İnsanoğlu ne kadar  hırslıdır. Sanki dünyadan hiç ayrılmayacak, sanki dedesi babası dünyada ebedi kaldı. İşte geldik işte gidiyoruz. Yüzümüze bakalım bir simamızdaki o saflık berraklıktan bir alamet var mı? Adım adım Ahiret hayatına doğru gidiyoruz. Bu geçici dünya için fırıldak olmaya değer mi? Bazı menfaatler elde etmek için omurgasız yaşamaya değer mi? İlkesiz ve prensipsiz olduğu herkes tarafından bilinmesine rağmen kendisini büyük adam gibi görmek yok mu? Yüzüne nasıl bir insan olduğun söylenmiyor diye kendini âlemin feriştahı sanmayasın.

Tüm bu yazdıklarım ahiretini unutmuş tüm yatırımını dünyaya yapmış, kendi menfaati için masum insanlara iftira atarak, onlara kumpas kurarak ömrü geçen müptezeller için... Allah Teala biz Müslümanlara bir görev vermiş;"İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûl'ün de size şahit olması için sizi mutedil (dengeli ümmet) bir millet kıldık." (Bakara 143) Müslümanlar insanlığın şahididirler. Yeryüzünde aşırı gitmeyen, adaleti tesis eden, taklitçi olmayan, orijinal olan- kendi ahlak ilkelerini belirleyen insanlığın kendisine hayran olduğu bir millettir. Bizler insanlığın şahidiyiz. Peygamberimiz bir cenaze geçtiğinde bu nasıl birisidir diye sormuş, onlar da şöyle birisidir dediğinde  "vecebet" yani vacip oldu buyurmuşlar. Sonra başka bir cenaze daha geçmiş yine nasıl birisidir diye sorduğunda Efendimiz yine "vecebet" (vacip oldu)  buyurmuşlardır. Daha sonra kendisi bu durumu şöyle açıklamıştır. İlk geçen cenaze nasıl birisidir dedim. Siz iyi birisidir dediniz Cennet ona vacip oldu. İkinci cenaze nasıl birisidir dediğimde kötü birisidir dediniz ona da cehennem vacip oldu dedim" buyurmuştur. (Buhârî, Cenaiz, 86) Dolayısıyla Müslümanların şehadeti Allah nezdinde değerlidir. Toplumdaki yaygın kanaat hakikatin ta kendisidir. Biz Müslümanlar dünya ölçeğinde önder olma ve şahitlik yapma vazifesini hakkıyla deruhte edemediğimiz için Rabbimiz biz Müslümanları düzlüğe çıkarmıyor.

Şehid Seyyid Kutub ise bu ayet hakkında şunları kaydeder:“Bütün insanlara karşı şahitlik edecek, aralarında adaleti uygulayıp yerleştirecek, değer ve ölçüleri koyacak olan vasat ümmettir. Bu değer ve ölçüler hakkında kendi görüşünü ortaya kor, kabul edilen görüş onun görüşü olur. Değerlerini, düşüncelerini, geleneklerini, parolalarını ölçer- biçer ve bunlar hakkında hükmünü vererek; “Bu haktır, bu da batıldır.” der. Bu “vasat ümmet” insanlara karşı şahitlik ve onlar arasında adaletle hâkim konumunda iken; düşüncelerini, değerlerini ve ölçülerini insanlardan almaz. O, insanlara karşı şahitlik yaparken böyle bir duruma düşmez. Çünkü bu ümmete karşı şahitlik edecek olan da Resulullah (s.a.v.)'tır. Bu ümmetin ölçülerini ve değerlerini belirleyen, amel ve gelenekleri hakkında hüküm veren, yaptıklarını ölçüp biçen ve onlar hakkında son sözü söyleyen daima Allah'tır. İşte bu ümmetin hakikati ve görevi böylelikle sınırlanıyor ve belirleniyor ki; ümmet bunları gereğince bilsin veya bunların ağırlıklarının farkına varsın, rolünü hakkıyla değerlendirsin ve bu rolü hak edebilmek için layıkıyla hazırlansın. (Seyyid Kutup, Fi Zilal'il-Kur'an, 1, 262)

Kaygısı mevki ve makam olan yürekteki sevdayı anlayamaz, tek derdi dünya malı olan yürekteki aşkı bilemez. Kendisini insanların şahidi kabul eden ümmetin her ferdi, yaptığı yanlışlığın ümmetin değerini düşüreceğinin bilincindedir. Onun için bu ulvi şahitliğe halel gelmesin diye bırakın başkalarının hayatıyla oynamayı; kimseyi incitmek dahi istemez.  İslam davasını kendi şahsi menfaatleri uğruna satan sonunda bu millete darbe yapmaya kalkışan hainleri Allah deşifre etti bunlar asla insanlığın şahidi olamazlar. Herkesi kendi gibi satılmış zanneden alçakların attığı iftiralar da, bu bozulmamış ümmetin şehadeti karşısında yerle bir olmuştur.

Duygu, düşünce, duruş ve fikirlerimiz için insanlığın örnek alacağı dengeli, mutedil bir ümmet olamadık. Fedakârlığı öyle bir yaşamalıyız ki yeryüzünde insanlık adamlığın ne olduğunu bizden öğrenmeli, kendi sevdiği arzularından vazgeçip başkasını kendisine tercih edebiliyor diye bize hayran kalmalı, haklı olduğu davada sevdiği için ondan vazgeçmenin yiğitlik olduğunu bizde görmelidir. İnsanlar için çıkarılmış şahitler olmamıza rağmen bu büyük vazifeyi ihmal ediyor birbirimizin kuyusunu kazarak basit işlerle uğraşıyoruz. Allah Teala bize öyle büyük bir kimlik vermiş ki bizi İnsanlığa şahit kılmış, bu asaleti terk etmişiz. Allah'ın dışındaki varlıklardan medet umuyoruz. Müslüman bedeli ne olursa olsun. Hak ve hakikat uğrunda eğilmemeli ve ölmeye hazır olmalıdır. Kendi değerlerini bir takım dünyevi menfaatler uğruna satmamalıdır. Hakkın hatırını âli tutmalı ve hakkın hatırını hiçbir şeye feda etmemelidir. Alçakların dünyasında kral olacağına; Mazlumların dünyasında bir garip olmayı tercih etmek lazımdır. Rabbim bizleri kendi dininin şahitleri olanlardan eylesin. Toplumun hüsnü şehadetine mazhar olabilenlerden eylesin.