Tarım, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’ içinde önemlidir. Tarım sektörü ile ilgili politikalar ve gelişmeler diğer sektörlere göre kamuoyunun ilgisini daha çok çekmekte olduğundan herkes bu hususta fikir beyan etmektedir. Tarım; toplumun beslenme ve tarım ürünlerine dayalı sanayinin ham madde ihtiyacını karşılayan bir sektördür. İnsanoğlunun hava ve sudan sonraki en zorunlu ihtiyaç maddesi gıda ürünleridir. Herkesi birçok yönüyle ilgilendirir. Ancak konu uzmanı olan kişilerin esas konularda söz sahibi olmaları istenilmektedir, çünkü günü birlik bir politika yerine süreklilik arz eden politikalar izlenmeli ve sürdürülebilirlik sağlanmalıdır. 

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de nüfus artmakta iken tarımsal üretim kaynakları sabit kalmakta veya giderek azalma göstermektedir. Küresel ısınmaya bağlı iklim değişiklikleri ve değişken hava şartları tarımın ve dolayısıyla tarım politikaları ülkenin gündeminden düşmemektedir.  Toplumda refah ve gelir seviyesinin yükselmesi sadece gıda üretiminin miktar olarak yeterli olmasını değil, ürünün belli kalite ve standartlarda olmasını da aramaktadır.  

Tarım sektörü; kullanılan üretim kaynaklarından arazi, işgücü ve sermaye diğer sektörlere göre daha çok risk altında üretim yapmaktadır.  Bu riskler tarımsal üretimin her safhasında farklı görülmekte olduğundan gerekli tedbirler zamanında ve uygun şekilde yapılmaz ise ürün miktarı ve kalitesinde önemli kayıplara neden olunmaktadır.

İklim şartlarının iyi gittiği, verimliliğin yükseldiği ve dolayısıyla rekoltenin çok iyi olduğu bir yılda ürün fiyatlarında düşme görülürken, doğal afetlerin olduğu yıllarda ise ürün miktarı veya kalitesinde düşme görülmesine rağmen fiyatlar yükselmektedir.

Üreticilerin bölgenin iklim şartlarına göre üretim faaliyetlerini sürdürme alışkanlığında olması nedeniyle üretimi etkileyen faktörlerde görülen farklılıklar üretime olumsuz etki etmektedir. Zirai araştırmacıların üretimde sürekliliği sağlayacak tedbirler konusunda çalışma yapmaları üretimde risklere karşı tedbir alınması bakımından önemlidir. Bu görülebilecek riskleri zirai araştırıcılar ve konu uzmanları yapacakları çalışmalarla önceden tahmin ederek alınabilecek tedbirler hususunda üreticiyi önceden uyarmalıdır.

Ülkemizde tarım sektörüyle uğraşan işletmelerin çoğunluğu aile işletmeleridir. Bu işletmelerde tarımsal faaliyetler aileler için yaşamın bir parçası haline geldiğinden üretici hem işinin sahibi hem idareci ve hem de işçisidir. Böyle işletmelerde risk faktörü aileyi daha çok etkilediğinden tarım sektöründen kaçış son yıllarda daha da artmıştır. Tarımdan kaçışı önlemek için bu risklere karşı küçük aile işletmeleri özel desteklerle korunmalıdır.

Doğal kaynaklar ve çevrenin korunması, üretimde risklere karşı uyarı ve koruma tedbirleri üretimde sürekliliğin sağlanması açısından önemlidir. İç Anadolu Bölgesinde ve Konya’da durum nasıldır?

İç Anadolu Bölgesi; Anadolu’nun orta kısmında yer almakta olup mevcut konumu sebebiyle “Orta Anadolu” da denilmektedir. İç Anadolu Bölgesi’nin yüz ölçümü 151.000 km² olup bu alan Türkiye topraklarının %20’sini kaplar. Doğu Anadolu’dan sonra ikinci büyük bölgemizdir.  İç Anadolu Bölgesinde çok sayıda tarım ürünü yetiştirilmesine rağmen ülkemizin “tahıl ambarı” olarak bilinmektedir. Bölge topografya olarak değişkenlik göstermekte olup denizlerle bağlantısı olmadığından bölgede, yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı karasal iklim görülmektedir. Son yıllarda kar yağışları da azalmıştır. İç Anadolu bölgesinde yağış durumu illere göre farklılık göstermekle birlikte ülkemizin en az yağış alan bölgesidir. Ortalama yıllık yağış toplamı 400 mm civarındadır.

Konya ili; Anadolu Yarımadası'nın ortasında bulunan İç Anadolu Bölgesi'nin güneyinde, eski bir göl yatağında kurulmuş olduğu bilinmektedir. Konya; 40.813,5 km'lik yüzölçümü ile Orta Anadolu Bölgesinin ve Türkiye’nin en geniş arazisine sahip olan ilidir. 

Konya’nın 1970- 2009 yılları arası 39 yıllık ortalama yıllık yağış miktarı 317,7 mm iken 1929- 2022 yılları arası 94 yıllık ortalama yağış miktarı 331.8 mm’dir. Konya bölgede az yağış alan illerdendir. 94 yıllık ortalamaya göre en fazla yağışı kış (112.9 mm) ve ilkbahar aylarında (104.1 mm) almaktadır. Konya’da en az yağış yaz aylarında düşmektedir (39.7 mm). Bölgenin ve ülkemizin en az yağışlı yeri Tuz Gölü çevresidir (320 mm).

İç Anadolu Bölgesinde bazı şehirlerde sanayi ileri noktalara gelmiş olsa da bölge ekonomisinin temeli tarıma dayanmaktadır. Bölgede küçükbaş hayvancılık ön planda, ancak son yıllarda büyükbaş hayvancılık işletmeleri de artış göstermektedir. Türkiye’de milli gelire önemli oranda katkı sağlayan bölgede geniş ovaların olması nedeniyle makineli tarım yaygındır.

Bölgede tarım ürünleri üretim miktarı ve ürün kalitesi iklim şartlarına bağlıdır. Özellikle sonbahar ve ilkbahar yağışlarının yetersizliği veya gecikmesi, ürün üretim miktarında ve kalitesinde önemli dalgalanmalar meydana getirmektedir.

Bütün dünyada görüldüğü gibi bölgede de görülen iklim değişikliği ve doğal afetlerdeki artış tarım sektörünü olumsuz yönde etkilemektedir. Yağışlardaki düzensizlik yeraltı ve yerüstü su kaynaklarında da önemli bir azalmaya neden olduğundan bölgedeki ürün deseni ve yetişme dönemleri de giderek farklılık göstermektedir. Özellikle bölgede görülen bu değişiklikler şiddetli yağışların ve rüzgârın etkisiyle oluşan erozyonu artırmaktadır.

Bölge yeterli su potansiyeline sahip olmadığından bölgeye dış havzalardan su getirilerek artan sulanan alan miktarı daha da artırılmalıdır.

Çok sayıda ürünün yetiştirildiği bölgemizde topraklarda organik madde miktarı düşüktür. Dolasıyla bölge toprakları daha fazla su ve besin maddesine ihtiyaç duymaktadır.  Baklagillerin ana veya ara ürün olarak münavebeye alınması gereklidir.

Mera varlığı çok olan bölgemizde meralar amenajman kurallarına uygun kullanılmadığından iklim değişikliğinden en fazla etkilenen alanlardır. Bu nedenle meralar mera amenajman kurallarına ve yetkili kurumların tavsiyelerine uygun kullanılmalıdır.

Gıda güvenliği ve sürdürülebilirliği açısından bazı önemli tedbirler alınarak bölgenin üretimi devam ettirilmelidir.

Neler yapılmalı;

· Bölge içerisindeki her il ve mümkünse ilçe bazında iklim değişikliği özellikle iklim değişikliği ile ilgili değerlendirilme yapılarak kısa, orta ve uzun vadeli planlama yapılmalıdır.

· İklim değişikliğine karşı alınabilecek tedbirler hususunda araştırma çalışmalarına ağırlık verilmeli ve sonuçları uygulanmalıdır.

· Tarım ve Orman Bakanlığı ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bu konuda birlikte çalışmalı ve koordinasyon sağlanmalıdır.

· Toprakta organik maddeyi artırıcı ekimler ve mikrobiyal gübreleme yapılmalıdır.

· Bölge için uygun olan kırsal kalkınma yatırımları ve bölge için ekilmesi uygun görülen bitkiler desteklenmelidir.

· Bölgelerdeki Araştırma Enstitülerince ıslah edilmiş çeşitler veya Bakanlıkça tavsiye edilen çeşitlerin ekiminin yaygınlaşması sağlanmalı ve destek miktarı artırılmalıdır.

· Alternatif ürün yetiştiriciliği çalışmaları özellikle yem bitkileri yetiştiriciliği teşvik edilerek kimyevi gübre kullanımı azaltılmalı yeşil ve organik gübreleme yaygınlaştırılmalıdır.

· Su tasarrufu sağlayan gelişmiş sulama teknolojileri kullanılmalıdır.

· Mera ıslah çalışmaları hızlandırılmalı, özellikle bu çalışmalarda toprak ve su muhafaza yapılarına yer verilmelidir.

· Mera ıslahı ve yem bitkileri üretimini artırmak amaçlı “mera kiralama” faaliyetlerine hız verilmelidir.

· Mera, toprak ve su gibi doğal kaynakların doğru kullanımı sağlanmalıdır.

· Organize hayvancılık bölgelerinde teşvik ve desteklemelerde yemin sağlanması için dar alan yerine geniş arazi tahsisi dikkate alınmalıdır. 

· Tarım ve Orman İl ve İlçe Müdürlüklerine yaptırım ve caydırıcı ceza verme yetkileri getirilmelidir.

· Her ilde; mevcut üniversite öğretim üyelerinin de yer aldığı il veya ilçe tarım konseyleri oluşturulmalıdır.

· Koruyucu ve az toprak işlemeli tarım yaygınlaştırılmalıdır.

· Türkiye Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Stratejisi ve Eylem Planı” kapsamında Tarımsal Kuraklık Erken Uyarı Sistemi konuları çiftçiye çabuk aktarılmalıdır.

· Sulanan alanların artırılması için bölgenin su ihtiyacı karşılanmalıdır.

· Tabiatın dengesini bozmadan, tabiata zarar vermeden, onu koruyup kollamalı ve tarımsal faaliyetlerimizi sürdürmeliyiz,

· Bunlara ilave edilebilecek çok husus olduğundan konu uzmanlarının raporlarında belirtilen konular öncelikli ve esas alınmalıdır. Risklerin en aza indirildiği tarımsal üretimi görme dileklerimle Hoşça Kalınız.