Asrın felaketinden sonra zaman ilerledikçe acı, ayrılık, gözyaşı, hakikatler gün yüzüne çıkıyor. Bu travmadan/uyarıdan sonra alınması gereken dersler ve dönüşüm ihtiyacı gittikçe belirginleşiyor.
Evet, milletimiz zekidir , aynı zamanda akıllı ve basiretlidir. Bundan böyle: manevi yapısını hassaten ahlakî yönünü gözden geçirerek buradaki fay hatlarını giderecek ve muhkem hale getirecektir. Evini, düzlüklere, tarım arazilerine değil, engebeli dağlık arazilere, kültürünü yansıtan / sanat değeri olan , bilim ve mühendislik esaslarına, yönetmeliklere uygun inşa edecek; bu topraklara mührünü vurmuş kadim kültürü ile vatan ve gönül coğrafyasında birliğini/bütünlüğünü sağlayacak olgunluğa erişecek… erişmek zorundadır ki asıl beka budur. Hani, 102. Kabul Yıldönümünü kutladığımız İstiklal Marşımızın Yazarı Milli Şairimiz Mehmet Akif’in şiirinde belirttiği bu mısra: “Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz.” Var ya, tamda böyle bir yapıya/sisteme kavuşmaktır ana gaye… Sen ben meselesi değildir asıl mesele… Her ne kadar direk bir bağlantısı yok gibi görünse de günün anlamıyla mütenasip şiiri, yaşanılanlardan sonra hatırlamak gerek:
Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz.
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz;
Düşer mi tek taşı sandın harim-i namusun,
Meğer ki harbe giden son nefer şehid olsun.
Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa,
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa,
Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar
Taşıp da kaplasa âfakı bir kızıl sarsa,
Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,
Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!
Cihan yıkıldığı halde sarsılmayacak cephe yani, millet-vatan-sistem için inancın sağlamlığından dem vurulmuş. İmanın, inancın içinde adalet, doğruluk, dürüstlük, liyakat, birlik ve beraberlik, sağlamlık, merhamet, hemhâl olmak, paylaşmak, emanet, ehliyet, sanat, estetik, … vs. kâmilen olması halinde, şiddeti adedi ne olursa olsun cihan yıkılsa, bu millet-vatan-sistem sarsılmaz. Değil mi?