NEREDE DERT VARSA DEVA ORAYA GİDER

 

Yusuf'un yüzündeki nuru yalnız Yakup (a.s.) görebildi. Onu görmek kardeşlerine nasip olmadı. Hazret-i Yakup'da Yusuf'un açlığı vardı. Onun için Yusuf'un gömleğinin kokusu ta Mısır'dan ona ulaştı. Gömleği bizzat Hazret-i Yusuf'tan alıp babasına götüren Yehuda gömlek yanında olduğu halde o kokuyu duymadı. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.793)

Cenab-ı Hakk'ın lütuf ve iyilik eteğini körcesine yakala. (Gözleri görmeyen birinin görenin eteğinden tutup kendini düşüp kalkmaktan koruması gibi. Allah'ın emirlerine sarıl.) (Şerh-i Mesnevi c.10,s.796)

Sağırın yanında saz çalmak mümkün mü? (Şerh-i Mesnevi c.10,s.834)

Anlamağa kabiliyetli kimseye taşlar, kerpiçler bile dile gelerek anlatılması icabedeni anlatır. (Şerh-i Mesnevi c.10)

 

Nerede dert varsa deva oraya gider, nerede bir fakir ve muhtaç varsa rızık oraya gider. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.841) 

Allah'ın sevip koruduğuna kuş da balık da hizmetkâr olur. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.846) 

Bazıları bir musibet korkusuyla sapsarı kesilir, sen ister fayda ister ziyan zamanı olsun gül gibi açılıp gül. Çünkü gülü yaprak yaprak koparsan da o gülmeği bırakmaz. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.852)                          

Kaybettiğin şeyler Allah'ın takdiriyle senden bir belayı savar. (Şerh-i Mesnevi c.10)

Tasavvuf; gam ve keder zamanında kalbin ferah bulunmasıdır. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.852) 

Gam ve keder olmayacak arzulardan doğar. Bunlara sahip olan da şeytanın avıdır. Kil yemeğe alışmış olan kil ister, o gülbeşekerden hoşlanmaz. (Şerh-i Mesnevi, c.10,s.859)

 

Âdemoğlunun müminleri bal arısı gibi bal madeni, kâfirleri ise yılan gibi zehir madeni oldular. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.860) 

Bir ziyana uğramak birçok ziyanı defeder. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.872) 

Hadis-i şerifte: Sadaka belayı defeder ve ömrü artırır, buyruldu. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.873)

Bir şey ümit etmeden ve fayda gözetmeden veren ancak Allah'tır, Allah'tır, Allah. (Hakk'ın velisi de ilahî ahlâkla ahlâklandığı için beklentisiz verir.) (Şerh-i Mesnevi c.10,s.876)

Bir çocuk elmayı görmeden elindeki kokmuş soğanı vermez. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.876) 

Birader, ben halkdan olsun, büyüklerden olsun beklentisiz bir selam işitmedim, vesselam. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.877) 

Akıllı, bir şeyin sonunu baştan görür. İlim mahrumu ise sonunda ve ortaya çıkınca görür. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.881) 

Zamanın Musa'sının öğüdünü dinlemeyen küstahlık edip kendine keskin çelik kılıcı vurmuş olur. Kılıç kesmekten utanır mı? Kılıç canını alır. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.883) 

Elini, ancak Asayı ejderha yapabilen kimse ejderhaya sürebilir. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.884) 

Deryaya layık olan su kuşudur. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.885) 

Her meyvenin içi kabuğundan iyidir. Sen de bedeni kabuk, o dost ve sevgiliyi iç gibi bil. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.893) 

Kılıç ihtiyara hürmet etmez. Ok ve kılıçta insanı ayırt etme hassası yoktur.                     (Şerh-i Mesnevi c.10,s.895) 

Kim ölümü Yusuf (yani güzel) görmüşse canını feda etti, kim kurt görmüşse hidayetten ayrıldı. Herkesin ölümü kendi rengindedir. Düşman olanlara düşman, dost olanlara dosttur. Aynanın rengi beyaz yüzlü Türkün karşısında hoş, siyah zencinin önünde siyahtır. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.899) 

Gönlüne gelen her şey hoş-nahoş senin varlığından gelir. Sana bir diken batmışsa o dikeni sen dikmişsindir. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.900) 

 

Bir töhmete uğrasan, bir suçla suçlansan bil ki sebebi zulmettiğin birinin uğradığı sıkıntıyla ettiği bedduadandır. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.901)

Dünyada yılan ve akrep gibi insan sokan sözlerin (kıyamet günü) orada akrep olup nefesini kesecektir. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.909)

 

Allah Resulü: Bir alış veya satışta aldanmaktan korkuyorsan üç gün muhayyer olma şartını koy. Bil ki bir işte düşünerek acele etmemek Rahman'dan, acelecilik ise mel'un şeytandandır, buyurdu. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.914)

 

Köpek burnu ile biz ise her şeyi inceleyen aklımızla koklarız. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.915)

Yılan yumurtası serçe yumurtasına benzerse de aralarındaki mesafe uzaktır.  (Şerh-i Mesnevi c.10,s.919-920) 

Ayva çekirdeği elma çekirdeğine benzer ama farklıdır. (Şerh-i Mesnevi c.10)

Ağaçların yaprakları bakınca aynı renktedir ama meyveleri ayrı ayrıdır. Beden yaprakları da birbirine benzer ama meyvesi demek olan ruhlar ayrı yaşarlar. Çarşıya, pazara herkes bir gibi gider fakat kimi zevkli, kimi dertlidir. Ölüme de aynı görünüşte gideriz ama yarımız zarar ve hüsran içinde, yarımız (sevinçli) şah gibi padişah gibi. 

Bu dünya (manen) kalbi ölmüşlere geniş ve parlak görünür, hâlbuki dışı geniş, içi gayet dardır. Eğer dünya dar ve ızdırap verici değilse, halkın dertle feryadı neden? Fazla yaşayanın beli niçin iki bükülmekte? (Şerh-i Mesnevi c.10,s.926)

Uyku esnasında ruhun (bedeninden) dünya hapsinden kurtulduğu için nasıl sevinir. Uykuda iken zalim zulüm yapma huyundan, zindandaki mahpus da hapis düşüncesinden kurtulur. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.927) 

Dünyanın genişliği göz bağı, ahrete nisbeti ise çok dardır. Gülmesi ağlamaktan ibarettir. Övünmesi ar. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.928) 

Ey sapık, dar bir ayakkabı giymişsen geniş çöl sana daralır, koca sahra zindan olur. Seni uzaktan gören zalimler gibi seni de ferah ve neşeli sanır, oysa ruhen feryattasın.                              (Şerh-i Mesnevi c.10,s.929)

 

Doğum sancısı hamile kadın için bir dert ise de çocuk için zindanı yıkıp kurtulmaktır. Gebe kadın sancıdan nasıl kurtulacağım diye ağlar, çocuk ise kurtuluş zamanı geldi diye güler. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.932)

Kösenin, başkalarının evinde olanları bildiği kadar, kabasakal kendi evindekileri bilemez. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.932)

 Her hayvan düşmanını izinden ve nişanından tanır. (Şerh-i Mesnevi c.10,s.948)

Düşmanın kendi derecene göre olsun. Damla denizle nasıl mücadele eder? Böyle bir savaşa kalkan ahmaktır. Allah dostları (veliler) ile kavgaya kalkışan ahmaklar aslında hakikat güneşine düşmanlığa kalkışır. Ey yüce yaratana düşman olan sen aslında kendinin düşmanısın. Sen odun olduktan sonra Allah'ın gazap ateşi seni yakmaktan kalır mı? (Şerh-i Mesnevi c.10,s.950)