Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in 1949 yılında kaleme aldığı ‘Sakarya Türküsü ’nü bizim kuşak nesil çok benimsemişti. Umarım yeni nesil gençlik bizim dilimizden düşürmediğimiz bu şiiri okuyor ve üzerinde tahliller yapıyordur.

Üstat, şiirinde birçok sosyal meseleyi ele almaktadır.  İşaret ettiği meselelere çözüm getirecek olan Türk gençliğini söz konusu eder. Sakarya nehri de şiirde bu gençliğin sembolü olarak yer alır.

Milliyetçi, maneviyatçı gençliğin yetişmesinde büyük katkıları olmuştu. Allah ondan razı olsun.
Üstat, Gençliğe Hitabesinde;

“Gökleri çökertecek ve yeni kurbağa diliyle bütün “dikey”leri “yatay” hale getirecek bir nida kopararak “Mukaddes emaneti ne yaptınız? Diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik…

Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik…

Halka değil, Hakk’a inanan; meclisinin duvarında “Hâkimiyet Hakk’ındır” düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bulan bir gençlik…” 

“Kim var?” diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan fert fert “Ben varım!” cevabını verici, her ferdi “Benim olmadığım yerde kimse yoktur!” duygusuna sahip bir dâva ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik…”

“Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski nesillerden hiçbirini beğenmeyen, onlara “Siz güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka Müslümanlarısınız! Gerçek Müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başınıza gelmezdi!” diyecek ve gerçek Müslümanlığın “ne idüğü”nü ve “nasıl”ını gösterecek bir gençlik…”

“Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim manevî babanın tabutunu musalla taşına, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymandır!” mısraları ile gençliğe verdiği önemi çok güzel tarif etmekteydi.

***

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre 2022 yılı sonu itibarıyla Türkiye'nin toplam nüfusu 85 milyon 279 bin 553 kişi iken 15-24 yaş grubundaki genç nüfus 12 milyon 949 bin 817 kişi oldu. Bu nüfus birçok devletin nüfusundan daha büyüktür. Gençlerimizin nüfus sayısı itibarıyla devlet içinde devlet gibiler.

Bu gençliği, milli ve manevi değerler ile donanımlı, bir elinde çağın en güçlü teknolojisi diğer elinde ebedi ve ezeli âlemin kurtuluş reçetesi Kuran ile olduğunu hayal edin… Böyle bir gençlik ataları gibi dünyayı yeniden dizayn eder. Kapitalizmin, Siyonizm’in esir aldığı dünyamızda mazlumlar ve mağdurlar için yeniçağ açar.

Çünkü bir milletin gelecekte ne yapabileceğini kestirebilmek için geçmişte yaptıklarına bakmak gerekir.

Yahya Kemal Beyatlı ” Ne harabi ne harabatiyim, Kökü mazide olan atiyim” diyerek köklere inilmeden göklere çıkılmayacağını güzel özetlemiştir.

Yarınki Türkiye’nin kurucuları gençlerimizi ‘yok Z kuşağı yok Y kuşağı’ gibi kategorize etmek doğru değil. Her nesil kendi çağının şartlarına göre yetişir. Mühim olan bu gençliği milli ülküler etrafında birleştirecek toplumsal mutabakat zemini oluşturmaktır.

Bayrak düştüğü yerden kalkacak” inşallah, Sakarya’nın ayağa kalkması ile. Biz görmesek bizden sonrakiler. Onlar görmese de onlardan sonrakiler. Âmâ dünyaya bir gün nizam verme vakti bize gelecek. Bütün olumsuzluklara, umutsuzluklara rağmen gençlerimizden umutluyuz. Son söz yine üstat Necip Fazıl Kısakürek’ten: 

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;

 Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!”

 Baki selamlar.