ZEHİRLİ ŞEKER YİYEN DÜŞMANINI GÖRÜNCE HASET EDER MİSİN?

 

Mü'minlerin yenilmelerinde de bir güzellik vardır. (Mağlup olunca kötüleşmezler.) Misk ve anber kırılınca güzel kokusu âlemi doldurur. Aksine, merkep gübresini ezersen etrafa kötü koku yayılır. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1162) 

Sevgili âşığın yanında olunca orası yerin altı bile olsa göklerin üstü kesilir. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1165) 

Mânâ âlemine kapı açanlar, iyiye de kötüye de şefkat ve merhamet gösterirler. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1168)

Hazret-i Yusuf'un gömleğini götüren onun hoş kokusunu duymadı da çok uzak mesafeden Hazret-i Yakup onu hissetti. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1169)

Ey iki gözü de dükkâna dikili olan (hep işini düşünen) erkenden mescide git de rızkını Allah'tan iste. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1170) 

Zehirli şeker yiyen düşmanını görünce haset eder misin? (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1173)

 

Çocuk okula önce zorla götürülür, çünkü okumanın faydalarına gözleri kapalıdır. (Okumanın faydası ile) ilmin değerini anlayınca koşarak gider ve gittikçe ruhu gül gibi açılır. Hele cebine günlük biraz harçlık da kondu mu okuma isteğiyle hırsız gibi geceleri gözüne uyku da girmez. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1183) 

Sevilenin sevene meyli örtülü ve gizlidir, âşıkların meyli ise iki yüz davul ve zurna ile ilan edilmiş gibidir. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1186)

Âşık ölümde kurtulmağı arar. Çünkü dostu görmek “âb-ı hayat” ölümsüzlük suyu içmek gibidir. Zaten görülmesi ölümden kurtuluş olmayan sevgili sevgili değildir. Onların ne yaprağı ne meyvesi olur. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1187)

Sen güneşe âşık gölge gibisin. Güneş gelince gölge yok olur. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1191)

 

Bizim adaletli idaremizde acaba hapse atılmamış ve zincire vurulmamış bir zalim var mıdır? Bizim doğduğumuz gün zulüm ölmüştü. Şimdi zulmü dirilten kim? Işık gelince karanlık kaybolur. Zulmün aslı da destekçisi de karanlıktır. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1194)

Allah bize devlet ve hükümeti, halk göklere el açıp ağlaşmasınlar diye verdi. Yine bize mülk ve idare halkın ah ve inleyişi göklere çıkmasın diye lütf edildi. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1196) 

Hazret-i Süleyman (kendisine rüzgârdan rahatsızlığını şikâyete gelen sivrisineğe): Allah bana, ey âdil hâkim, hasmın ikisi de mevcut olmayınca (onları)) dinleme buyurdu. İki hasım (davalı ve davacı) hâkimin huzuruna gelmeden hak ve hakikat ortaya çıkmaz. (Hasmın biri olmadan diğerini feryat etse de dinleme) (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1197)

Güneş arayan gölge, güneş gelince yok olur. Âşık başını verince artık akıl kalır mı? Her şey yok olur. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1200) 

Aşkın fazileti insanın faziletini artırır. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1203)

Aşkı gizlemek, yün ve pamuk içinde ateşi gizlemek gibidir, gizlemek için pamuğu artırıldıkça alevi artar, daha fazla görünür. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1216)

Aşkın sırrını gizlemek istedikçe o sancak gibi başını kaldırıp kendini gösterir.  (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1216) 

Araplar şaraba “müdâm” ismini koymuşlar. (Müdâm: devamlı demektir.) Şarap düşkünü doymaz. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1218) 

Her âlimin düşünmeden bildiği bir gerçek var. Her kaynayanın bir kaynatanı vardır. Küpteki şarabı maya, aşk şarabını gönülde Allah kaynatır. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1219)

Her san'atın bir ustası vardır. Her san'at ustasından öğrenilir. (Şerh-i Mesnevi, c.12,s.335-350)

 

Beni öldürmek için elini kaldırsan da ben seni öldürmek için elimi kımıldatmam. Çünkü kâinatı yaratan Allah'tan korkarım. Beni öldürecek olursan kendi günahınla beraber benimkini de yüklenmiş olursun. Yerin cehennem ateşi olur. Zalimlerin cezası budur. (Şerh-i Mesnevi, c.12,s.335-350) 

(Kabil kardeşi Habil'i katledince gömmeği bilemedi bunu bir kargadan görüp öğrendi.) Karganın aklı ancak ölülere mezar kazmağı öğretir. Karga peşinde uçanları ancak kabristana götürür. Akıllı ol karga gibi nefsin peşine düşme. O seni bağa değil mezarlığa, dağa götürür. Gideceksen gönül ankasının izinden git. (Şerh-i Mesnevi, c.12,s.335-350) 

Gönül tarlasının bitkisi gönül sırlarını gösteren fikirlerdir. (Şerh-i Mesnevi, c.12,s.335-350)

 

Ey yolcu, gam ye de gam artıran dünya düşkünlerinin ekmeğini yeme, akıllı adam gam yer, çocuksa şeker. (Şerh-i Mesnevi c.10)

Akıllı adam üzümde şarabı görür. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.984) 

 

Geçen gün, hamallar, sen çekme, aslanlar gibi ben çekeyim diye bir yük için kavga ediyorlardı. O zahmette rahmet, o eziyette kar görüp birbirinden kapıyorlardı. Allah'ın vereceği ecir nerde, züğürt bir adamın vereceği ücret nerde? Allah hazine verir yük sahibi bir kaç lira. Hakk'ın vereceği seninle toprağın altına gider diğer malların gibi varislere kalmaz. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.984)

Tanımamaktan beter âfet yoktur. Sen dostun yanında olduğun halde ona sevgiyle davranmasını bilmiyorsun. Şen yâri ağyâr (yabancı), sevinci keder sanıyorsun. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.989) 

 

Allah'ın lütfu nil nehri gibi akıp gidiyor, fakat biz (Hak'la kavgalı) Firavun meşrepli ve inkârcı kıbtilerin (yani Mısır çingenelerinin) huyunda olduğumuz için (o nehir) bize kan (ve irin) görünüyor. O aslında “ben suyum” diyor, öyle görünmesi senin görüşünden başka bir şey değil. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.990) 

Halim-selim iyi bir dosta karşı zıt gidersen onun ismi ve cismi değişmediği halde sana yılan gibi olur. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.991)

Nefsini hor görüp faziletli alim birine tevazu ve sevgi ile yakın olana ne mutlu. Nefsinin tekmesiyle helak olan insanın da vay haline. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.992)

 

Ey güzellik semasının dolunayı, senin huzurunda başı kesilerek ölmek başka yerde padişah olmaktan iyidir. Bin kere tecrübe ettim ki sensiz yaşamak pek acı ve dayanılır şey değil. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.994) 

Ey benim bayramım, bize döndün, hoş geldin, safâlar getirdin. Ey seher yeli ne latif, ne hoş esiyorsun, bize dostun kokusunu getirdiğin belli. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.994) 

 

Bir sevgili, aşığına: Yiğidim, sen çok yer gezip çok şehir gördün. Sana göre hangisi en hoş ve güzeldi? Diye sordu. Âşık cevap verdi: İçinde sevgilimin bulunduğu şehir. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.996)

Ay gibi Yusuf nerede ise, orası kuyu dibi bile olsa bizim için cennettir. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.996)

Aşk niçin acımasızdır? Başka sevgilerin yok olması için. (Şerh-i Mesnevi, c.11,s.1232-c.12,s.3)

(Âşık sevdiğine) Mektubu bir ak güvercin kanadında göndermeğe kalksa; mektubun ateşli ifadesinden kuşun kanadı yanar. 

Beklemek ateşten yakıcıdır. (Şerh-i Mesnevi, c.11,s.1232-c.12,s.3)

Ey yolcu susarken konuşan nice kuşlar, görünüşü ekşi, ruhen tatlı nice insanlar vardır. (Şerh-i Mesnevi, c.11,s.1219-c.12,s.89)

Mezarlığa git, sessizce otur ve oradaki susmuş konuşanları gör. Onların toprağı gibi hallerini de bir sanma. (Şerh-i Mesnevi, c.11,s.1219-c.12,s.89)

Yaşayanların et ve yağları bir, fakat bazısı üzüntülü bazısı ise sevinçlidir. Sözlerini işitmeden hallerini bilmek ne mümkün? (Şerh-i Mesnevi, c.11,s.1219-c.12,s.89)

Savaş meydanında atlar şaha kalkıp uçarken kuşların cıvıltısını duyarsın. Biri kükremesinden kişnemekte, diğeri sevdiğiyle bir olmaktan cıvıldamaktadır. Biri derdinden bağırır, diğeri neşesinden. (Şerh-i Mesnevi, c.11,s.1219-c.12,s.89)

Ağacın birini balta yarası kımıldatır, diğerini serin seher yeli sallar. (Şerh-i Mesnevi, c.11,s.1232-c.12,s.3)