Batı dünyası geçmişten günümüze hain emellerine ulaşmak için İslam düşmanlığı hastalığından bir türlü vazgeçmiyor.  Kendi dinlerinde kutsallık adına bir şey bırakmayan her yönüyle dünyevileşen, yüzyıllardır Müslümanları katledip, soykırıma tabi tutan Batı, İnsanlığın umudu haline gelen İslam'ı ve O'nun mensuplarını da tabiatlarında bulunan dinamizmden uzaklaştırarak kendileri gibi hak yoldan sapmış ilke ve duruşu olmayan, güce boyun eğen bir anlayışa dönüştürmek istiyor.

İslam dininin bozulmamış vahye dayalı dokusunu değiştirmek ve ilke ve değerlerini aşındırmak için kimi zaman “İslam'da reform” kimi zaman da candan bile aziz bildiğimiz Peygamberimizin karikatürlerini çizerek dinimizin içini boşaltmak istemektedirler. Bu düşüncelerin tamamı gizli dünya imparatorluğunu ayakta tutan, dünyayı yöneten Yahudiler ve Hıristiyanlar eliyle yapılmaktadır. Artık Dünya bunların sömürgeci,  yayılmacı ve kan emici politikalarını bildiği için barış dini İslam'a meyletmeye başladı. İşte algı operasyonlarıyla İslam'ı terör dini göstermek için ellerinden gelen plan ve tezgâhları bir bir uygulamaya koydular.

Yahudi ve Hıristiyanlarda din adına herhangi bir orijinallik, otantiklik yoktur. Eldeki Tevrat Hz. Musa'dan dokuz yüz yıl sonra yazılmış, daha çok “İsrailoğulları Tarihi” mahiyetindedir. Hz. Musa'nın nasıl, ne şekilde ibadet ettiği, Yahudiliğin inanç esasları, hukuki sistemleri adına Peygamberlerinden hiç bir miras günümüze gelmemiştir. Hıristiyanlıkta da aynı şekilde bugün kiliselerde Hz. İsa'nın duaları nelerdir, günlük ibadeti, gece zikri nelerdir bunlardan habersiz Pazar günleri yapılan ayinle Hz. İsa'nın yolundan gittiklerini zannediyorlar.

Hayatlarını kuşatan, kişiyi dünyevi ve uhrevi anlamda manevi derecelere yükselten, bireysel arınma ve nefsi tezkiye edip insanı günahlardan uzaklaştırma işlevi görecek hayatın akışı içerisinde devam eden bir ibadet anlayışı yoktur.

İslam'da ise Hz. Peygamberin 23 yıllık hayatının her anı şeffaf bir şekilde ortada iken peygamberlik öncesi hayatının her safhası da kuşaktan kuşağa sağlam kaynaklarla günümüze kadar gelmiştir. İnen ayetleri Vahiy Kâtiplerine yazdırıyor, Ramazan ayı geldiği zaman o zamana kadar inen ayetler Cebrail (as)'la mukabelede yeniden kontrolü yapılarak ayetlerde mutabakata varılıyordu. Dinin pratiklerini yaşamıyla insanlara anlatan Hz. Peygamber Kur'an'ın aydınlığında İslam'ın inançla, ibadetle, ahlak ve muamelatla ilgili tüm bölümlerini ümmetine açıklamış ve görevini bitirdikten sonra Rabbine kavuşmuştur. Peygamberimizden bize tevarüs eden İslam'ın tüm güzellikleri bize kadar gelmiş Peygamberimizin nasıl namaz kıldığı, orucu nasıl tuttuğu, zekâtı nasıl verdiği, haccı nasıl yaptığı, ticareti nasıl yaptığı, İslam Hukuk sisteminin nasıl uygulama sahası bulduğunu bizatihi göstermiştir. Dolayısıyla yeryüzünden ilk günden beri doğallığını bozmadan yaşanan ve hayatı kuşatan tek din İslam'dır.

Batı'da din bir aksesuardır, dînî yaşantı hobi olmaktan öteye geçememiştir. Bundan dolayı Yahudi ve Hıristiyanlarda bir kıskançlık vardır. Onların dünya sömürü düzenlerinin önündeki en büyük engel İslamiyet'tir. Müslümanlar şehadet arzusuyla son nefeslerine kadar dinleri ve davaları için çırpınırlar. Onların dünyaya nasıl bağlılık gösterdiklerini (Bakara, 96)Kur'an bize anlatır. Peygamberimizi kendi öz oğullarını bildikleri gibi tanırlar. (En'am, 120) Karikatürünü yaptıkları Peygamberimizin nasıl tertemiz bir hayat sürdüğünü, üstün bir ahlaka ve engin bir hoşgörüye sahip olduğunu çok iyi bilirler. Ancak öteden beri gelen düşmanlıklarından dolayı asla Müslümanlardan hoşlanmazlar. "Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: Allah'ın yolu asıl doğru yoldur. Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah'tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır." (Bakara,120)Küfrün tek millet olduğunu açıklayan bu ayete göre Kâfirlerin de Müslümanlara asla gerçek dost olmayacağını ifade etmektedir.

Rabbimiz bize Yahudi ve Hıristiyanlar ile müşriklerden üzücü sözler işiteceğimizi söyleyerek bunlara hazır olmamızı ve bu işlerin sabretmeye değer işler olduğunu müjdeliyor; "And olsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz; sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takvâ gösterirseniz, muhakkak ki bu, (yapılacak) işlerin en değerlisidir.” (Âli-İmran,186)  Rabbim bizleri sahip olduğu dinin değerini bilen, dinini günün birinde kendi çalışmasıyla dünyaya egemen olacağı ümidini taşıyanlardan eylesin.