Mustafa Çalık ağabey ahiret yurduna göç etti. 8 Aralık 2023 tarihinde Gümüşhane ilimize bağlı Çalık köyünde binlerce sevenin katılımıyla rabbine kavuştu. Ruhu şad olsun. Mekânı cennet olsun.

Mustafa Çalık abi,  kısa bir süre önce katıldığı bir yayınında, "Son İttihatçı siz misiniz?" sorusunu şöyle cevaplamıştı:

“Böyle bir sıfatı hak ettiğim kanaatinde değilim. Bunu beni seven, benden yaşça küçük kardeşlerimin teveccühü sayıyorum. Onların muhabbetine adlediyorum. Ve son yıllardaki ağır hastalığım sebebiyle beni hoşlukla yolculama dileklerine bağlıyorum. Yoksa çok söylenmiş bir söz vardır.   İttihatçılar ölür ama ittihatçılık ölmez. Ruslar derler ki; bir Rus’u biraz kazıdınız mı altından Tatar çıkar. Bir Türkü’de biraz kazıyın altından ittihatçı çıkar. Onun için son İttihatçı sözünü kabul edemem. Bu, dünyada son Türk demektir. Ben, son Türk değilim. Türklük yaşadıkça ittihatçılık Türklüğün direnme azmi olarak Türk ruhunda yaşayacaktır."

Mustafa çalık abi, Cedit Neşriyat tarafından yayınlanan Milli Kimlik, Milliyet, Milliyetçilik adlı kitabının 4.baskısında (Ankara,2016) ülkücülük bahsinde şunları yazmış… Sizlere burada alıntı alıyorum.

Ülkücülük…

Hayal edenlerin ömürleri hayallerinin tahakkuna yetmeyebilir, ama olsun. Ülkücüler, Alplar, Erenler, Alp-Erenler varsın ölsün. Tek, Ülkücülük yaşasın, Alp-Erenlik yaşasın, Ülkücü Alp-Erenlik kıyamete kadar ayakta kalsın.

“Bir gün mutlaka!” ama mutlaka.

Bir gün hepimiz, hep beraber, birlikte, büyük, hakiki bir büyük birlik halinde geleceğiz ve başaracağız!

Başka yolu yok!

Her şeye rağmen hayal edelim!

Hayaller kuruldukça, ümitler yaşar.

Hayaller ümitlerin zembereğidir, hep kurulu durmalı…

Yüreklerimiz hep yükseklerde çarpsın!

Zemberekleri kurmaya devam edelim!

Bir gün, bir el, sihirli bir el dokunacak ve binlerce yılın biriktirdiği devasa bir enerji ile zembereklerimizden boşalacağız.

Anadolu’ya, Rumeli’ye, Türkiye’ye, vatanın taşına toprağına, havasına, suyuna hayat verecek, ”kırık hayatları” mutlulukla onaracak, mahzun gönülleri sevinçle dolduracak bir azim ve enerjiyle yükleneceğiz!

Yabancı ajanslar, “flaş..flaş…flaş..” diyerek “ mucizenin hikâyesini şöyle geçecekler:

Fert başına milli gelir: 50.000 Dolar

İhracat: 1 trilyon Dolar

İthalat: 750 milyar Dolar

İç borç: Sıfır!

Dış borç: Sıfır!

Enflasyon: Yüzde 1

Cari işlemler dengesi: + 500 milyar Dolar

Yoksul ülkelere yapılan yıllık yardım(hibe ve faizsiz kredi olarak): 100 milyar Dolar

Dünyadaki açlık ve hastalıkla mücadele için: 200 milyar Dolar

Dünya çocukları için sağlık ve eğitim harcamaları: 100 milyar Dolar

Doktor başına düşen nüfus: 100!

Bitki örtüsü: Yüzde 80’i yeşil ve ormanlık

Suç ortalamasındaki dünyadaki yeri: Sonuncu!

Nüfusa göre en düşük istihdam alanı: Adliye ve asayiş

Toplum içindeki en kalabalık gruplar: Doktorlar,öğretmenler,alimler,felsefeciler,sanatkarlar,sporcular!...

En kalabalık mekânlar: Kütüphaneler, laboratuvarlar, spor sahaları, mesire yerleri,

İbadethaneler, sanat ve kültür merkezleri!..

En tenha yerler: Hapishaneler, hastaneler ve meyhaneler!..

Rejimi: Demokratik cumhuriyet!..

Hükümet şekli: Başkanlık sistemi!

Halkı: çoğu Müslüman olmak üzere , bütün dinler, mezhepler ve inançlar serbest!..

Nüfusu: 100 Milyon!

Resmi dil: Türkçe!

Para birimi: TL.!

Başkenti: Ankara

Adı: TÜRKİYE!

Nasıl ama?

İtiraf edin, harika!

Yoksa Jül Vern’in hikâyelerini hatırladınız?

İyi ettiniz.

Boş kaldıkça yeniden hatırlayın.

Durmayın, hep bunu hayal edin.

Bu hayalin  için bile teneşire kadar savaşmaya değ mez mi?!

Değmez diyenlere boş verin.

Değer!..

***

Son kale, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türklük yaşadıkça ittihatçılık ruhunun vatanı olarak kalacaktır.

Ozan Arif Şirin’in “Ölmez bu hareket ölmez bu dava”  şiirinden alıntı yaparak yazıya son veriyorum:

“Zaten en hep hilâlin kaderi budur.
Arada önünde bulutlar durur.
Bir rüzgâr esti mi hilal kurtulur,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dava.
Bin çiçek açıyor biri soldukça,
Daha da gürleşir küfür yoldukça.
Yeryüzünde tek ülkücü kaldıkça,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dava.
Değiş-tokuş olur bir gün külâhlar!
Önünde eğilir bütün silâhlar.
Senin gardaş senin nurlu sabahlar,
Ölmez bu hareket, ölmez bu dâvâ.”

Baki Selamlar..