, “ Geliyorum, seni göreyim “ dedi. Olmaz, racona ters ben gelirim dedim. “O zaman ben Mannheim'a geliyorum, sen de gel “ dedi. Düğün yapıldı, gece 01.30 gibi otele gittik.

Muhsin Başkan dedi ki: “Sana inanmamakla ben büyük bir saflık yaptım, hakkını helal et. Siz bana dedikten sonra 13 defa suikast geçirdim.13 defa, 13 kaza. Şoförümü sürüş eğitimine gönderdim, emniyet eğitti ama 13 defa kaza yaşadım. Ha şuna inandım gardaş, hakkını helal et. “

“Komplo teorisi değilmiş. Beni öldürmek istiyorlar. Ben buna inandım” dedi. Bana ne tavsiye edersiniz dedi. “Onun için görüşelim” dedi.

“Ağabey dedim, burada kal. Teşkilatlanmayı yaparız, 1 yıl. Burada sizi kolay kolay öldüremezler. Alman devleti buna müsaade etmez. Çünkü Almanlar kendi topraklarında suikast yapıldığı zaman, yapan örgüte, devlete hesap sorar. Bizimkiler gibi değil yani. Maalesef! Bir adam katledilecekse devlet olarak ben yaparım, başkası değil diyor. Bunu da gördük, yaşadık, biliyoruz.”

Muhsin Başkan dedi ki: “'Ben bunun izahını millete nasıl yaparım” dedi. İzahı filan yok, sen millete lazımsın dedim. Lütfen gitme, yengeyi, çocukları da buraya getir. İş adamları arkadaşlarımız var, senin masrafın ne ki dedim. Maaşın bile olmasa biz burada geçinir, gideriz. 10 sene de kalsan senin burada 1 liraya ihtiyacın olmaz…”

“Ben bunun izahını yapamam “ dedi. “Bir yıl kal, önümüzü görürüz” dedim. “Onların planını boşa çıkarmış olursun “dedim. “Burada Almanlara Milletvekilimiz burada kalacak” derim. “Bunlar bizden bir bedel ister” dedi. “İstemezler, isterlerse oturup konuşuruz” dedim. “İsteyecekleri bedel de şu olur” dedim. “Siz ileride başbakan olursanız Alman firmalarına iş verin” derler. Başka ne isteyecekler, bu işler böyle oluyor” dedim.

“Ha bu akılcı ama ben bu sözü bile vermem” dedi. “Hakkını helal et, herhalde bir daha görüşemeyiz” dedi. “Çünkü çok yakın” dedi. “Ben de o zaman size bir şey söyleyeyim dedim. Lütfen başkanım uçağa binmeyin. “Niye ?” dedi. “Bunlar kafaya takmış seni şehit edeceklerse uçağı bile düşürürler, acımazlar “ dedim. “Seninle beraber 300 kişiyi götürür bunlar” dedim. ”Ben öleceğimi biliyorum gardaş, beni öldürecekler. Allah'ın takdiri ve mukadderatından kaçmam, ben döneceğim Türkiye'ye” dedi.

“O zaman bir daha görüşemeyiz, zor görünüyor” dedim. “Kucaklaştık, gözlerimiz doldu, sarıldık,         “ Tekrar helal et hakkını”  dedi. “Şimdi olmasa bile 5 yıl sonra bu ülkeye lazımsın” dedim.

“Vedalaştık, 2,5 ay sonra şehadet şerbetini içti. "Zorunlu iniş filan" deyince "Tamam suikast" dedim. İnşallah naaşını bize verirler dedim. Çünkü ABD'de muhalif bir partinin lideri katledildi, naaşını bile vermediler, bulamadılar. “Yiğit bir Anadolu insanı idi.”  “Kur'an'a el basarım, hiçbir dış bağlantısı yoktu”. “Yerli, hormonsuz… Türkiye’nin kaybıdır."

***

Şair İsmet Özel'in 24 Kasım 2012 Cumartesi günü Erzurum Kardelen TV'de konuk olduğu programında Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehadet süreci ile bir açıklama yapmıştı.  “Muhsin Yazıcıoğlu öldükten sonra yaşadığından daha tesirli oldu denemez. Muhsin Yazıcıoğlu zaten gittikçe tesirini artıracağı için, eğer Türkiye bir şekilde başkanlık rejimine geçtiği takdirde Türkiye'de Muhsin Yazıcıoğlu'ndan başka Türkiye'nin başına geçecek adam kalmadığı için öldürüldü.”

Muhsin Yazıcıoğlu’nun 25 Mart 2009 tarihinde, yerli ve küresel güçler tarafından şehit edilmesinden ardından, Türkiye’de meydana gelen siyasi gelişmeleri bir hatırlayın.

Muhsin Yazıcıoğlu ortadan kaldırılmasının izahı nasıl yapılacak. Şimdi Kimler kimler ile beraber bir bakın ve tarihe not düşün.

Merhum Şair Sezai Karakoç ne diyordu: ”Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak. Hâlbuki biz sussak, tarih susmayacak. Tarih sussa, hakikat susmayacak.
Onlar sanıyorlar ki, bizden kurtulsalar mesele kalmayacak. Hâlbuki bizden kurtulsalar vicdan azabından kurtulamayacaklar, Vicdan azabından kurtulsalar, tarihin azabından kurtulamayacaklar. Tarihin azabından kurtulsalar, Allah'ın gazabından kurtulamayacaklar.”


Şehitlerin başbuğu Hz. Hamza, evladı Resul Hz. Hüseyin (R.A) ve günümüze kadar dini Mübin, Allah rızası için mücadele edip şehadet şerbetini içenlerin ruhları şad olsun. Cenabı Allah şefaatlerinden mahrum etmesin. Âmin.

Baki selamlar.

Not: Yazar, Mütefekkir, Siyasetçi Remzi Çayır beyin “Devletin Oğulları” adlı kitabı Panama yayınları tarafından okuyucular ile buluştu. Yazar, Abdullah Çatlı ve Muhsin Yazıcıoğlu’nun siyasi mücadelesini akıcı bir üslup ile anlatmakta. Kitap kurdu dostlara tavsiye olunur.