7 Haziran Genel seçimleri kazasız, belâsız, olaysız yapıldı ve geçti. Seçim sonuçları ülkemize ve milletimize hayır getirsin, hayırlara vesile olsun.

Şimdi herkes kendine göre bir yorum yapıyor, bir değerlendirmede bulunuyor. Özellikle Siyasî Parti Liderleri yapmış oldukları değerlendirmelerde kendilerini maçın galibi ilân ediyor.

Kimileri yüksek perdeden, sonuçlardan ders almamış gibi koalisyona yaklaşmayacaklarını, diğer partilere kapıyı kapattıklarını ifade ediyor.

“Kimsenin ağzı torba değil ki büzesin” dedikleri gibi ağzı olan konuşuyor. Herkes bir siyaset uzmanı olmuş ahkâm kesiyor.

***

Bir arkadaşıma telefonda seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsun? diye sorduğumda şu dizelerle cevap verdi:

“Hiç kuluna zulmeder mi Mevlâsı

Kulun çekticeği kendi belâsı”

Yani biraz üzgün, biraz sitemkâr bir ifadeyle suçu bu sonucu ortaya çıkaran halka yüklüyordu. “Siz nasıl iseniz öyle idare olunursunuz” demeye getiriyordu. “Hatalı solama ölüm getirir, hatalı oylama zulüm getirir” diyerek, “Bundan sonra herkes sonuçlarına katlansın” hatırlatmasında bulundu.

İyi de, bu sonuçlarda, insanları yönlendiren siyasîlerin, medyanın, aydın geçinen karanlıkların hiç mi suçu yok, hiç mi etkisi yok?

***

Her şeyden önce sonuçlar şunu gösterdi ki, sandık sandığımız gibi değilmiş. Bu milletin ne yapacağı, sağı solu belli olmuyormuş. Cellâdına âşık olan idam mahkumu gibi davranabilirmiş. Çok sevdiklerini önce alkışlayıp, sonra öldürebilirmiş.

Biraz duygusal, biraz da kaygusal nedenlerden, biraz korku biraz da endişeden, biraz vurdumduymazlık, biraz nankörlük, biraz öfke, biraz da nefretten dolayı istemediği partilere bile oy verebilirmiş.

***

Baksanıza seçimin gerçek galibi HDP'ye. Hem kendi isteğiyle hem de başkalarının isteğiyle, TKP, EMEP gibi partilerin, Aydın Doğan ve Samanyolu medyasının, CHP'nin, AKP'den giden bazı oyların desteğiyle nasıl da barajı geçiverdi. Batı'nın ve ABD'nin pompalamasıyla nasıl da Türkiye'nin partisi ve umudu oluverdi.

Seçimin birinci partisi olan AK Parti, birinci olmasına rağmen tek başına Hükümeti kuramadığı için buruk bir sevinç bile yaşayamadı. CHP, onca uçuk kaçık söz vermelere rağmen belirlediği yüzde otuz beşlere ulaşamayıp yerinde saydı. MHP oyunu artırmasına rağmen, oturduğu yerden üçüncü parti olmaya devam etti.”İktidardayız, barajları patlattık” geliyoruz diyen Millî İttifak çatısı altında toplanan Saadet Partisi ve BBP iyice eridi.

Bir de halkın arasına girip “Oy kullanma, yaratıcına şirk koşma” diye propaganda yapanlar muradına ermiş oldu. Sahi Türkiye'nin ne kadarı Müşrik oldu?

***

Şimdi kimsenin kimseyi suçlamaya, ortaya çıkacak olumsuzluklardan şikâyet etmeye hakkı yok, gereği de yok.

Nasrettin Hoca'nın eşeğinin kokladığı tezekleri toplayıp akşam önüne yesin diye koyup, yemediğini görünce “Neden yemiyorsun? Sen istedin, ben topladım yesene” dediği gibi bu sonuçları biz kokladık, biz istedik.

Bütün bu sonuçlara rağmen halâ bazı siyasîlerin, bazı siyasî liderlerin, yenilgiden zafer çıkarmaları, eski söylemlerine devam etmeleri anlaşılır gibi değildir.

Oysa, bütün siyasî partiler ve başta AK Parti, başlarını iki elleri arasına alıp düşünmeleri ve kendilerine verilmek istenen dersi mutlaka çıkarmaları, gelecekte ne yapacaklarını bu sonuçlara göre belirlemeleri gerekmektedir.

Bence Siyasî Partiler üzüntüyü ve sevinmeyi bir kenara bırakarak, ortak bir akılda birleşerek, ülkenin menfaatlerini gözeterek, kavgayı, öfke ve nefret dilini terk ederek, barışarak, birbirini kucaklayarak bir araya gelmelidirler.

AK Parti'ye oy vermiş biri olarak, Ak Parti kesinlikle ana muhalefette kalmalı, CHP, MHP ve HDP bir araya gelip koalisyon hükümetini kurmalıdırlar.

Çünkü bu millet acilen mazotun 1.000 bin lira olmasını, önümüzdeki bayramda bir maaş ikramiye verilmesini, asgari ücretin 1.500 liraya yükseltilmesini, dolar ve avronun, altın fiyatlarının düşmesini, Diyanet'in kaldırılmasını, İmam Hatiplerin kapatılmasını, ülkeye barış ve huzurun gelmesini bekliyor.

Ne yani haksız mıyım?

                                            GÜNÜN SÖZÜ

DÜN YAPTIĞINIZ ŞEY, HALÂ SİZE ÇOK İYİ GÖRÜNÜYORSA, BUGÜN YETERLİ DEĞİLSİNİZ DEMEKTİR.

                                                                                                             Earle Wilson