Yeni Türk devletinin kuruluş yıldönümünü geçtiğimiz günlerde kutladık. İnşallah bu coğrafyada, güçlü, müreffeh, her alanda tam bağımsız bir ülke olarak kıyamete kadar bu devlet kalır. Duamız bu. Ama duanın vakti saati gelince kabul olması için zahiri ve batıni sebeplere sarılmak gerekir. Cenabı Allah’ın Rahman sıfatının gereği çalışana, gayret edene dünyada imkânlar verilir. Rahim sıfatı ise müminler için ahirette tecelli edecektir. Buna inancımız şekşiz şüphesiz tam Elhamdülillah.

***

Nuh Peygamberin oğlu Yafes’in soyundan geldiği bilinen Türkler, Allah’ın verdiği bağımsızlık ve mücadele ruhlu karakterleri ile bilinen tarihte hep var olmuşlar. Kilit hamleler yapmışlar.  Büyük komutan Metehan’dan günümüze kadar her Türk komutanı gittikleri yeri vatan yapmışlar. Devlet olarak da bu vatanlarında bağımsız bir şekilde yaşamaya çalışmışlar. Orta Asya’dan başlayan göç hareketleri, yeni diyarlara ulaşmak için çıkılan seferlerde, 1071 yılında Malazgirt savaşının kazanılması sonucu Diyar-ı Rum, oğuz boyunun çocukları için yeni vatan olmuş, buraya da tarihi süreç içinde Türkiye denmiş. Osmanlı devletinin yıkılma sürecinin hızlanması neticesinde bir avuç inanmış insanın öncülüğünde 29 Ekim 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuş. Hepsinden Allah razı olsun. Rahmet ve minnetle anıyorum. 

İlber Ortaylı hocamız: “Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran insanlar basit maceracılar, küskünler veya kendine yer arayanlar değildir. Her birinin imparatorlukta komutan olarak, bürokrat olarak, münevver olarak seçkin bir yeri zaten vardı. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran insanların idealini takip etmemiz gerekiyor. Çünkü onlar devrin modası olan demokrasi düşmanlığına değil, kurdukları cumhuriyetin demokrasi niyetli bir devlet olarak devamına çalıştılar. Hepsini şükranla anıyoruz ve anmalıyız." Diyor. Tam da yerinden söylemiş.

Yazar, şair İsmet Özel bir sohbetinde “Kâfirle çatışmayı göze alan Müslümana Türk denir. Gâvurlar bir Türk icat ettiler başımıza sardılar. Bu zamana kadar bize öğretilen 'Türk' kendimize biz buyuz dediğimiz şey değildir. Türk Müslümandan başkası olmaz. Çünkü Türk, Âdem (A.S) dan beri gelen Vahdet dininin takipçisidir. Türk bir kavmin adı değildir. Türk bir karakterin adıdır” diyor.

Dünyada zülüm devam ederken, siyonistler, zalimler, diktatörler dünyanın her yerinde masum insanları öldürürken sessiz kalmayan, hiç olmasa diliyle mani olan karakter Türk’tür. Türklük ırktan öte bir karakter olduğuna göre, yirmi birinci yüzyıl inşallah Türk Asrı olacaktır.

***

Nepotizm kelimesi köken olarak, Rönesans öncesi Katolik papaların yeğenlerini kilise içinde kardinallik gibi önemli pozisyonlara getirmelerine dayanmaktadır. Günümüzde ise iş yaşamında sıklıkla karşılaşılan bir sorundur. Türk Dil Kurumu, bu kavramı “arkadaş veya akraba kayırma" şeklinde açıklamıştır. Nepotizm kavramı, günümüzde akraba ve yakınların aynı işletmede işe alınması şeklinde ele alınmaktadır. Ayrımcılık içeren alımlar bir kimsenin beceri, kabiliyet veya eğitim düzeyine bakılmaksızın istihdam edilmesi yönündedir.

Türk asrında başarılı etkili olmak için devlet kadrolarında liyakat olmadan olmaz. Liyakatte ölçü ne olmalı? Verilen görevi hakkı ile yapmaya çalışan, görevinde donanım sahibi olup hangi görüş ve meşrepten olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık hukuku ile bağlı kimseler olmalı. Adamın namazı niyazı, inancı, düşüncesi kendisini bağlar diyerek 86 milyonu ortak paydada tutan bir yönetim anlayışına acil ihtiyacımız var.

Ülkeyi geçmiş dönemde yönetenler de şimdi iktidarı elinde tutanlar ne yazık ki nepotizm alışkanlıklarından vazgeçmediler. Hep geçmiş dönemlere suçlayıcı ithamlarda  bulundular. Kendilerini hiç sorguya çekmediler. Çekmek istemediler. Hiç kimsenin niyeti de yok gibi.

Gelin kendimize çeki düzen verelim. Tarihte büyük işler yapmış milletin çocuklarına kabiliyet ve fıtratlarına göre imkânlar açalım. Ülkenin gençlerini iş, aş, gelecek aramak için Avrupa kapılarında bekletmeyelim. Hep eşitler arasında birincileri seçelim. Bu milletin çocuklarına yeniden bir çığır açalım.  Hiçbir şey yapamasak  da tek şey yapıp ” Şüphe yok ki Allah, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Gerçekten de Allah, size ne de güzel öğüt vermede. Şüphe yok ki Allah, her şeyi duyar, görür” (Nisa süresi, 58.ayet) ayetine uyalım.

İnanın bunu yapmaya çalıştığımız zaman, hem ülke ehil insanlar eliyle refaha, huzura, sükûnete kavuşacak, hem de Erk’in başında bulunanların veya bulunacakların uhrevi mesuliyeti azalacaktır. Benden söylemesi…

Baki selamlar.

Not: Uzun bir zaman sonrası eğitim hayatımın bir süreci olan Doktora eğitimi tamamlama lütfunda bulunan Cenabı Allaha hamt olsun. Baş rehber, eğitmen, önder Efendimize (SAV) selatü selam olsun. Anadolu çocuklarına her alanda fırsat açan yeni yönetim şeklinin öncüleri,  Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucu iradesinin ruhları şad olsun. Maddi ve manevi yetişmemizde katkıları olup da ahirete intikal eden büyüklerimizin ruhları şad olsun. Hayatta kalanların ömürlerine bereket, sağlık, huzur diliyorum. Eğitimin hayatımın kilometre taşları Şaban İnam ve Tayfun Çay’a ayrıca teşekkür etmeyi bir borç bilirim. Allah onlardan razı olsun. Ömürlerine bereket diliyorum…