Açıklanan enflasyon oranlarına inanan, bu oranları doğru bulan neredeyse yok. Konu enflasyon oldu mu, parti ayrımı pek kalmıyor ve bu oranların inandırıcı bulunmadığı hemen herkes tarafından dile getiriliyor ve sesler yükseliyor.

TÜİK, enflasyon oranlarıyla oynuyor mu, bir müdahale var mı? Bu soruya evet diyebilmek için elde veri olması gerekir. Çarşıdan pazardan alınan üç beş fiyatla TÜİK’i yalanlayacak bir oran ortaya koymak gerçekçi bir yaklaşım olmaz.

Fiyat endeksleri yüzlerce mal ve hizmetin fiyatı izlenerek oluşturuluyor. Oranlara kuşkuyla bakılması da her mal ve hizmeti herkesin kullanmıyor olmasından kaynaklanıyor.

Siz sigara kullanmıyorsunuz ama endekste sigara da var. Kendi evinizde oturuyorsunuz ama endekste kira da kapsanıyor. Otomobil almanız söz konusu bile değil ama endekste otomobile de yer veriliyor.

İşte belki vatandaşın hiçbir zaman kullanmadığı mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki artış düşük kalınca ve bu durum genel oranı aşağı çekince, öte yandan başta gıda maddeleri olmak üzere sürekli tüketilmek durumunda olunan kalemlere yüklü zamlar gelince ortalamayı gösteren endeks gerçekçi bulunmuyor.

Enflasyon hani % 10 diye açıklandığında kimse %30-40 demiyor. Geçim derdine düşmüş vatandaş cebindeki enflasyonu hesaplıyor. Aslında gerçekçi bulmadığı ve inanmadığı rakamlara ne kadar tepki gösterirse göstersin bu açıklanan rakamlar vatandaşın geçim derdine çare olmaktan çok uzakta kalıyor.

Dolayısıyla vatandaş aslında fiyat artışının değil, bugünkü fiyat düzeyinin altında eziliyor.

Buna bir de fiyatlardaki artış eklendiğinde fiyat düzeyi daha da “ağır”, daha da “ezici” hale geliyor. Yani bizim temel sorunumuz enflasyonun eksik ya da yanlış ölçülmesi değil, bizim sorunumuz vatandaşın bugünkü fiyat düzeyine yenik düşmüş olmasıdır.

Vatandaşın alım gücünün nereden nereye geldiğini incelemek için öyle yıllar öncesine dönmek çok da gerekli değil. Hani bazıları bir araya geldikleri zaman tüp kuyruklarından söz ederler ya, onlar sadece yaşlarını ele vermiş oluyor, o kadar! Köprülerin altından çok sular aktı, artık koşullar çok değişti. Zaman teknolojinin peşinden koşuyor. Siz hangi tüpten bahsediyorsunuz. Bu durumda yalnızca gençleri kendinize güldürürsünüz. Siz boş verin geçen yılları.. Maçlardan sonra futbolcular diyor ya önümüzdeki maçlara bakacağız diye. Siz de boş verin geçen yılı; on yıl, yirmi yıl önceyi... Bugün durum ne, ona bakın!

Dar gelirli vatandaş, küçük esnaf, küçük bir işletme sahibi eline geçen parayla geçimini rahat bir şekilde sağlayabiliyor mu, sağlayamıyor mu, önemli olan bu.

Son günlerde siyasetçilerin atışmaları arttı ve sesleri daha bir yüksek çıkar oldu. Her ne kadar vatandaşın yüksek enflasyon rakamlarının altında ezildiğinden bahsetseler de onların derdi başka. Bunu her zaman gördük ve görmeye devam edeceğiz. Keşke esnafları dinlerken onların sorunlarına çözüm olacak projelerden söz edebilseler. Keşke ülkenin üretim politikalarını geliştirmek ve gençlerin işsizlik sorunlarına çözüm olacak projeleri ortaya koyabilseler. Sorunları tekrar tekrar dillendirmek ve vatandaşın kendi gerçeğiyle yüzleşmesinin toplum psikolojisinde ne denli olumsuz sonuçlar doğurduğunu görebilseler.

Herkes bir koltuğu kapmanın derdinde. Enflasyon rakamları aşağıya çekilse ne olur ki? Vatandaş zaten bugün içinde bulunduğu durumun ve fiyatların altında ezilmiş durumda.

Bu sorunların esas kaynağı üretim kaynaklarımızı bir türlü harekete geçirememek ve geliştirilmiş tarım politikalarını işlevsel hale getirememekten geçiyor.

Yani sonuç olarak enflasyon rakamları inandırıcılıktan öte vatandaşı çok da ilgilendirmiyor. Onlar kendi bütçelerindeki enflasyonu çok güzel değerlendirebiliyorlar.