İlkokulun başlarında

Konarı'da,

Ablamla ben değirmendeki

Nebi amcama yemek götürüyorduk

Vadinin başlangıcında aşağı inilen

Dar bir geçit vardı

Sağ yanında da, kayaların altında

İrili ufaklı "in"ler...

Oradan geçerken miyavlama sesi duyduk

İne gidip bakınca annesiz kedi yavrularını gördük

Onları alıp çardağımıza götürdük

Onlarla oynadık, besleyip büyüttük

Hepimiz çok mutluyduk

İçgüdüsel davranışlarını

Biz öğrettik sanar gururlanırdık

Hayvanlarla ilk tecrübemdir benim bu

İkincisi de on yıl sonra,

Orta sonda,

Mut'ta...

Evimiz eski mezarlığa  çok yakındı

Her akşam serinlemek için orayı dolaşırdık

O gün de orada bir sürü kedi yavrusu gördük

En az 6 tane vardı

Annem 4'üne güvenilir sahip buldu

İkisi elimizde kaldı

Annem ikisine de bakamayacağımızı;

Birisini seçmem gerektiğini söyledi

Benim için zor olsa da,

Birisini seçtim sonunda

Diğerini ilk yerine geri bıraktık

Annem o başının çaresine bakar dedi

Yıllar yıllar sonra,

Konya'da,

Evliya diye bilinen bir zata gittim

Ben kendisine pek de aşina değildim

Yanına girer girmez kızdı bana

"Kedinin hakkını ver" dedi

Anlayamadığımı söyleyince

"Onaltı yaşındaydın" dedi

"Ben kedileri severim" dedim

"Sevdiğini aldın diğerini ölüme bıraktın

O hakkını istiyor senden" dedi

Öyle deyince hatırladım

Ve bakakaldım

"Ne yapabilirim şimdi?" benim sorumdu

"Sadaka ver onun için" de onun cevabı

Doğrudan kötülük yapmasan da

"İhmal" de büyük bir günahtı

Aldığım ders: ihmal edilenlerin sorgusundan korkmaktı

                         BİLLURİ