Ali ağam evlendiği sene, 1945, tabancasını Yörüklerden birine keçi karşılığında sattı. Bu keçileri Karaman’a götürüp beraber satacağız.
Dağpazarı’ndan yola çıktık. Akşama Demirkapı köyüne geldik. Babamın amcasının oğlu Sami’nin evinde yattık. Sabah kahvaltı yaparken Gödetli marangozun gramofonunu çalıp dinledik. İğneleri yokmuş. Ancak kösere taşında sivriltmek yoluyla çalmayı başardık.
Müzik faslından sonra keçileri önümüze kattık ve Karaman yoluna düştük. O esnada Ali ağam beni Karaman’a götürmekten vazgeçti. Ben ise Karaman’ı görmeyi o kadar istiyordum ki sonunda onu ikna ettim.
Öğlen üzeri “Dağa” köyüne geldik. Çok acıkmıştık. Ekmek falan yok. Ağam bir değirmen buldu. Cebine biraz buğday koymuş geldi.
Oradan “Zengen” köyüne geçtik. Akşamdı. Köy odasında birçok kimse vardı. Ali ağam onlarla konuştu. Onların davarlarının içine bizim keçileri katıp Karaman pazarına gidilip hepsi satılacaktı. Musa hoca denilen birinin evine misafirliğe yani yatmaya gittik. Misafir odasında asılı bir geyik keçisi postu vardı. O kadar kötü kokuyordu ki nasıl uyuduğumuzu bilemedik. Sabah grupla Karaman’a hareket ettik.
Zengen köyünden Karaman görünüyordu yine de oraya ikindiden sonra ancak varabildik. O gece ben yoldaşlarla handa yattım. Ali ağam benimle o kadar alakadar olmadı. İkinci gün keçiler erkenden satıldı. Keçiyi kovalarken başparmağımı taşa çarptım. Tırnağım kanadı. Ayağımda bir çarık vardı. Çarık delinmiş. Başparmağım dışarıda olduğu için taşa çarpmıştı. Ali ağam beni sebze haline götürdü. Elime 10-15 kuruş para verdi. Canım çekti nar aldım ama maalesef nar çok ekşiydi.
O gün köye geri döndük. “Göğçe” denen Çerkez köyüne geldik ve köy odasına misafir olduk. Sabah erken köye doğru yola çıktık. Akşama Dağpazarı’na ulaşabildik.
Karaman’a keçi götürme macerası böyle bitti. Bu yolculuğun benim için önemi treni görebilmekti. Ama Ali ağam beni tren istasyonuna götürmedi. Ne yazık çocuklara verilen önem bu kadardı.
1930 senesinden önce babamgil Karaman’a develerle yük götürür, satarlarmış. Dönüşte de ev ihtiyacını tuz, sabun vs. alıp gelirlermiş. O yıllarda ailemiz ya Çivi köyünde ya da Demirkapı köyünde otururlarmış. Demirkapı Karaman’a 45 km ancak vardı. Bu yol üzerinde Dağa köyü, Ağin Köyü ve Fırsatı Köyü bulunur.
Tabi bu köylerin ekili tarlaları var. Develerin yavruları ister istemez bunlara zarar veriyorlar. Bir gün babam, babamın amcaoğlu Mustafa Gülsün Alisi ve daha birkaç kişi Ağin köyüne geldiklerinde bir köylünün uzaktan küfrederek geldiğini görürler. Babam amcası oğluna “Ses çıkarma! Kavga çıkmasın” der. Ama amcaoğlu dayanamayıp küfre karşılık verir. Ortalık harp meydanına döner. Sonunda babam eşekten iner, yumruğunu sıkar ve köylüye vurduğu gibi onu yere düşürür ve adam böylelikle kavgadan vazgeçer.