Bir gürültü ile birlikte bağırtılar duydu. Yerinden fırlayarak sesin geldiği olay yerine koştu. Tüm çalışanlar da oraya doğru koştu. Gözlerine inanamadı. Yanında yıllardır çalıştırdığı Hasan Usta yerde yatıyordu. İskelede çalışırken yaklaşık 6 metreden düşmüştü. Hemen çevreden ve 112’den acil yardım istendi. Neyse ki ilk olarak yakından  ilk yardım eğitimi almış bir kişi geldi ve yerinden hareket ettirmemelerini söyledi ve solunum, kalp atımı, bilinç kontrolü yaptı. Kazazedenin bilinci yerinde değildi. Çok geçmeden 112 acil yardım geldi ve ilk yardım işlemlerini gayet profesyonelce yerine getirip en yakın hastaneye götürdüler.

Patron, dizlerini dövüp ah vah ediyordu. Arkadaşları da infial halindeydi. Ne kadar iyi bir insan olduğundan bahsediliyordu. Yaklaşık 10 yıldır bu şirkette çalışıyordu. Çok yardımsever, herkesle arası iyi ve çalışkan bir insandı. Tüm çalışanlar, başta patron olmak üzere çok endişeli ve üzgündüler. Hastaneden gelecek haber merakla bekleniyordu. Bu arada, üç iş günlük süresi içinde iş kazası bildirimi SGK ‘ya yapıldı.

Hastaneden haber geldi ve işyerindeki herkes acıya boğuldu. Maalesef tüm cabalara rağmen kurtarılamamıştı. Geride gözü yaşlı bir eş ve üç çocuk bırakarak…Cenaze defnedilmiş, taziyeler yapılmıştı. Geriye, acı gerçekle yüzleşmek kalmıştı.

Acı gerçek, hayatın tekrarının olmaması ve kimi zaman yaşanan ihmaller zincirinin ağır faturasının insanın önüne konmasıydı. Savcılık, soruşturma başlatmış, ifadeler alınıyordu. Buraya kadar sayılanlar hep duygu planındaydı, şimdi akıl süreci başlıyordu. Sorular ardı ardına sıralanıyordu:

Firma, risk değerlendirmesi yapmış mıydı?

Acil durum planları hazır mıydı?

İşçi, isg (iş sağlığı ve güvenliği) ve yüksekte çalışma eğitimi almış mıydı?

Yüksekte çalışma izin belgesi tanzim edilmiş miydi?

Emniyet önlemleri alınmış ve son olarak  kişisel koruyucu donanım giyilmiş miydi?

Bu ve benzeri iş güvenliği kapsamında gerekli kayıtlar ve belgeler istendi. Neredeyse hiçbiri yoktu.  Ortada bir sürü kuru laf vardı. Hani, yöresel deyişle “Kuru kuru gadam alıyım, takır takır gurbanım olayım “ türünden… Ancak hiçbiri, yazılı hukuk yani mevzuat bakımından bir anlam ifade etmiyordu. Artık, yargılanma safhasında taksirden başlayarak katman katman suç isnadıyla yargı süreci başlayacaktı. Bu arada, maddi kayıpların yanında şirketin itibarı, çalışanların motivasyon ve bağlılığı vs. hepsi derin bir travma yaşamıştı.

Yukarıdaki satırlarda, ülkemizde yaşanan iş kazalarının kısa bir senaryosu üzerinden resim ortaya konulmaya çalışılmıştır. Gerek işveren gerekse tüm çalışanlar, kaza zincirinin bir yerinde müdahale edebilseydi yani gereğini yapıp ses yükseltebilseydi bu ibretlik felaket başa gelmeyecekti. Ezcümle, yaşanan olayda çalışan-işyerindeki koşullar-gözetimci/nezaretci/denetlemeci- işveren hepsi ittifak halinde kazayı meydana getirmişlerdi.

Son cümle: Şüphesiz duygu da gereklidir ancak önem ve öncelik daima bilim ve  aklındır.