Ramazan ayının kadrini bilemedik. Onun insanlığı diriltici bir nefes olduğunu, Müslümanlara hayat bahşeden bir soluk olduğunu anlayamadık. Ramazanı bize yük olduğunu, kendimize acı ve işkence çektirdiğini zannettik. Aç ve susuz bırakmasıyla bizi zayıf bıraktığını zannettik. Sahuruyla ve Namaz vakitlerine dikkat etmemizle uykumuzu böldüğünü zannettik.

Hâlbuki yanılmışız. Ey Ramazan bizi bırakıp nereye gidiyorsun. Bizi bir başımıza şeytanla başbaşa, nefsimizle savunmasız bir halde... Sert rüzgârların estiği o fırtınalı günlerde biz nasıl dayanabiliriz düşmanlarımıza karşı...

Aşağılık işler yapmaktan kurtarıp bizi yükseklere çıkaran bir merdiven olmuştun. Artık senin gitmenle yeniden aşağılarda gezmeye devam edeceğiz. Bizi haramlardan kurtarmış, öfkemizi, kinimizi, kahrımızı şefkat, merhamet ve güleryüze dönüştürmüştün. Şimdi tek başımıza kaldığımız zaman "bunu yapma"diyecek kimsemiz kalmadı. Bizi şu fitnelerin içinde yapayalnız bırakıp gitme...

Seninle sofraları paylaşmayı öğrenmiştik. Sengidersen yeniden yetimler, öksüzler sokaklarda biçare kalacak, zenginler yine kendileri gibi zenginlerle sofralar kuracaklar.

Sen gidersenKur'an-ı Kerimler yine duvarlarda ve cami kitaplıklarında boynu bükük kalacak, sen bize elveda deyince Kur'an okumaları yalnız kabir bahçelerinde yankılanacak. Senin içine saklanmış Kur'an'ın doğum gecesi, Rabbimiz Kadir koymuş adını o gecenin... Biz ki kadrini bilemedik Kur'an'ın... Onunla yaşamanın bir ömre bedel olduğunu, Kur'an'ın gönül dünyamıza doğmasıyla kaçbin gecelik bedel bir sermaye yakaladığımızı bilemedik.

Bugünün gençleri seni tanıyamadı.Senin kadrini bilemedi. Giydirmek istediğin cennet libasından kaçınıp dünyanın değersiz elbiselerine razı oldular. Senin gelişinle ruhlarını doyurma yerine bedenlerini basit gıdalarlayetinip, Cennet nimetlerine sırtlarını döndüler. Sen ki cadde ve sokağımıza çıktığında cennetlik insanlara selam verip, orucu yaşayanları aradın, onlara Rabbinden müjdeler getirdin.

Seninle kalbimiz yeni yumuşamaya başlamıştı. Gönlümüzdeki kasvet, yüreğimizdeki ağırlıklar yavaş yavaş bedenimizi terk ediyordu. Şimdi sen bize veda ederken biz kiminle arkadaş olalım.

Ey Ramazan! caniler ve katiller seni dinlemedi.Eşkıya sürüsü Seni hiç tanımamış. Senin geldiğin ayda askerimizi, Polisimizi ve onlarca masum insanımızı oruçlu katletti. Sen ki bu insanlıktan nasibini almamış bu eşkıyayı bile ıslah etmek üzere gelmiştin. Şimdi uzaklara gitmek üzere son hazırlıklarını yapıyorsun.

Dertleşeceğimiz, acılarımıza merhem, dertlerimize deva olacak bu güzel rahmet günlerinden mahrum olacağız. Sen Ey Ramazan! Sen gidersen biz kalbi kırık, gönlü mahzunları kim teselli edecek?

Sen gidersenümmetin çocukları akşam ezanı saatini unutacak. Caminin yolları yine ihtiyarlara kalacak. Tut ellerimizden bırakma bizi...

Ümmetin durumuna bakıp ağlarken gecenin koynunda, yalvarışlarımıza şahitlik eden sen gidersen gözyaşımızı kim silecek...Seninle gecelerin de ibadet vakti olduğunu öğrenmiş, en tatlı uykulardan uyanmanın insana ne kadar mutluluk verdiğini öğrenmiştik.

Gel Ey Ramazan! Gel uykularımızı böl, rüyalarımıza gir.Uyandığımızda hep acıları yaşadığımız şu günlerde bizi Cennet sahillerinde dolaştır. Bizi meleklerin iftar sofralarına götür.

Sen gidersen sol yanımızda bir sancı başlar.Allah'a giden kutlu yolda şeytana karşı verdiğimiz savunmamız çöker. Önümüze eşkıyalar çıkmadan, haramiler yolumuzu kesmeden, imanımızı hırsızlar çalmadan Gel Ey Ramazan!

Gitme, hemen ayrılma yanımızdan,sana vurgun yürekler senin getirdiğin hediyeleri bağrına basan âşıklar, Rabbimizin seni misafir göndermesiyle bilsen ne kadar sevindiler. Ayrılığın onlara ne büyük hicran yaşatacak.

Doyamadık sana, Ne sahuruna, ne iftarına,ne teravihine, ne mukabelene, ne Kadir Gecene, ne itikâfına, ne Arefene, ne Bayramına, ne sıcacık dostluğuna... Sen bizi o kadar sevdin ki ateşe doğru giderken bedenimiz elimizi şefkatli bir baba gibi tuttun Bize bir ay cennet kokusu yaşattın. 

Tut ellerimizden Sırat'ta bırakma bizi, Gel Kabirde arkadaş ol bize...