Konya’mızda da kurak geçen bir sonbahar ve kış sonrası beklenen Mart ayı ve Nisan ayı birlikte yağmur yağışları görülmeye başlandı. Bugünlerde sağanak yağışlar düşmekte olup meteorolojik verilere göre devam edeceği beklenilmektedir.

Nisan ayı öncesi, nisan ve hemen sonrasında yağan yağmurlara kırkikindi yağmurları da denilmektedir. Nisan yağmuru, Rumi takvimine göre Nisan ayında düşen yağmurlar için kullanılan bir isimdir. Rûmî takvimle mîlâdî takvim arasında 13 gün fark olduğu için, milâdî 13 Nisan’da başlayıp 12 Mayıs’ta sona eren nisan ayı halk arasında “yağmur ayı” veya “yağar ay” olarak nitelendirilir. Nisan yağmurları da “Kırkikindi yağmurları” da bu döneme rastlamaktadır.

Bu dönemde gökyüzü her saat başı renkten renge girer, bu bulutlu havada insan bir duygu seline kapılarak yağmur beklemektedir. Gündüzünde bir anda kapanan güneş, aydınlık dağlar ve tepeler, gecesinde kaybolan yıldızlar insanı farklı düşüncelere sevk etmektedir. Baharın bu günlerinde tarımsal faaliyetler sürdürülürken tatlı bir telaşla hep yağmur beklenmektedir. Yağmurlarla birlikte ekilen tarlalarda kara toprakta yeşillikler artar, toprağa atılan tohum canlanır, çıkış yapanlar büyür, hayal edilenler gerçeğe dönüşmeye başlar ve geleceğe olan umutlar artmaktadır. Her bahar gönülde yatan duygular yeniden depreşir ve bir ürün yılı senaryosu zihinlerde şekillenir.

Nisan yağmurlarının çok bereketli ve besleyici olduğu inancı halk arasında yaygındır. Hatta “ma-i zemzem” yani zemzem suyu olarak adlandırılır.

            Nisan yağmurları şehir hayatının sıradan düzeni içinde insanoğlu farkında olmasa bile köylerde hayat yağmurlarla başlar, bu bereket çiftçiler ve tabiat için çok anlamlıdır.

         Özellikle kıraç alanlarda tek bir damla yağmurun yağmadığı nisan ayı, çiftçilerimizin belini büker, kıtlık ve yokluk başlar.

Bu gerçeğe dayanılarak ‘’Martta sırçan siğmeyecek, Nisan durup dinmeyecek bak o yıl çiftçinin keyfine’’, “Nisan ağlar mayıs gülerse çiftçi sevinir”, “Nisan yağmuru yere düştüğünde ot, insana, hayvana düştüğünde et olur” demiş Atalarımız.

Bir kış boyunca durgun duran bitkiler Mart ayında cemrelerin düşmesi yani hava, su ve toprağın ısınmasıyla birlikte susuzluk ve besin maddesi yönünden ihtiyaçlarını gidermeye muhtaç haldedirler. Tam bu sırada Nisan yağmurları imdatlarına yetişir ve onlara zemzem suyu gibi şifalı ve besleyicilik sağlar. Çünkü Nisan ayında yağan yağmur suyu saf su olmayıp, yapısında bol miktarda azot, demir, magnezyum ve potasyum gibi çeşitli besin elementleri bulunur.

Bahar yağmurlarının bitkiler için çok yarayışlı olduğu şundan da anlaşılmaktadır.  Yağmurlarla birlikte bitkilerin birkaç gün zarfında yaprak oluşturduğu, fotosentezle bitkilerin ihtiyacı olan organik besinleri sentezlenerek büyüme ve gelişme faaliyetleri hızlanmaya başlamaktadır. Böylece bölgenin ekolojik ve topoğrafik durumuna göre bahar aylarında tabiat dirilir. Kışın ölü gibi olan tabiatta bir hayat ve canlılık başlar.

Toprak dediğimiz ve cansız zannedip acımasızca üzerine bastığımız toprak içerisinde bulundurduğu binlerce tohumu yeniden canlandırır. Merhum Mehmet Akif’in dediği gibi “Bastığın yeri toprak diyerek geçme tanı, Düşün altında yatan binlerce kefensiz yatanı.” Kefensiz yatanlar şehitlerdir. Çünkü onlar Kuran’ın ifadesiyle “diridirler”. O nedenle birçok şehidimizi ve canlıyı bağrında barındıran toprak her zaman canlıdır.

Çok yıllık bitkilerin kökleri canlı olduğu gibi yeni atılan tohumlarda oluşan fideler ve toprakta yaşayan milyonlarca bakteri, mantar, solucan, kurtçuk, köstebek ve fare gibi çok sayıda toprak içi ve toprak yüzeyindeki canlıları Nisan yağmurlarını beklemektedirler.

Toprak bu canlılarla o kadar zengindir ki; bilim adamları örneğin; 1 gram toprakta 40 milyon bakteri ve 1 milyon mikromantar bulunduğunu ve bu sayının bitkilerin kökleri arasındaki toprakta daha da fazla olduğunu bildirmektedirler.

Nisan yağmurlarının bereketli ve şifalı olduğu kuru bir inanç değildir. Bu bazı bilimsel gözlem ve tecrübelere dayanmaktadır.  Nisan yağmurları Zemzem suyu gibi toprağın hem susuzluğu hem de açlığı giderdiği bilinmektedir. Selçuklu döneminde “şifalı” olarak kabul edilen, kaplarda biriktirilip misafirlere, hastalara verildiği gibi yemeklerde de kullanıldığı belirtilmekte olup nisan yağmurunu toplama geleneği bugün bile kırsal kesimde yaşatılmaktadır.

“Nisan yağmuru” biriktirme geleneği giderek azalsa da Konya’nın kırsalında halen yaşatılmaktadır. Nisan yağmurlarının bolluk ve berekete vesile olduğuna ve şifalı olduğuna inananlar, yağmur yağarken leğen benzeri geniş ağızlı kapları açık alanlara bırakarak, içine yağmur sularının dolmasını sağlar, bu kaplarda biriken sular, daha sonra bidonlara aktarılarak çeşitli şekillerde kullanılmaktadır.

İç Anadolu Bölgesi’nde yağmurun en bol olduğu ve hububatın suya ihtiyaç duyduğu dönemde yağan nisan yağmurları, bölge insanı için bolluk ve bereket anlamına gelmektedir. Nisan, çiçeklerin açma, çimenlerin yeşerme ayıdır. Meyve ağaçlarının çoğu bu ayda çiçeklenir. Birçok sebzenin fidesi de nisanda toprağa dikilmeye başlanır. Tarımda verim önemli ölçüde nisan yağmurlarına bağlıdır.

Bu dönemde Konya’da bulunan Mevlana Dergâhı’nda Mevlevîler, “nisan tası” adı verilen kaplara topladıkları nisan yağmurlarını, dergâhı ziyarete gelen misafirlere bazı dertlere şifa olacağına inanılarak ikram edildiği de anlatılmaktadır. Mevlana Müzesi Envanterinde kayıtlı olan “Nisan Tası” üzerindeki kitabesine göre İlhanlı Hükümdarı Ebu Said Bahadır Han tarafından Musul’da yaptırılmış ve Emir Sungur Ağa’nın aracılığı ile (734 H.-1333 M.) Mevlana Dergâhına hediye edilmiştir.

14. yüzyılda Mevlana Dergâhına armağan edilen, 34 kilo ağırlığındaki bronz üzerine altın gümüş kakmalı nisan tası, halen Mevlana Müzesi’nde sergilenmektedir

Halk nezdinde nisanda yağmur yağmazsa kıtlık olacağına ve nisan yağmurlarının bolluk, bereket, şifa ve uğur getirdiğine inanılmaktadır.  

Toprağa hayat veren Nisan yağmuru sularının toplanarak kullanılması pek çok kültürde de yer almakta olan Nisan yağmurları üzerine çok şiir, şarkı ve türküler yazılmıştır. Nisan yağmurlarının sadece tabiat için değil, insanlar ve diğer canlılar için de çok faydalı olduğu bir gerçektir. Nisan yağmuru dönemi 13 Nisan'da başlayıp 12 Mayıs'a kadar devam eder ve genellikle bu yağışların daha faydalı olduğuna inanılmaktadır. Nisan yağmur suyunu toplamak isteyenler 13 Nisan ile 12 Mayıs tarihleri arasında toplamalıdır. Toprağa hayat veren Nisan yağmuru sularının toplanarak kullanılması pek çok kültürde yer almaktadır.

Nisan yağmurunun faydalarını şöyle özetleyebiliriz;

- İnanç yönüyle birçok kültürde inanılanlar benzerlik göstermektedir.

- Nisan yağmurlarıyla, kış boyunca en alt seviyeye inen vücudun demir miktarı, en doğal yoldan geri kazanılabilir. Havanın içerisinde bulunan başta kükürt ve karbon olmak üzere pek çok zararlı maddeyi arındırır.

- İnsan sağlığı, saç bakımı ve cilt için oldukça faydalıdır.

- Manevi rahatsızlıklara da şifa olduğuna inanılmaktadır.

Bilim adamlarının araştırmalarına göre; Bilindiği gibi atmosferin yüzde 78’i azot; yüzde 21’i oksijenden oluşuyor. Geriye kalan kısmıysa su buharı, argon, karbondioksit, neon, helyum, metan, kripton, hidrojen, ozon ve ksenondan ibarettir. Azotun bu kadar yoğun oranda bulunmasının birkaç nedeni var ama genel olarak özetlersek; azot molekülleri, oksijen gazı moleküllerine göre daha kararlıdır. Örneğin güneş ışınları karşısında kolayca parçalanmaz, atmosferde gerçekleşen tepkimelerden etkilenmezler. Azot, iki atomdan oluşuyor ve bu iki atom arasındaki bağ çok kuvvetli. Bu bağı kırmak için muazzam bir enerji gerekiyor. Gök gürültülü ve fırtınalı havalarda oluşan şimşek ve yıldırımlar, azotun atomlarını birbirinden ayıracak enerjiyi ortaya çıkarabiliyor. Bu gerçekleştiğinde, azot atomları serbest kalıp atmosferdeki oksijen ile birleşiyor ve nitrat oluşuyor. Nitrat, yağmur suyunda çözülebildiği için bu tür havalarda yağan yağmur diğerlerine oranla yüksek derecede azot içeriyor. Bitkilerin bir kısmı azot yerine nitratı kullanıyor. Türkiye’nin coğrafi konumuna göre nisan-ekim döneminde görülen gök gürültülü, bol şimşekli havada yağan yağmurlar bitkiler âlemi için gübre kadar değerli olduğundan böyle yağışlar daha faydalı olmaktadır.

- Özellikle Nisan ayında yurdumuza ulaşan, otomobil ve evlerin camlarını kaplayan ve çoğumuzca Türkiye’deki rüzgâr erozyonu sebebiyle oluştuğu zannedilen tozlar, aslında Sahra Çölü’nden gelmektedir. Çölden kalkan tozlar, atmosferde taşınarak üzerimize yağmaktadır. Bu tozların %5’i demirdir. Ama demir bu haliyle canlılar tarafından kullanılamaz. Tabiatta bulunan demir çoğunlukla +3 değerliklidir. Ancak metabolizmada kullanılan demir +2 değerlikli olanıdır. Çünkü Nisan ayında gelen çöl tozları +2 değerlikli demir taşımaktadır. +3 değerlikli demirin +2 değerlikliğe indirgenmesi için bir enerjiye ihtiyaç vardır. Demir eksikliği anemisine bağlı kansızlığın tedavisinde +2 değerlikli demir preperatları kullanılmaktadır. Yani +2 değerlikli demir ihtiyacımızı Nisan yağmuru ile karşılayabiliriz. Bu dönemde yağan yağışların hava hareketlerinden dolayı birçok mineral ve yukarda belirtildiği gibi azotça da zengin olduğu bilinmektedir.

Nisan-Mayıs aylarında bu özellikte yağmurların Anadolu’ya gelmesi halinde, tahıl üretiminde önemli bir artış görülür.

Sizlerde şifa olduğuna inanıyorsanız 13 Nisan- 12 Mayıs tarihleri arasında Nisan yağmurlarında ıslanmayı ve yağmur suyunu toplamayı düşünebilirsiniz.

Sağlıklı günler dileklerimle hoşça kalınız.