HAM VE ÇİĞ OLAN ŞEYLER LEZZETSİZDİR

Hazret-i Peygamber: Sözde sihir gibi etki vardır, buyurdu. O hoş pehlivan şüphesiz doğru söyledi. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1061) 

Mal ve beden kar gibi erir gider. Cenab-ı Hak. Kur'an'da, onlardan Hak yolunda sarf edileni cennet karşılığı satın alır, buyurdu. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1069)

Allah güle bir şey söyleyip onu güldürdü. Kalbime söylediği şeyle de gönlümü gülden yüz kat fazla gülücü kıldı. (Şerh-i Mesnevi, c.11)

Bütün peygamberler gösterişli ve heybetliydi, tek başına şahların ordularını mağlup etti. Korku ve kederle vazifesini yapmaktan geri kalmadı. Yalnız başına Allah'a şirk koşanlara karşı durdu. (Şerh-i Mesnevi, c.11) 

Taş, sert olduğu için kerpiç dolu bir dünyadan korkmaz. Çünkü kerpiç, kerpiccinin yaptığı kurumuş bir çamur parçasıdır. Taş ise Hakk'ın kudret ve san'atıyla sert yaratılmıştır. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1077) 

Koyunların sayılamayacak kadar çok olmasından kasap korkar mı? (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1078)

Çobanın öfke ve şiddetle sürüye bağırması sürüye olan sevgisindendir. (Korumağa matuf.) (Şerh-i Mesnevi, c.11)

(Seyyah için) bir yerin tat ve lezzeti, seferde çekilen zahmetlerle ölçülür. Ne kadar gurbette kalır, onun mihnet ve zahmetini çekersen şehir ve akrabandan o derece hoşlaşırsın. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1080) 

Avcı olmayan köpeğin tasması olmaz. Ham ve çiğ olan şeyler de lezzetsizdir.  (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1089) 

 

Gazne'nin en güzel söz söyleyeni Hakîm Senâî, perde gerisinde kalanlara ne güzel ve mânevî bir misal verir: Sapıklık (ve inkâra) düşmüş olanlar Kur'an'da “kıyl u kal” yani sözden başka bir şey görmezlerse şaşmayın. Nur dolu güneş ışığından körün gözü ısıdan başka bir şey görmez. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1097)

Oğul, sen Kur'an'ın yalnız “zahiri” (çıplak) manasını görüp onunla kalma. Şeytan da Âdem'i ancak çamurdan ibaret görmüştü. (İnsanın topraktan yaratıldığını görüp akıl, his, heyecan, sevgi ve bilgi gibi yüce meziyetlerini ve mânevî halifeliğini görememişti.) (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1102)

Periler şekilce gözden gizlidir ama insan maneviyat yönüyle düşünülürse perilerden daha gizlidir. İnsan Musa'nın asası ve İsa'nın (ölüyü dirilten mucizevî) duası gibidir. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1105) 

Musa'nın asası görünüşte bir deynekten ibaretti, ama ağzını açınca kâinat (ejderhalar) ona lokma olurdu. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1106)

 

Hakîm-i Gaznevî şöyle diyor: Bir kısrak pırıl pırıl tayı ile dereden su içiyordu. Seyisler de ıslık çalarak bunlara “Gelin su için” diyordu. Tay toy olduğu için ıslıktan ürküp ikide bir başını kaldırınca annesi: Yavrum su içerken neden ürküyorsun? Dedi. Tay: Bu adamlar ıslık çalıyorlar, ıslıktan korkuyorum, deyince anası: Dünya oldum olası böyle boş iş peşinde olanlar vardır. Güzel evladım, sen işine bak, suyunu iç. Onların saçlarını başlarını yolmaları uzak değildir, dedi. 

Vakit dar, ömür kısa ve derenin suyu gibi akıp gidiyor. Ondan ayrılmadan suyunu iç. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1115) 

San'at ve fenle Kevser suyunu görmüyorsun bari testini körler gibi dereye daldır, ağırlaştığını hissedince dolduğunu anlarsın. Kalbin kuruluktan kurtulur. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1117) 

Önceleri her yel beni götürürdü. Şimdi ağırlaştım, her kötü isteğin oynatamayacağı bir hale geldim. Akılsızları her hevâ sürükler götürür, çünkü onlarda ilmî ve ruhî kuvvet ağırlığı yoktur. Şer sahibi bir kimse çapasız gemi gibidir, muhalif rüzgârdan çekinir. Aklı başında olanların aklı geminin çapası gibidir. Onu sürüklenmekten korur, sabit tutar. Ey yolcu sen akıllılardan demir atmağı, üstada bağlanmağı öğren. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1118) 

Büyük yol kat etmiş peygamberlerle veliler köpeklerin ulamasına kulak vermemişlerdir. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1120)

Gam ve kedere batmış âşıkların uykusu kuş ve balıkların uykusu gibidir. (Daima uyanık, tedirgin.) (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1121)

Yarın var, yarın benim içindir, zamanı var, dinin emirlerini yaparım, dersin sağa sola ölümün çattığını görürsün. Komşun ölür evinden feryatlar yükselir, can korkusundan din yoluna girersin, Hakk'ın buyruğuna uyarsın. Çok geçmez, şeytan kandırır, eski haline döndürür, karanlıklara dalarsın. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1123) 

Ey kalbsizler siz boş davul gibisiniz, can bayramından nasibiniz tokmaktan ibaret. Kıyamet bir bayramdır; dinsizler o bayramın davulu. Biz ise gül gibi açılıp gülen bayram halkı gibiyiz. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1126). 

Ya Hazret-i Ali gibi ülkeyi fethederim ya da canım bedenimden gider. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1127) 

Gönülden gönüle pencere vardır. Gönüller bedenler gibi ayrı ve uzak değildir. İki kandilin çanağı ayrıdır ama ışığı oldukları yerde birdir. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1137) 

Bir âşık sevgilisini arayıp kavuşmak istiyorsa, hiç şüphesiz sevdiği de (maşukası) onu arayıp dilemektedir. (Aşk ateşi önce sevilene sonra sevene düşer, muma bak; o yanmadan pervaneyi yandırmadı. Anlamındaki beyti hatırlayın.)

Aşk, âşıkları iğne iplik zayıflatır maşukları yetirip güzelleştirir. 

Ruh bedene der ki: Ey aslı toprak olan kabım, çektiğim gurbet acısı çok büyük çünkü ben ruhlar âleminden geldim, arşa mensubum. Ruhun meyli; manevi, yüce, ince şeylerle ilim, hüner ve kâinatı yaratanadır. Bedenin meyli ise; akarsuya, bağa, dağa, yeşil bahçeleredir. Çünkü onun aslı onlardır. Ruhun meyli şeref ve ilerlemeye, bedenin eğilimi refah sebebiyle yeyinti toplamağadır. (Bunu tam anlatırsak Mesnevi seksen cilt olur.) (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1147)

Akıllılar, bütün akıl ve anlayışlarını kullandıkları ve çok istedikleri halde başaramadıkları işlerde yüce Allah'ın kudretine vakıf olurlar. (Şerh-i Mesnevi c.11,s.1154)