Yalan, toplumsal barışı dinamitleyen, kardeşlik duygularını ortadan kaldıran, güzel olan ahlâkî karakterimizi sıfırlayan zararlı bir virüstür. Yalan güven ortamını da ortadan kaldırır, ondan sonra her şeyden şüphe etme hastalığı başlar.

Yalan insanı alçaltan, rezîlet dediğimiz huylar arasında yer alır. Fazilet denilen güzel huylar arasında asla yer bulamaz.

Peygamberlerin ortak özelliklerinden, ortak sıfatlarından biri de doğruluktur. Peygamberler asla yalan söylemezler. Yalan ilk olarak şeytanla başlar. Yalan şeytanın ve şeytanın dostlarının en önemli silahıdır. En önemli sığınağıdır.

“Yalanla iman bir arada bulunmaz” buyuran Allah Resulü hayatında asla yalan söylememiş “Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak içi gönderildim” diyerek hayatı boyunca doğruluğun önderi olmuştur.

Peygamberimiz ile Ebu'd-Derda arasında geçen şu konuşma bir hayli ilginçtir:

Ebu'd-Derda, Peygamberimize sorar: Ya Resulallah, Mümin hırsızlık yapar mı?

Resulullah: Evet, bazen olabilir.

Ebu'd-Derda: Peki Mümin zina edebilir mi?

Resulullah: Ebu'd-Derda hoşlanmazsa da,”Evet”

Ebu'd-Derda: Peki, Mümin yalan söyler mi?

Resulullah: Yalanı ancak iman etmeyen kimse uydurur”(Kenzu'l-Ummal, h.no:8994)

Bu hadis gerçekten çok ilginçtir. Büyük günahlardan sayılan hırsızlık ve zina etmeye göre, yalan söylemek daha tehlikeli olarak anlaşılmaktadır.

Bu hadisten hırsızlık yapılabilir, zina edilebilir gibi bir manâ çıkarmak oldukça yanlış bir mantık yürütmedir.

Belki hırsızlık, zina gibi haramlar ve yasaklar iki kişiyi ilgilendirebilir ama yalan bütün toplumları kuşatan, iman edenin kalbinde olmaması gereken bir davranıştır.

Hırsızlık ve Zina gibi suçları işleyenler, genellikle kendi heva ve hevesine uyarak, nefsin zevkine mahkum olarak, hayvanî duygularının esiri haline gelerek, kalpteki imanın iletişim hattını geçici olarak servis dışı bırakarak bu günahları işlerler. 

Yani bu işleri yaparken imanlarını devre dışı bırakarak yapıyorlar, imansız olduklarından değil. Sadece o anda, hırsızlık ve zina anında iman, devre dışı kalmış oluyor.

Nitekim Peygamberimizin “Zina eden kimse, zina ederken mümin değildir. İçki içen kimse, içki içerken mümin değildir”(Buharî, Mezâlim 30; Müslim, iman 100) ifadesi de, imanın o andaki devre dışı bırakılmış konumunu göstermektedir.

Oysa yalan söylemekte, nefsin şiddetli içgüdüsünü tatmin eden, ona lezzet veren, hayvanî hislerine zevk aşılayan bir durum söz konusu değildir. Bu sebeple imanı olan, Allah'ın varlığına birliğine, her şeyi görüp bildiğine, her şeyi işittiğine inanan bir kişiye yakışmayan bir davranıştır.

Allah'ın gördüğünü, bildiğini saklamaya, tersyüz etmeye çalışmaktır.

Ufacık bir menfaat için, şan ve şöhret için, dünyalık bir şeyler elde etmek için, ondan ya da bundan bir aferin almak için, bir alkış kapabilmek için inandığımız değerlerden tamamen uzaklaşmaktır.

Düşünün bir insan, görmediğine niye gördüm, yapmadığına niye yaptım, işitmediğine niye işittim, konuşmadığına niye konuştum, konuştuğuna niye konuşmadım der?

“Yalancı ile hırsız birbirine çok benzer: İkisi de yakalanacağım diye korkar” der atalarımız. Yalanım ortaya çıkmasın diye art arda yalan söyleyenlere ne demeli?

Toplumdaki birçok problemin temelinde güvensizlik, güvensizliğin temelinde de yalan var. Yalanın temelinde de dini yalanlama, dinin peygamberlerini ve kutsal kitaplarını yalanlama var diyebiliriz.

“Yalanlayanların o gün vay haline”(Mürselât,15,19,24,28,34,37,40,45,47,49)

“Dini(hesap gününü) yalanlayanları gördün mü?(Maun,1)

Allah bizleri yalandan ve yalancılardan korusun.

                                   HEM NALINA HEM MIHINA

HACI ŞÜKRÜ

Gazetemiz, Yıldız Kur'an Kursu'nun kurucusu ve Kur'an hizmetkârı Hacı Şükrü Yıldız yerine Kebapçı Hacı Şükrü Şengönül'ü Üçler Mezarlığı'nda toprağa vermiş.

İnsanlık hâli denebilecek bir yanlışlık. 

Haberin altında taze baba Fahri Altınok'un imzası var.

Neyse ki dün düzeltme yapıldı ve özür dilendi.

Allah ömrünü Kur'an hizmetine adamış Hacı Şükrü Yıldız'a rahmet etsin.

Kebapçı Hacı Şükrü amca'ya da hayırlı, sağlıklı, uzun ömür versin. O da Fahri Altınok'un taze baba olma heyecanına vererek özrümüzü kabul etsin.

Bilsin ki hatasız kul olmaz.

Aklıma geldi:

Bizim gençler ya Kebapçı Şükrü'den hiç çıkmıyorlar, ya da canları Kebapçı Şükrü'ye gitmek istiyor, kebap yemek için.

Ne diyelim yayın danışmanımız Sadık Gökce'ye duyurulur. O da ilgili yerlere duyursun.

 

                                               GÜNÜN SÖZÜ

YALANCI, ALLAH'A KARŞI KAFA TUTAN, FAKAT İNSANLARDAN KORKAN, BİR SERSERİDİR

                                                                                                                                     Francis Bacon