Siyaset, hakkıyla yapıldığında bir sanat gibi estetik gerektiren incelikli bir iştir. Maksada, iyi ve güzel neticelere erişmek için nadide bir halı gibi ilmek ilmek ustalıkla dokunmalıdır. Bunun için hassaten kişiselleştirilmemelidir.  Yani, şahsi suçlama, itham ve iftira boyutuna vardırılmamalıdır. Siyaset: zıtlık, karşıtlık ve karşısındakini hamaset ve yıpratma üzerine yapılmamalıdır. Önce, kimin söylediğine  değil, ne söylediği ve doğruluğu, haklılığı var mı, ona bakılmalıdır. Günümüzde ekseriyetle görüldüğü gibi şahsi suçlamalar, ayıplamalar  ile daha ilgi çekici hale gelebilir, basının ve kamuoyunun merakı celbedilebilir; ancak meyveleri zehirli olur ve geriye onulmaz yaralar açar… Bu siyasette: hırs, kin, kibir, vs. vardır ve varacağı yer kötüdür. Yerine,  ideal olanı Muhasebe, İç kontrol/ denetim ve arınma olmalıdır.

Şu sözü, hayata dair çok anlamlı bulurum: “Bayağı/Küçük insanlar dedikodu ve kişilerle, orta halli insanlar olaylarla, büyük insanlar ise fikir ve stratejileri tartışır, bunlar üzerine odaklanır.” Gerçekten, kişi üzerinden gidenlerin ellerinde zarar ziyan, pişmanlık ve perişanlıktan başka bir şey kalmaz.  Ne var ki, böyle yaklaşımları, siyasette ziyadesiyle görmekteyiz ve ne yazık ki, bu tutum dalga dalga tabana yani halk temeline inmektedir.  Kişiselleştirilen davalar, kalp kırıklığına, ötekileştirmeye, hasımlaşmaya ve şiddete kadar varmaktadır.

Yine değinmeden geçmemek lazım: Batı diplomasi dilinde, bir faaliyete, ürüne “kötü, berbat”  denmez! Sadece, şu bakımdan “iyileştirilmeli, geliştirilmeli”, denir. Yapılan her iş bir emek olduğundan öncelikle saygı gerektir ve böyle bir yaklaşım sonuç   bakımından  daha güzeldir. Karşı tarafı, hamaset yada kimi manevi soyut değerler üzerinden sapkın ve düşman ilan etmez, “farklı düşünüyoruz”, ya da “şurada ayrılıyoruz”, der. Fikre hürmetin göstergesidir bu… Her ne kadar bize zıt olsa da fikre, düşünceye saygı temel bir ilke ve fikir hürriyeti bir haktır.

Hasılı kelam, “Sel gider, kum kalır” fani ömrümüzde: siyasetimize irtifa kazandırmak, isabetli kararlar almak ve güzel eserler bırakıp gönüllerde yer edinerek hayırla yad edilmek istiyorsak her şeyden önce muarızlarımıza kulak vermek, doğru söylüyorlarsa kibir yapmadan hak vermek, icabında planımızı/programımızı  değiştirmek durumundayız. Ne kadar tahrikler olursa olsun, heva ve hevesimize tabi olmamalıyız ve doğru istikametten şaşmamalıyız. Ancak böylelikle, ülkemizi yüceltebilir,  meselelerimiz halledebilir, istikbale güvenle bakabiliriz.