Allah'ın insanlara verdiği en büyük nimetlerden biri de dil, yani konuşma yeteneğine sahip olmasıdır. Yüce Rabbimiz insanı bir erkek ve dişiden renk renk farklı ırk ve soylar da farklı kabile ve kavimlerle yaratmakla kalmamış, onları farklı dil, farklı lisanlarla donatmıştır. Bunun hikmetini de“tanışasınız, konuşasınız” diye açıklamıştır.(Hucurat, 13)

İnsan, toplum halinde yaşayan bir varlıktır. Konuşmaya ihtiyacı vardır. İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar ise koklaşa koklaşa anlaşırlar. İnsanın konuşması da dil ile mümkündür. Allah'ı insanlara dilin yanı sıra konuşma ve tat alma yeteneğini vermesi büyük bir lütuftur.

İnsanoğlu, kendisine verilen bu nimetle bazen güzel, bazen çirkin, bazen hayır, bazen şer, bazen faydalı, bazen zararlı konuşmalar yapmakta, sonuçlarına da katlanmak zorunda kalmaktadır. Kişinin şahsiyet dilinin altında gizli olduğundan, atılan okun geri gelmemesi gibi ağızdan çıkan sözün de geri alınmasının zor olmasından dolayı ağızdan çıkan sözler çok önemlidir.

Gönüller aşığı Yunus Emre bir şiirinde şöyle seslenir ve konuşmanın önemiyle ilgili önemli ipuçları verir:

Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı

Söz ola ağılı aşı, bal ile yağ ede bir söz

Kişi bile söz demini, demeye sözün kemini

Bu cihan Cehennemini, sekiz Uçmağ ede bir söz.

Evet, sözün söyleneceği zaman yani sözün coğrafyası çok önemlidir. Sözün doğruluğu, güzelliği çok önemlidir. Sözün sağlamı, sözün yumuşak olanı çok önemlidir. Sözün ma'ruf olanı, kolaylaştırıcı ve sevdirici olanı çok önemlidir.

Her istediğini söyleyen istemediğini işitir, derler. Gerçekten insan hayatı bir yansımadır. Siz karşınızdakine nasıl davranırsanız aynıyla karşılık görebilirsiniz.

Dilin de bir sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk çok büyüktür. Peygamberimizin sık sık “Allah'ım! Dilimin şerrinden sana sığınırım” diye dua etmesi bunun bir göstergesidir.

 İnsanoğlu dilini her türlü kötülükten, özellikle dilin âfetleri olarak bildirilen yalandan, dedikodudan, iftiradan, gıybetten, alay etmekten, küfürden, boş ve manasız konuşmaktan, malayaniden, lânet etmekten, hicivden ve gereksiz yere yermekten, çirkin ve kötü söz söylemekten, palavra atmaktan, laf getirip götürmekten, başkalarına hakaret etmekten uzak tutmalıdır. Bunların çokça yapıldığı yerlerden kaçınmalıdır.

Unutmayalım ki “kılıç yarası geçer de dil yarası geçmez” demiş atalarımız. İnsanlar her zaman yüz yüze gelebilirler. Bu gün öfke ve nefretle baktığı bir kişiye ilerde muhtaç olup, yüzüne bakmak zorunda kalabilir. Yine çok sevdiği bir kişiden de ilerde yüz çevirmek zorunda kalabilir. 

Bizler için Üsve-i Hasene olan sevgili peygamberimiz “İnsan dilini ve üreme organını koruduğu zaman, Cenneti kazanacaktır” buyurarak dilimizi kötülüklerden korumanın önemine dikkat çekmiştir.

Yine “Ya hayır söyle yahut sus” diyen O'dur. Yine “Müslüman, elinden, dilinden Müslümanların güven içinde olduğu kimsedir” buyuran O'dur.

Allah dostları “Edeb” kelimesini açıklarken, “Elini, dilini ve belini kötülüklerden, haramlardan, çirkinliklerden korumaktır” demişler, hayvanlarla insanlar arasındaki en önemli farkın Edeb olduğunu ifade etmişlerdir.

Şu günlerde bu edebe ne kadar muhtacız. Meydanlar, salonlar, caddeler ve sokaklar, her yer ama her yer ağzı bozuk, dili bozuk insanlarla dolu. Dilimizin ve belimizin uçkuru kaçmış gibi. Ağzı olan konuşuyor. Yalan bedava, palavra bedava, alay ve hakaret bedava. Çirkin sözler ve küfür bedava.

Diller bölünmüş, gönüller bölünmüş, toplu vurması gereken yürekler bölünmüş. Allah korusun, büyük bir bölünmeye doğru beyinler bölünmüş.

Yunus'un dediği gibi ağılı aşı bal edecek, bu cihan cehennemini cennete çevirecek, aramıza giren ayrılıklara ve kavgalara son verecek, fitne ortamlarını yok edecek sözlere, vahiyden, sünnetten beslenen sözlere o kadar hasretiz ki. Ve o sözü söyleyecek gerçek sözcülere.

Selâm ve dua ile!

                                                  KISSADAN HİSSE

EN GÜZEL VE EN KÖTÜ YEMEK

Bir ülkenin Kralı, sarayın baş aşçısına dünyanın en güzel ve en lezzetli yemeğini yapmasını ister. Baş aşçı kralın önüne dilden yapılmış bir yemek hazırlar ve getirir. Kral yemeği zevkle yer.

Daha sonra kral, baş aşçıdan dünyanın en kötü yemeğini yapmasını ister. Bu sefer yine bir dil yemeği getirir, baş aşçı. Kral şaşırır ve sorar:

-En güzel yemek istedim, dilden yaptığın yemeği getirdin. En kötü yemeği yap dedim yine dilden yaptığın bir yemek getirdin, bunun sebebi nedir?

Baş aşçı bilgece cevap verir:

-Efendim, der. Dil öyle bir organ ki o insanı hem güldürür, hem öldürür. Hem süründürür hem uçurur. Hem ihyâ eder, hem imha eder. Size bunu göstermek istedim. 

 

                                          GÜNÜN SÖZÜ

DİL İLE DÜĞÜMLENEN, DİŞ İLE ÇÖZÜLMEZ.

                                                                     KAŞGARLI MAHMUT