Türkiye, Sultan Ahmet Meydanı'ndaki, Avrupa da Paris'teki saldırılarla sarsıldı. Biri bombalı, diğeri silahlı ve roketatarlı her iki saldırıda da masum insanlar öldürüldü. Şehit polisimize Allah'tan rahmet diliyorum. Kederli ailesinin ve milletimizin başı sağ olsun.
Her iki saldırı da insanlık dışı, ahlâk dışı, vicdan dışı olup şiddetle kınanması gereken saldırılardır.
Türkiye'de kamu güvenliğini ve kamu huzurunu ortadan kaldırmak isteyenler, düğmeye yeni basmış değillerdir.
Dışarıda dış düşman, içeride onların maşaları örgütler, mafya bozuntuları, menfaat şebekeleri, hırsız ve çeteler, gaspçı ve tecavüzcü sapıklar, piskopatlar her zaman şeytanla işbirliği içinde olmuşlardır.
Trafik canavarlarından tutun da, anasını babasını, karısını, kocasını, çocuklarını ve masa arkadaşlarını boğazlayan, öldüren hasta bir nesil yetiştirmeyi başardık. Nasıl başardıksa?
Ahlâk ve maneviyattan yoksun nesiller, çıkarcı nesiller, kinci nesiller, bir anda öfkelenip bana baktığı için öldürdüm diyen katil nesiller yetiştirdik. Nasıl yetiştirdikse?
Sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, bağışlamayı, özür dilemeyi, yardımlaşmayı, dertleşmeyi, kısacası bizi ayakta tutan evrensel güzellikteki değerleri yok ettik.
Cehaletimizi fırsat bilen şeytan ve yardımcıları da kolumuza girip bizleri ayarttılar, bizleri kandırıp yaptığımız kötü amelleri bize süslü gösterdiler, bizi sahte kahramanlar sahte mücahitler haline getirdiler.
Bir insanın nasıl dünyaya geldiğini, nasıl yetiştiğini, ne zorluklarla büyütüldüğünü hiç düşünmedik.
Hatasız, günahsız, suçsuz bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmek kadar günah olduğunu, kan dökmenin ne kadar büyük bir günah olduğunu hiç düşünmedik.
Bir insanı diriltmenin, hayatını kurtarmanın bütün insanlığı diriltmek kadar, bütün insanlığı kurtarmak kadar yüce olduğunu hiç bilemedik.
Öleceğimizi bile bile, dünyadan ölürken hiçbir şey götüremeyeceğimizi bile bile, dünyayı elimize geçirmeye çalıştık. Gözümüz doymadı, savaşlar çıkardık. Ürettiğimiz silahları satmak için, pazarlamak için, denemek için halkı fakir, halkı cahil ülkeler arasında sun'i savaşlar çıkararak, bu ülkeleri kan gölüne çevirdik.
Bu işte hem bu ülkeleri yönetenler, hem Batı, hem de çok uluslu şirketlerin esâreti altında olan ABD, Rusya ve Çin sorumludur.
Şimdi Fransa, Paris'te yaşanan, haftalık yayınlanan karikatür dergisi Charlie Hebdo'ya yapılan ve haksız yere öldürülen 12 masum canı konuşuyor. Şiddetle kınadığımız bu saldırıyı, saldırıyı gerçekleştirenlerin Müslüman kimliği üzerinden bütün Müslümanların üzerine yüklemeye çalışmak, hatta olayı Türkiye ile irtibatlandırmak, bir İslâmafobi üretmek ayrı bir alçaklıktır.
Bu bir insanlık düşmanlığıdır. İnsanafobidir.
Böylesine haksız bir değerlendirme Batı'nın ikiyüzlülüğünü gösterecektir. Bu saldırıyı fırsat bilen Batılı Ülkeler, Müslümanlara baskıyı artıracaksa ikinci bir on bir eylül meydana getireceklerse bu, onların bir tuzağı da olabileceğini akla getirecektir.
İspanya'nın ünlü aktörü Willy Toledo, sosyal medyada paylaştığı mesajlarında, Charlie Hebdo saldırısının arkasında, günde milyonlarca kişiyi öldüren Batı'nın olduğunu savunmuş ve Siz, hiç gürültü çıkarmadan, günde milyonlarca kişiyi öldürüyorsunuz, onların bu olaylar karşısında, sessiz mi kalacağını düşündünüz? Pentagon ve NATO'nun bombalı saldırıları, ülkeleri bile yok edecek seviyeye gelmiştir demiştir.
Evet, hem Batı, hem ABD, hem Rusya, hem Çin, hem de İslâm âlemi(varsa tabii) ve bütün insanlık bu olaylar, bu savaşlar, bu katliamlar karşısında başını önüne koyarak iyi düşünmelidir.
Kur'anî ifadeyle Fe eyne tezhebun/ O halde, ondan yüz çevirip, nereye gidiyorsunuz (Tekvîr,26) diye insanlık, özellikle Müslümanlar kendi kendilerine sormalıdır. Hem de sık sık!
Sahi, bu gidiş nereye?
GÜNÜN ÂYETİ
Bundan dolayıdır ki İsrâiloğulları'na Tevrat'ta şöyle yazmıştık:Kim bir kimseyi, bir kimseye veya o kimsenin yeryüzünde bir fesat çıkarmakta olmasına karşılık olmaksızın, ölüm cezasını gerektiren bir suçu olmadığı halde öldürürse, o takdirde bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de onun bir insanın hayatını kurtarırsa o takdirde bütün insanların hayatını kurtarmış gibidir.
Hem celâlim hakkı için, peygamberlerimiz onlara apaçık delillerle geldiler. Sonra doğrusu onlardan birçoğu, bunların ardından yeryüzünde gerçekten haddi aşan kimselerdir (Mâide.32)