Terör belâsı artarak devam ediyor. Korkarım daha da devam edecek gibi gözüküyor. Her gün şehit haberleri, artan şehit sayıları, Dağlıca ve Iğdır şehitleri yürekleri dağlıyor. Analar ağlıyor. Babalar gözyaşlarını yüreğine gömüyor. Kardeşler ağlıyor. Eşler, genç yaşta dul kalan gelinler, öksüz ve yetim kalan çocuklar, masum bebeler ağlıyor.

Polis kardeşlerimiz, asker kardeşlerimiz kalleşçe, hain pusular kurularak, yollara yüzlerce kilo bombalar döşenerek hedefe oturtulmuş bir şekilde, acımasızca şehit ediliyor.

Amaçları belli, içerden ve dışarıdan desteklenen terör örgütleri iyice gemiyi azıya almış durumda, saldırdıkça saldırıyor. Son çırpınışları gibi haince ve alçakça saldırıyorlar.

İşin en acı tarafı ülkeyi yönetenlerin ve yönetime talip olanların, sorumluluğu üstlerine almayıp, karşılıklı olarak birbirlerini suçlamaları. Şehitler üzerinden kirli siyaset oyunlarına devam etmeleri. Kendi partileri için oy hesabı yapmaları.

Oysa gün, birlik ve beraberlik günüdür. Tek yumruk, tek vücut olma günüdür. Oysa gün, tek millet olma günüdür. Oynanan oyunlara gelmeme günüdür.

Gün, büyük Türkiye'nin önünü kesmek, milletimizin moralini bozmak, kardeşlik hukukunu bitirip, bizleri birbirine vurdurup kırdırmak için saldırılar yapan terör örgütlerine, terör örgütlerine silah dahil lojistik destek veren yabancı güçlere, eli kanlı terör örgütlerinin reklamını yapan sözde medya ve sivil toplum kuruluşlarına karşı birlik olma, ortak hareket etme, kararlı mücadele etme, kısaca yeniden millet olma günüdür.

Gün, “Bir insanın ölümü, bütün insanlığın ölümüdür.” anlayışına sahip olanların, teröre karşı el ele, omuz omuza olma günüdür.

Gün, şehitlerimizin, gazilerimizin ailelerini ve tüm terör mağdurlarını yalnız bırakmama, sahip olma günüdür.

Gün, siyasî ikbal kavgalarını bırakıp, yeniden kucaklaşıp tek millet, tek devlet olma günüdür.

Şehit sayıları arttıkça “iktidar şansım artıyor, iktidar kaybediyor”  hesapları yapmak çare değildir. Çözüm hiç değildir.

Çare, Memur-Sen Konya il Başkanı Nazif Karlıer'in de dün Kayalı Park'da haykırdığı gibi, “Teröre karşı tek vücut olmaktır”

“Çare, özgürlük, güvenlik dengesini gözeterek şiddetle ve terörle mücadele etmektir. Terör örgütlerinin oyununa gelmeden demokratikleşme çabalarını sürdürmektir.

Çare, sıkıyönetim ve olağanüstü hal tuzağına düşmeden, terörle etkin mücadeleyi sürdürmektir.

Çare, mezhep ve meşrep fitnelerini de devreye sokmak isteyenlere karşı din kardeşliğini, inanç kardeşliğini kuvvetlendirmektir. Etnik ırkçılık ve asabiye fitnesine karşı kardeşlik hukukunu zirveye taşımaktır.

Çare, insanlık suçu işleyen terör örgütlerine karşı, tüm insanlığı ortak mücadelede buluşturmaktır. Toplumda çaresizlik, umutsuzluk, ümitsizlik sendromu oluşturmak isteyenlere umutları büyütmek, ümitsizliğe kapılmamak, çaresizliğe düşmemektir”

 Cahit Külebi'nin dediği gibi,

Ya ümitsizsiniz, ya da ümit sizsiniz.

Ya çaresizsiniz, ya da çare sizsiniz.

Evet, çare vardır. Çare, siyasî, toplumsal ve ekonomik istikrarı güçlendirmektir. Halk öncülerini, kanaat önderlerini, gerçek vatanseverleri ve aydınları devreye sokmaktır.

Oyunlara, tahriklere gelmeden sabırla, azimle, sevgiyle, tahammül ederek, gaflet ve dalaletten uzak durarak devlet ve millet kaynaşmasını sağlamaktır.

Yoksa suç sende, sorumluluk sende inadıyla hareket etmek, olaylardan, acılardan siyasî rant hesabı yapmak, seçim plânları yapıp düşmanlıkları artırmak, şehitlerin akan kanından iktidara yol çıkarmak, asıl düşmanı görmeyip, siyasî rakiplerini düşman ilân etmek asla çare değildir.

Çareyi yanlışta aramaya devam ettikçe, yeni şehitler vermeye, gözyaşı dökmeye devam ederiz. Ki Allah korusun.

 

                                                  GÜNÜN SÖZÜ

BAŞKASINDA GÖRÜP DE HOŞLANMADIĞIN AYIBIN, KENDİSİNDE OLDUĞUNU GÖREMEMEKTEN ÇOK AYIP OLMAZ.

                                                                                                                  Hz. Ömer (r.a.)