ÜÇ AYLAR'DA AKLIMIZA GELENLER

Yaklaşık beş gündür, üç ay sürecek olan önemli bir zaman dilimine girmiş bulunmaktayız. Halk arasında “Üç Aylar” diye bilinen önemli bir zaman dilimine kavuşmanın hazzını ve heyecanını yaşıyoruz. Ülkemiz, güzel şehrimiz, bütün İslâm Âlemi ve insanlık için hayırlara ve olumlu gelişmelere vesile olsun.

Yüce Rabbimiz bizleri, Hz. Peygamberimizin “ Allah'ım, mübarek kıl bize Recep ve Şaban'ı, affımıza vesile eyle ulaştıracağın Ramazan ayını” diye dua ettiği gibi, dua ederek kutlu bir arınma mevsiminin kıymetini bilenlerden eylesin.

Gerçekten o kadar çok tövbeye, arınmaya, nefis tezkiyesine, yeniden inanmaya, dünyanın aldatan cazibesinden yakamızı kurtarmaya, o kadar çok ihtiyacımız var ki.

Gerçekten o kadar çok samimi olmaya, Allah'ın buyruklarına sarılmaya, birlik ve beraberliğe, kardeş olmaya, yüreklerimizdeki hain duygu ve düşüncelerden kurtulmaya, kin ve nefretten uzak durmaya, kucaklaşmaya muhtacız ki.

Allah'ın rahmetine, Allah'ı bağışlamasına ne kadar ihtiyacımız varsa, Allah'ın lutuf ve keremine de o kadar ihtiyacımız var.

Bu günden başlayarak, inanarak ve samimi olarak daha çok kulluk, daha çok ibadet, daha çok iyilik, daha çok şefkat ve merhamet, daha çok sevgi ve saygı, daha çok güzel ahlâk örneği olmaya karar vermeli ve çalışmalıyız.

Çünkü bu aylarda bire yüz var, bire üç yüz var, bire binler var. Çünkü bu aylarda Reğaibler, Miraçlar, Beratlar, bin aydan daha hayırlı Kadirler var. Çünkü bu aylarda nafile olsun, farz olsun oruçlar var. Kabul olunacağı müjdelenmiş dualar var.

Çünkü bu aylarda çevremizdeki gerçek fakirleri arayıp bulmak, gerçek muhtaçları arayıp sormak, evsizlere, yurtsuzlara kimsesiz yetim ve öksüzlere ulaşmak, yardım eli, dost eli uzatmak var.

Gerçek Ensar olmak var, kendi sevdiklerimizden infak etmek var. Yoksa kendi beğenmediğimiz, kullanmadığımız, değersiz ve kıymetsiz çöpe atacaklarımızdan değil, kapının önüne bırakacaklarımızdan değil, beğendiklerimizden, sevdiklerimizden vermek var.

Aslında sadece bu aylarda değil, her zaman böyle bir sorumluluğumuz var. Ama üç aylar bize bu görevlerimizi, kendimize gelmemizi, derlenip toparlanmamızı bir kere daha hatırlatmış oluyor.

Kur'an beni oku, adam gibi oku, anlamını bilerek oku, beni yaşa ve yaşatarak oku diyor. Sadece okumayı değil, anlamayı da yaşamayı da bil ve yerine getir diyor. Ben sadece ölüler için değil diri olanlar için de bir uyarıcı olarak gönderildim buyuruyor.

Hz. Peygamber beni bil, beni tanı, benim izimden ayrılma, samimi ol, diyor. Ümmet olacaksan adam gibi ümmet ol, doğru ol, dürüst ol buyuruyor.

Evet, şimdi üç aylar. Reğaib Kandilini dolu dolu yaşadıysan, dua ve niyazlarla geçirdiysen, geleceğine yönelik yeni diriliş planları yaptıysan ne mutlu. Artık tövbe ettiğin günahlara yeniden dönme ve kulluk bilinci üzere devam et.

Dün kapına gelen zengin- fakir çocuklara hediyeler verdiysen, çocukları sevindirdiysen, komşunun getirdiği pişilerden yiyip Allah'a şükrettiysen, komşuna teşekkür ettiysen, sen de komşunu unutma.

“Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir” sözünü ve söyleyeni hatırından çıkarma. Nisanın bu yılki görülmemiş ve alışılmamış soğuğunda üşüyen ve titreyen öksüzlere, yetimlere, kimsesizlere sıcak bir yuva olmaya bak.

 Akşam Fener Alaylarında nasıl her yer ışıl ışıl olmuşsa ve geceler aydınlanmışsa, sen de karanlıklardan şikâyet etmeyi bırak da bir mum olmaya, çevreni aydınlatmaya çalış.

Almayı değil vermeyi bil. Sana gelmeyene gitmeyi bil. Kimsenin çalmadığı kapları sen çal. Sana gelmeyene sen git. Güzel ahlâklı, derya gönüllü olmayı unutma.

Unutma ki zaman çabuk geçiyor. Unutma ki ömür sermayesi gün gün tükeniyor.

Selâm ve dua.

 

 

 

                                              HEM NALINA HEM MIHINA

UÇUK KAÇIK VAADLER

7 Haziran Milletvekilliği Genel Seçim yarışı başladı, Siyasi Partiler seçim beyannamelerini de halka açıklamaya başladılar ya, vatandaşlara verilen seçim vaadlerinin haddi hesabı yok.

Siyasi Partiler nasıl yapacaklarını, kaynakları göstermeden öyle vaadlerde bulunuyorlar ki, insanın inanası gelmiyor.

Çoğunu duyunca insanın gülesi geliyor.

Geçmişte yapılan, çoğu yerine getirilemeyen vaadleri akla getiriyor.

Daha önceki yıllarda Siyasi Parti Liderleri, seçmenlerine ev, su, elektrik, araba, yat, kat, traktör, iki anahtar, iki maaş, makarna, kömür, inek gibikarın doyuran ya da doyurmayan pek çok vaadlerde bulunmuşlardı. Bu vaadlerin hemen hemen hiçbiri de yerine gelmemişti.

Şimdiki liderlerin de bazıları “Diyanet'i kapatmak, Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Dersi'ni kaldırmak, İmam Hatip Ortaokullarını kapatmak, Dinî Bayramlarda birer maaş vermek, mazotu 1,5 liraya indirmek” gibi vaadlerde bulunuyorlar.

Bu arada para vererek Profesör olan, “iş, eş, aş” sloganıyla nam yapan, Kemalist-Sünnî ve Alevî Haydar Baş da “Asgarî Ücret, en az 5.000 lira olacak, deyivermiş.

Geçmişte, meydanlarda ip atıp “Apo'yu asacağız” deyip asamayanları, “herkese iki anahtar vereceğiz” deyip veremeyenleri, “üniversite sınavlarını kaldıracağız” deyip kaldıramayanları, “ekonomiyi 500 günde düzlüğe çıkaracağı” deyip çıkaramayanları millet çok gördü ve yüz vermedi.

Şimdi bunlara verir mi vermez mi bilmem.

Hiç sanmıyorum.

                                                         GÜNÜN SÖZÜ

İNSANIN KAZANDIĞI PARADAN DEĞİL, PARANIN KAZANDIĞI İNSANDAN KORK.

                                                                                           Necip Fazıl Kısakürek