ŞERH-İ MESNEVİ ÇAĞLAYANINDAN İBRETLER -20

HASTAYA NEYE ALIŞKINSA ONU VERİNİZ 

 

Mesleği dericilik olan, ham deriyi işleyip geçinen adamın biri şehirde attarlar çarşısı denilen güzel koku satıcılarının sokağından geçiyordu. Adam birden fenalaşıp iki kat, kaskatı kendinden geçip yere düştü. Misk, amber ve gülyağı gibi hoş kokular adama dokunup başını döndürerek bayıltmıştı. Adam gün ortası yolun ortasına leş gibi yıkılmıştı.

Çarşı esnafı ve halk koşuşup başına toplandı. Her ağızdan bir ses çıkarak, kimi “lâ havle” çekerek bayılanın derdine derman aramağa başladılar.

Biri elini kalbinin üstüne koyup atıp atmadığına bakarken, bir başkası yüzüne gül suyu serpiyordu.   Gül suyu serpen adam bilmiyordu ki zavallının başına gelen gül suyu ve diğer güzel kokulardandı. Biri eliyle başını ovuyordu, diğeri serinlesin ateşi düşüp kendine gelsin diye göğsüne samanlı yaş çamur sürüyordu. Biri ödağacından tütsü yapıyor, diğeri elbisesinden kestiği bir parçayı tutuşturup koklatıyordu. Biri nasıl atıyor diye nabzını tutuyor, diğeri eğilip afyon mu yuttu, esrar mı çekti, şarap mı içti nedir ağzını kokluyordu. Kendince ayıltmanın çaresini arıyordu.

Çaresiz kalınınca akıllının biri:

-Akrabasını tanıyan yok mu? Dedi. Oradakilerden biri:

-Ben tanıyorum, deyince ona:

-Koş haber ver gelsinler dedi. Adamcağız neden bayıldı, şişeyi taşa niye vurdu? Diye söylendi.

Bu iriyarı, zavallı dericinin gürbüz ve akıllı bir kardeşi vardı. Durumu haber alınca hemen koşarak geldi. Kardeşinin güzel koku satıcılarının sokağında bayıldığını görünce hemen usulca eğilip yerden biraz at pisliği avuçlayıp elini yeninin içine sakladı. Baygın kardeşinin yanındakileri aralayarak yanına sokuldu. Meraklılara:

-Ben onun neden bayıldığını biliyorum.Sebebi bilinince tedavi kolaydır. Sebebi bilinmeyen derdin devası müşkildir (zordur). Çünkü onun yüz çeşit ihtimali vardır, dedikten sonra kendi kendine: Gübre kokusu kardeşimin ta beyin hücrelerine, damarlarına kadar işlemiştir. Çünkü rızkını kazanıp geçimini sağlamak için sabahtan akşama pislikle haşır neşirdi, dedi.

 Tıbbın öncülerinden Calinus: Hastaya neye alışkınsa onu veriniz, demiş. Hastalık alışılmışın dışında bir şeyden meydana gelmişse ilacını alışılmış şeylerde ara. Bu adam gübre taşımaktan pislik böceği olmuştu. Pislik böceği gül suyundan bayılır. Onun ilacı alışkın olduğu gübredir. Kuranda “pisler, pisliktendir.” Ayetini oku da bu sözün açık ve gizli manasını anla.

Bayılan dericinin kardeşi ilacını yani yerden alıp yenine gizlediği at gübresini görmesinler diye baygın kardeşinin etrafına toplananları dağıtmağa çalıştı. Sonra bir sır görüyormuş gibi başını kardeşinin kulağına yaklaştırdı. Ve avucundakini koklatıp ezilmiş bir parçasını burnuna sürdü. Derici debbağ kardeşinin beyninin ilacının bu pislikte olduğuna inanıyordu. İki büklüm baygın yatan adam kımıldanarak doğruldu. Etrafındakiler:

- Hayret verici bir büyü.

- Efsunlu muymuş, neymiş? Bu zat bir efsun okuyup baygına üfledi.

-Efsun ölü gibi adamı diriltti demeğe başladılar.

Ahlaken düşük olanlar, kaş göz oynatmaya, fuhşa ve sapıklığa meyillidir. Nasihat miski ile etkilenmeyen kimseler kötü kokulara alışkındır.

Kâfirler, peygamberlere gelen haberin güzel kokusu ile çarpılıp kendilerini kaybettiler. Sözleriniz bize azap dediler. Bizim gıdamız yalan, dolan, şaka ve boşboğazlık. Biz oyun, eğlence ve saçma şeylerle vakit geçiririz. Güzel söze, öğüde ve doğruluğa alışmamışız. Sözleriniz midemizi bulandırıp derdimizi arttırıyor. Aklı afyonla tedavi ediyorsunuz.(Şerh-i Mesnevi, c.12,s.67-79)