Kışla, Dedeler, Oyumağaç, Davutlar, Circir çeşmesi, Çileder Hanı, köprüsü ve çayı

Bu adlarının saydığım mevkiler benim köyüm Kilistra  Arazisi içersinde halen köylülerimizin ekin ekip hasat ettiği verimli toprak parçaları ve geçmişte büyük bir yaşam olduğu her belirtisinden belli hatta etrafındaki tarla sahiplerinin tecavüz edip bir kısmını tarlasına kattığı parçalarına rağmen dönümlerle büyüklükte bir mezarlığı (dedeler) olan veranalar (virane) adıyla bildiğimiz köy kalıntısı olan bir yer ki buranın mevkisi kışla köyün imside Allahü alem kışla köyü imiş. Kalıntılara bakınca çok yakın tarihte yaşam olmuş görüntüsü veren yerler hakkında benim yetiştiğim 50 li yıllarda 100 yaşına basmış emmileri görmüş olmama rağmen buraların tarihi hakkında ve insanlarının nereye gittikleri hakkında hiç bilgi veren yoktu. Ancak akıllı bir Osmanlı kadını olan anacığımın bazen anlattıkları aklımda kaldığı kadarı ile burada bir kışla varmış. Bu kışla daki askerler ipek yolunun en işlek yeri olan burada karakol vazifesi görülermiş ve çileder hanında yatan Selçuklu eseri çift gözlü çileder köprüsünden geçip ipsikaya köyü boğazını takiben o günün en büyük yerleşim yeri olan. Liystra Hatunsaray yolunu takiben Mersin Adana taraflarına yani Akdeniz sahiline inen bu yolun kullanan kervanların korunması imiş.  Buradaki askerlerin ve yörede yaşayan halkın kurduğuna inanılan bu köy uzun zaman burada iskan olunmuş daha sonra artık Osmanlı ile mi yoksa Cumhuriyet ile mi (Osmanlı olması muhtemel) Kışla köyü kaldırılınca buradaki insanlar bizim köye gelip yerleşmişler arazileri de bizim köyün olmuş derdi.

2011 yılı sonlarında S.Ü. tarafından 60 a yakın yerli ve yabancı bilim adamının katılımı ile düzenlenen liystra sempozyumun da yöredeki kayıp ve esamisi kalmamış köylerimizden bahsedilirken kışla köyü, gömse köyü, ormana köyü, gibi birçok köyden bahsedildi ama yerlerini bilen yoktu ben Gömse ve Kışla köylerinin yerlerini bildiğimi söylemiştim ve sempozyumu düzenleyen profesörler buraları bir boş zamanda gezelim görelim demişlerdi ama sanırım zamanımız olmadı.

Şimdi yeri halen belli olan bu köyün hemen kıyısında bir bol suyu olan bir çeşme var adı kışla çeşmesi, ben bizzat 1957/58 yıllarında çobanlık yaparken bu çeşmeden çobanı olduğumuz sığır sürülerini öğleyin sular ve sıcakta bir müddet subaşında malları yatırırdık. İşte bu boşlukta merakımdan dolayı köyün kalıntısının olduğu yerlerde kendimce araştırma yapardım eskiye ait seramikler ve çanak çömlek parçalarının olması beni eskiye götürür düşündürürdü.

Ayrıca,  bu bol sulu çeşmenin etrafındaki arazilere köye Uzak olmasına rağmen bostan ekilir o bol sulu çeşmenin önünde kazılmış olan ufak göletten bu Avarlar sulanır bol patates soğan domates salatalık ve diğer birçok doğal ürün yetiştirilirdi. Bu kışla ismi ile başlayan yerler sanırım Selçuklu döneminde ipek yolunun korunması ile kırsal da kurulmuş askeri yerler ve köylerdir. Çünkü bu anlattığım kışlanın 4.5 km re kadar batısında yine ipek yolu sanılan güzergahta karaca kışla adıyla bir mevki vardır burada da eski yapı kalıntıları mevcuttur.

Hatunsaray ismi eski kayıtlarda kökulya diye geçmektedir.

GÖMSE. Şimdi bu Mahallemizin civarında olup ta isimleri halen yöre insanları tarafından telaffuz edilirken ne yazık ki köylerin sadece harabe yığınları ve köylere ait bazı yüzeysen kalıntılar görülmektedir. Bunlardan biri Hatunsaray a girmeden hemen yakınındaki Kilistra ve Botsa derelerinin akıp geldiği ve Kavak mahallesine doğru giden çay üzerinde Gömse köyü kalıntıları ve bu çay üzerinde yarısı yıkılmış olmakla 3 gözü halen ayakta olan gömse köprüsü mevcuttur. Burada birde Selçuklu dönemine ait gömse hanı varmış derdi yörenin yaşlı insanları. Bu köy yakın tarih Osmanlı kayıtlarında geçmektedir.

VİRANCIK(örencik) bu köyümüz kayıtlarda geçmese de yeri belli olduğu için gerek yöre yakınındaki köylüler tarafından iyi bilinmektedir yöre halkı bu bölgeye örencik diyor ama bazı kayıtlarda buranın ismi var olduğu ve kayıtlarda virancık diye bilinmektedir. Yeri Hatunsaray’a yolu üzerindeki Anadolu’ya sonradan gelmiş göçmenler için kurulmuş olan Karağaç köyünün güney doğu kısmında kavak kasabasının kuzey batı yönüne düşen bir kalıntıdır. Yine yöre halkının anlattığına göre Türkler Anadolu ya geldikten sonra buradaki yaşayan gayri Müslim veya putperestleri irşad etmek üzere gönderilmiş olan Şıh Hasan efendinin civarında toplanmış insanların yaşadığı anlatılmakta. Son dönemlerde bu ermiş kişiye ait olduğu var sayılan basit taşlardan çevrili yeri türbe olarak kabul edilir ve bazı hastalıklara şifa aramak için insanlar tarafından ziyaret edilmektedir.

MEKRİLER. Bu köy Osmanlı devrine ait arşiv kayıtlarında Hatunsaraya bağlı bir köy olarak gözükmekte ise de zamanla köy terk edilmiş sadece harabeleri kalmıştır. Yerinin neresi olduğu hakkında çeşitli rivayetler vardır. Türk köyü olduğuna dair bilgiyi ise sonunda ler çoğulu olduğundan bu kanaate varılmıştır.

GÖRALMA Karatay medresesi vakfiyelerinde adı geçen diğer bir köy ise Göralma köyüdür. Bu köyün harabeleri halen ayakta olup köy şimdi Avalama (ikipınar) köyü yakınlarındadır.

ORDU ÖZÜ. Bu köyümüzde Selçuklular zamanında oldukça zengin ve mamur bir köy olduğu vakfiyelerdeki vergilerinden anlaşılmaktadır. Kayıtlarda Osmanlı döneminde vakıf tahrirlerinden de geçmektedir. Bu köy günümüzde tamamen terk edilmiş köyün yeri Hatunsaray ın güneyinde yer alan Çomaklar dan akan Orduözü adı verilen ırmağın bulunduğu bölge olması gerektir çünkü bu ırmak halen çomaklar ikizli arasında akmaktadır diye bilgilere ulaşmak mümkündür. Bakınız Hatunsaray (Liystra) ve çevresi tarih, kültür ve Turizm sempozyumu kitabına.

Yörede Dinorno. Habeş. Yaradılmış. Zoldire. Ve Cündi  isimlerinde daha bir çok köy olduğu sanılmaktadır bu köylerin çoğu Roma döneminden olduğu isimlerinden anlaşılmaktadır.

Bir kaybolmuş köyde İpsikaya köyüdür benim hatırladığım bu köyde 1955-60 lara kadar insanlar yaşıyordu en son köy muhtarı bir kadın idi. Ve onun kocası olan kör Irza yı (Rıza) hatırlıyorum. Zamanla köy boşaldı ve arazisi Botsa köyü arazisine katılarak şimdi Konya da oturan Botsalılar tarafından yeni yerleşim yerleri yapılıyor diye duyuyoruz. Saygı ile