YEDİ DÜVELLE DEĞİL YETMİŞ DÜVELLE SAVAŞIYORUZ.

Tüm dünya gözünü çevirmiş bizi takip ediyor, Ülkemizin karışması, iç savaş çıkması, krizlerden başına kaldırmaması için elinden geleni yapıyor. Her gün bir yerde bombalı eylemler, terör saldırıları ile ülkemiz yeniden sarsılıyor. Niye bir İran'da bomba patlamıyor. Niye Avrupa Ülkelerinde bir terör belası yok. 50 eyaleti ve birçok ırktan milletten oluşan ABD'nin güvenliğini tehdit eden bir ayrılıkçı terör örgütü yoktur. Üstelik bu ülkelerde bizim gibi İslam kardeşliğini esas alan bir inanç etrafında bir araya gelmiş bir toplum da yoktur. Terörün azdığı bu dönem, toplumuzda ümmetçi fikrin genel kabul gördüğü ve İslam kardeşliğinin daha da yükselişe geçtiği bir zamana rastlıyor. Ahmet Kaya'nın Kürtçe şarkı söyleyeceğim dediği günlerde çatal, bıçaklarda linç edildiği o günlerden devlet eliyle ve sivil Kürtçe yayın yapan televizyonların olduğu bugünlere gelindi. Hatta Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hem Kürtçe Kur'an-ı Kerim Meali hem de Hz. Peygamber'in Hayatı kitapları hazırlatıldı. Eski korkularımız yenmişken, kendimizi esir eden zincirleri kırmışken, insanların birbirlerini kucaklayıp kardeşçe yaşamaya bir adım daha yaklaşmışken terör eylemlerinin tırmanışa geçmesi tesadüfü değildir. Bizim bu topraklarda kardeşçe yaşamamız, ülke düşmanlarını korkuttu. İslam'ın bayraktarlığı yapan bu ülke; sorunlarını çözmüş, maddi ve manevi anlamda tarihte yüklenmiş olduğu misyona doğru kendini hazırlamış olması, düşmanlarımızın yeniden tüm güçleriyle üzerimize saldırmasına neden olmuştur. Şu anda ülkemiz; karşısında İslam düşmanlarının maşaları eliyle yürütülen bir kirli savaşın içerisindedir. En büyük üzüntümüz bu milletin ekmeğini yiyip düşmanlarımızın yanında yer alan içimizdeki hainlerdir. Bu savaş sadece hendeklerle değil kafalarında bu milletin değerlerine karşı fersah fersah hendek kazan eğitimli insanlar eliyle de yürütülmektedir.

İslam'a karşı içerisinde biriktirdiği kin ve düşmanlığı bir vesile ile dışarıya vuran aydın, akademisyen ve entelektüellerimiz vardır. Tahsil ettiği ilmin farkında olmayan, kazandığı bilimden habersiz, öğrendiklerinin mucibinde davranmayanları Kur'an-ı Kerim Yahudilerin şahsında “Kitap yüklü merkeplere” benzetmiştir. “Tevrat'la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir.”(Cuma,5) Bu ayet sahip olduğu ilmi payeye uygun hareket etmeyen, ilmi elde ettiği halde irfanı alamayan, ilim ahlakından yoksun olan herkesi hedef almıştır. Rabbimiz, toplumu yönlendirme makamında olan zümreye büyük görevler düştüğü halde onlar insanları alçaklığa, ihanete ve nankörlüğe yönlendirdiklerinde kimseden çekinmeden onları içine düştükleri hali bu misalle açıklar.

Aslında bu seçkinler kendi şahsi menfaatleri ve süfli arzularının tatmini için bu yola girseler de bunlar millet ve mukaddesat düşmanlarının hempa lığını yapmaktadırlar. Dolayısıyla ülkemiz kardeşlik adına büyük bir eşiği atlamışken tarihi kökeni olan kardeşlik destanını yeniden yazmaya başlamışken bir saha da değil birden fazla alanda bu milletle harp etmeye başladılar. Diyanet İşleri Başkanlığı gibi tarih boyu tüm dünyaya örnek olmuş Anadolu Müslümanlığını yeniden diriltme çabası gösteren bu güzide kuruluş hizmetleri ülke sınırlarını aşmış, Orta Asya'dan, Balkanlara, Ortadoğu'dan Afrika Kıtasına kadar İslam'ın kucaklayıcı güzelliklerini götürmüş, yurt içinde de din hizmetleri adına büyük icraatlar ortaya koymuşken itibarsızlaştırıcı ve yıpratıcı bir kampanya ile karşı karşıya kalmıştır. Aslında yıpratma Diyanete karşı değil din ile hesabı olanların bir hesaplaşmasına dönüşmüştür. Onlar hiçbir şeye karışmayan, pasif ve duyarsız bir Diyanet bekliyorlar. Ülkemizde ahlaki değerlerin aşınması sonucunda toplumda meydana gelen hususlarda çözümler üretmesi, ailevi konulara önem vermesi, kardeşlik duygularının yeniden filizlenmesinde rol üstlenen Diyanet ülkemizde birlik beraberliği, İslam âleminde de yeniden ümmet bilincini inşa etme çabasına giriştiği için basit meseleler öne çıkarılarak hedef tahtasına konulmaya başlandı.

Krizlerle boğuşan, gözünü açmasına fırsat verilmeyen İslam Dünyasını uyandıracak ve ümmet şuuruyla birlikte Müslümanları hareket geçirecek bu gücü elinde bulunduran bu ülkeye karşı İslam düşmanları her alanda bizi köşeye sıkıştırmaya çalışsalar da artık milletimiz ferasetiyle olup bitenleri görüyor. Teröre ve uzantılarına, Ermenilerin kışkırtmalarıyla yola çıkanlara artık prim vermiyor. Bu millet yeniden eski şanlı günlerimizin kardeşlikle geri geleceğine inanıyor. Artık bu milletin evlatları düşmanını alt edecek silahı çoktan keşfetti. Yedi değil Yetmiş devlet olsa karşımızda ürettiğimiz ilim ve teknolojiyle birlikte iman kardeşliği bizim en büyük kalemiz olacaktır. Rabbim bu kaleyi koruyanlardan eylesin. 

Selçuk Üniversitesi Rektörlüğüne Cumhurbaşkanımız tarafından atanmış bulunan bu milletin değerleriyle yoğrulan Sayın Prof. Dr. Mustafa ŞAHİN hocamızı tebrik ediyor, yeni görevinde başarılar diliyorum.