Değerli okurları gelin sizi bu gün 1940- 50 li yıllara doğru bir nostaljiye götüreyim ne dersiniz?

Halk kültüründe öyle yaşanmış hikâyeler ve bu hikâyeleri özetleyen deyişler var ki, günümüzün duygusal ve kültüre düşkün insanlarını bu tür hikâyeler derinden etkiler ve şöyle eskilere götürerek düşündürür.

Çok uzun değilse de, çokta yakın zamanda değil yaşanmış hikâyenin dramı. Yalnız yine de günümüzün yetmiş beş seksen yaşlarında olanları iyi bilir bu olayın gelişimini çünkü bir yerlerde mutlaka dinlemişlerdir.

Onun içinde yakınlarına evlatlarına akrabalarına şöyle derler. Aman haaa sakın insanların yuvasının yıkımı için bir yanlış harekette bulunmayın hatta yuvanın devamını sağlamak için sorunlu eşler ve aileler arasında beraberliği yuvanın devamını sağlamak için gerekirse yalandan bir şeyler bile söyleyebilirsiniz diye tembih ederler.

Bu durumu böyle özetledikten sonra konuya geçeceğim. Geçenlerde bir düğün merasiminde uzun süredir birbirimiz görmekten uzak kalan eski dostlar buluştuk tabi hasret giderdikten sonra geçmişe dönük hatıratları da birbirimizle paylaşıverdik. Bu paylaşım bizler için çok önemli idi neden? Bizi sükut ederek arada sırada sorularda sorarak can kulağı ile dinleyen gençlerde vardı aramızda.

Değerli kültür aşığı ve geçmişteki anıları çok iyi hatırlayan can arkadaşım ve yaşıtım Hasan Kaçar ile biz konuşuyorduk. Bir ara Hasan bana dedi ki gardaşlık filan zamanda cereyan eden Necip ile Ayşe gelinin acıklı dramını hatırlıyorsun değil mi diye sorunca? Ben biraz durakladım birden hatırıma gelmedi tabi ihtiyar yaşımda aşırı beyin çalışması yapıyor ve beynimi zorluyor olmam bu durumu unutturmuş bana tereddüt edince Hasan gardaşım devam etti anlatmaya.

1955-60 yıllarda yaşanmış ve o günün sokakta bu tür olayları bir kağıda döküp yazıyor yazıyor Necip ile Ayşe nin acıklı hikayesini yazıyor hediyesi 25 kuruş diye çağrışan satıcıları hatırlattı benimde hafızam bu hikayeyi düşündüm tamam Hasan dedim.

Bir köyde Necip isminde yakışıklı bir genç ile Ayşe isminde köyün dillere destan güzel kızı birbirlerini ölümüne sevmişler ve bu sevgiyi aşka aşkı da izdivaca getirerek evlenmişler.

Ne var ki bu evlilik mutlu sürerken bazı bu mutluluğu çekemeyen kötü niyetli insanlar önce iki gencin aileleri arasına nifak sokup araya soğukluk ekmişler. Daha sonrada ardından ailelerin girişimi ile işi gençlere yöneltip aralarını soğutarak bunların yuvasının altını oymuşlar. Birbirlerini seven gençlerin yuvalarını ayakta sağlam tutmak için onca uğraşılarına rağmen başarılı olamamışlar nihayet hiç yüzünden ayrılmışlar.

Bu ayrılık her iki genç üzerinde öyle ağır etkiler bırakmış ki kızın bir başka talipliye verilmesi onun derdini biraz hafifletmiş ama ya Necip onu tamamen yaşamdan koparmış ve derdi ince hastalığa (vereme) dönüşmüş. Artık evlerinin önünde ki seki diye tabir edilen damda ölümü beklerken acaba karşısındaki çeşmeye Ayşe bir testi doldurmaya gelir de onu son bir defa görebilir miyim diye beklermiş aman gelen giden yok. Son bir cesaretle bir komşu kadından bir ricada bulunmuş. Emine aba ne olursun sana eziyet olacak belki ama benim için bir iyilik yap benim eski eşim Ayşe ye söyle şu çeşmeye bir su doldurmaya gelsin ölümüm akşam sabah gerçekleşecek onu görmeden ölmek istemiyorum Ayşeye bunu bir söyleyiver der. Necip’in haline acıyan komşu Emine kadın gidip Ayşe’ye durumu anlatır. Tabi köy yeri Ayşe bu isteği yerine getirmek ister ama dedikodudan da korkar onun için yeni görümcesini yanına alıp ona durumu bildirmeden elide iki testi bir ibrik ile su doldurmak için o çeşmeye gelirler. Suyun dolmasından sonra arada birkaç kadın ile biraz sohbet eder Ayşe ve Necip, in iyice onu görmesini temin eder. Görümcesi de sen biraz sohbet edecen allehem kadınlarınan ben gideyim de sen sonra gel der Ayşeye büyük bir jest olur bu hoş görüi

Artık çeşmeden ayrılacak ama Necip ile birkaç kelime olsun konuşmak ister ve kasti olarak orada olanlar işin farkına varmadan ibriği çeşmede bırakıp gider. Yolda hatırladığını söyleyip yanında ki gadınlara ben ibriği unutmuşum alıverip geleyim der koşarak tekrar çeşmeye gelir ve Necip’e bakar. onun bir şeyler deme istediğinin farkına varan necip Ayşe’ye şöyle seslenir.

NECİP

Bakır aşırmasını Ayşe’m de almış eline,

Nazlı görümcesini de çalmış yanına

İzinli mi geliyorsun Ayşe’m yanıma

Sağ ol şifa geldi benim bedenime canıma

Seni görebilmenin Ayşe’m vardım tadına

der.

Ayşe sözü alır kısa zaman içinde

Yastıktan doğruldun Necibim yüzüme baktın

Ciğerimin başına bir köz koyup da yaktın

Uydun el sözüne de Necip yuvamı yıktın

Küstüm bu dünyaya seninle konuşmam artık

Necibim senin derdine çare olamam artık

Gayri bir daha seninle bir araya gelemem artık

Der Ayşe hızlı adımlarla ardına bakmadan gider. Kısa süre derinden bir nefes alan Necip de oracıkta ruhunu teslim eder

Bende bu anıyı sizlerle paylaştım beğeninize. Geçmiş zaman olur ki hayali anlatımı bile cihan değer.