25 Nisan2015 Cumartesi günü Konya Türk Ocağı bir panel düzenledi. Konu, “Ermeni Yalanları” idi. Konuşmacılar Uluç Gürkan,  Sadi Somuncuoğlu ve Ömer Lüfi Taşçıoğlu.

Saat 13.30'da Konya Ticaret Odasında aziz şehitlerimiz için saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın ardından başlayan panelin açılış konuşmasını Türk Ocağı Konya Şubesi Başkanı Dr. Vedat Erden yaptı.

Vedat Erden açılış konuşmasında; “Her yıl önümüze konulan “Tehcir” kanunundan dolayı Osmanlı devletinin Ermenileri sistemli bir şekilde katlettiği yalanı ile yine karşı karşıyayız. 24 Nisan'da Ermeniler tehcir edilmedi ki. Sadece dernekleri kapatıldı, komite liderleri ve dernek başkanları tutuklandı. Bu kişiler yargılanarak çoğunluğu serbest bırakıldı, bir kısmı da hapsedildi.

Biz arşivlerimizi açtık. Gelin araştırma heyeti kurup tarihimizi araştıralım diyoruz yanaşmıyorlar. Bizim araştırmacılarım çıkıp devletin soykırım yapmadı. Doğu Anadolu'da Ruslara karşı savaşan ordunun cephe gerisini güvenlik altına almak için buradaki halkı göç ettirmeye mecbur oldu. Çünkü Ermeni komiteci ve Osmanlı ordusundan kaçan Ermeni askerlerin Bitlis ve Van'da telgraf hatlarını kesmek, yolları tahrip etmek, gönderilen mühimmat ve erzaka el koymak ve Rus ordusuna casusluk etmek suretiyle Osmanlı devletine ihanet ettiler. Hangi devletin anayasasında olursa olsun devlete ihanetin cezası idamdır. Osmanlı devleti, bu çete reislerini idam etmedi; onlara defalarca nasihat heyetleri gönderdi. Heyete karşı Ruslarla birlikte olmayacaklarına dair söz verdiler; heyet oradan ayrılır ayrılmaz yine Ruslarla işbirliği yaptılar.

Biz her ne kadar soy kırım yapmadık desek da Batılılar inanmıyorlar; “Türkün Türk'e propagandası” diyorlar.  Onlar tarih boyunca hep Osmanlı devletini bölmek için Osmanlı Devletini oluşturan unsurları devlete karşı kışkırttılar. 19.ve 20 yy.da da Ermenileri bize karşı kışkırttı. Maksatları Rusya'nın tek başına Ermenileri kullanıp Ortadoğu'ya ve Anadolu'ya inmesine engel olmak!

Ermeniler kendileri de biliyor Türk Devletinin bir soy kırım yapmadığını. Ama bu soykırım bahanesiyle Avrupa devletlerinden o kadar taviz alıyorlar ki bu mesele ortadan kalkarsa yeterli yardım alamama korkuları onları sürekli kendilerin de içinden çıkamadığı bir polemiğin içine giriyorlar.

Yaptıkları yalanlarla, attıkları iftiralarla batılı devletleri kendi lehlerine çevirdikleri gibi Türkiye halkının da bir kısmını etkilemiş durumdalar. Elbette biz kimsenin öldürülmesinden yana değiliz; aman Hrant Dink bir sikasta kurban gidince; “Hepimiz Ermeniyiz” diye bir gurup vatandaşlar sokakta yürüdüler. Gerçekten araştırıldığında onların bir kısmı Ermeni'ydi. Türkiye'deki Ermeniler buhar olup uçmadılar ya. Ayrıca Türkiye Cumhuriyetinin, birlik ve beraberliğini, üniter devlet yapısını korumayan, devleti bölmek isteyen kişileri de zoraki Türk yapamayız.

Osmanlı Devleti tehcirde kusuru görülen devlet adamlarını yargıladı,.Bunlardan bir kısmana idam, bir kısmına kürek ve bir kısmına da hapis cezası verdi. Soykırama tabi tutuğu bir halktan dolayı devlet hiç, onları koruması için görevlendirdiği jandarmaları ve memurlarını yargılar mı? İdam cezası verir mi?

 İngilizler Osmanlı Devletinin Adli makamlarının verdiği kararları yeterli bulmadı. I. dünya Savaşından yenik çıkması üzerine İngilizlerin baskısıyla İstanbul'da Nemrut Mustafa diye bir şahsın başkanlığında tekrar mahkemeler açıldı.  Bu kez İngilizlerin baskısıyla, sanıklara avukat tutma ve kendisini savunma hakkı vermeden tehcir suçluları tekrar yargılandı. Haksız olarak pek çok kişi idama mahkûm edildi. Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey ve Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey idama makum edildiler. İdamlar hemen infaz edildi. İngilizler mahkemelerin gülünç hale geldiğini görünce Maltaya taşıdılar ve Kraliyet ailesinden savcı istediler. Kraliyet ailesinin yaptığı yargılamada “tehcirde kusurları olduğuna dair bu kişileri suçlu bulacak tek bir delil gösteremediler”

Ermeni Meselesi bununla da kalmadı. Daha önce Rus üniforması giyerek Müslüman ahaliyi katleden komiteci Ermeniler I.Kurtuluş savaşında bu kez Fransız üniformasıyla Türkleri yeniden katletmeye başladı. 1918-20 arasında Kars, Erzurum ve Iğdır'da 100 binden fazla Müslüman halkı param parça ederek katlettiler. En son Kazım Karabekir Paşa, Kafkasya tarafına savaşına çıkarak Ermenileri Gümrü'ye kadar kovaladı ve onları barışa mecbur bıraktı.”

Vedat Bey, “Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı yer olan Fransa Ermenilir bize karşı silahlandırıp, onlara bir Ermenistan hayali bize de “soykırım” belası miras kaldı.

Ermeniler bununla da kalmadılar. Lozan'da yine karşımıza çıkarak eskiden vilayet-i sitte olan bugünkü coğrafya itibarıyla 19 ili kapsayan bir bölgenin kendilerine verilmesini istediler.  Lozan2da istekleri kabul edilmeyen Ermeniler yabancı ülkelerdeki Türk diplomatlarını öldürmeye başladılar. Özellikle 1975- 85 yıllarında Türk başta Türkiye olmak üzere 16 devlette bulunan diplomatını öldüren ermeni terör örgütü ASALA Beyrut'ta kuruldu. 1985'te görevi PKK'ya devreden ASALA, yerini yine Doğu Anadolu'da bir Ermenistan devleti kurmak üzere kanlı bir terör örgütüne bırakmıştı.

Batı ne zaman elini şaklatsa bizi yönetenler özür diler gibi beyanatlarda bulunuyorlar. Bu durumda bizden daha çok taviz koparıyorlar.”dedi.

İlk konuşmacı Ömer Lütfi Bey belgeleriyle, Türkiye'deki Ermenilerin Selçukludan başlayıp Osmanlının son dönemine gelinceye kadar ekonomi, dini, serbestçe ticaret ve dolaşma özgürlüklerini tüm belgeleriyle açıkladı. Ömer Lütfi Bey; “ Fatihin İstanbul'u almasından sonra Bursa'daki Ermeni papazını İstanbul'a davet ederek onlara patrikliklerini kurdurdu.  1839 Tanzimat ve 1856 Islahat fermanlarıyla devlet dairelerinde görev alma ve asker olma gibi siyasi ve askeri haklar kazandıklarını, Meşrutiyetin ilanından sonra I. dünya savaşının nihayetine kadar 22 bakanlık ve 18 büyük elçilik gibi yüksek makamları işgal etiler.” Dedi.

Türkiye'deki Ermenilerin Rusya'daki Ermenilere göre siyasi, eğitim, dini ve iktisadi yönden daha serbest olduklarını ifade eden Ömer Lütfi bey devamla; “Hıristiyan teba arasında ne zaman  demokratik insan hakları gibi söylemler çıkıyorsa  devletin içinde parçalanma olacağını her Türk bilmelidir. Balkan savaşları sırasında Dış işleri bakanı olan Noradukyan gGbriel, bizi Avrupa devletlerine şikâyet etmiştir. Bir devletin hariciye nazırı, bir başka devlete devletin şikâyet ediyor. Bundan büyük ihanet olamaz.” Dedi.

Ömer Lütif Bey,  Ermeni komitelerinin dernek ve şubeler gönderdikleri talimatı okudu. Buna göre; “Her Ermeni silahlanmalı, Osmanlı devleti silâhaltına çağırırsa uymamaları ve firar etmeleri, Rular içeri girdiği zaman her yerde silahlara sarılarak isyan çıkarmak.” 20. Yüzyılın başında Osmanlı ülkesindeki Ermeni nüfusunu yerli ve yabancı kaynaklara dayanarak slaytla bizlere anlattı. Ermeni gönüllülerin Rus alayları önünde nasıl ilerleyerek onlara öncülük yaptıklarını, Kilislerde ve şubelerde ele geçirilen silahları gösterdi. Ömer Lütfi Bey; “İki ateş arasında kalan Osmanlı devletinin tehcirden başka çaresi yoktu. Tehcir edilen Ermenilerin can güvenliğinin sağlanması, iaşelerinin temini ve Muhacirin Tahsisatından akçe itası, rahat ve huzuru, geride bıraktıklarının tekrar verilmek üzerek kayıt altına alınması, onlara mesleklerine göre tohumluk, alet ve edevat, dükkân ve mesken verilmesi gibi şeylerin yerine getirilmesi, tehcir de o dönem şartlarına yapılan en modern, en kapsamlı ve planlı bir hareketti.” dedi.

İkinci konuşması Uluç Gürkan da “Bir milleti toptan soykırımla itham etmek uluslar arası hukuka göre anayasal bir suçtur. Bu suçu işleyen kişiler sorumludur. Bizim birbirimize oturup bir şeyler anlatmak bir şey ifade etmez. Avrupa İnsan hakları mahkemesinde suç duyurusunda bulunmalıyız.” Dedi.

Uluç Gürkan, “Osmanlı devletinin tehcirde ihmali görülenleri cezalandırarak devletin adalet mekanizmasını işlettiğini, böylece bir soykırım iddiasının yapılmasının anlamsız olduğunu, bunu batılı devletler bile bildiğini, hatta Ermeniler bile bizim bir soykırım işlemediğimiz bildikleri halde sırf Avrupa devlerinden taviz koparmak için sürekli gündeme getirdiklerini ”söyledi.

Son konuşmacı Sadi Somuncuoğlu da Ermeni Devletinin ilk Cumhurbaşkanı Kaçazuni'nin bir eser kaleme alarak kendilerinin Batılıdevletler  ve Rusya tarafından sürekli aldatıldıklarını, ihanet ettiklerini belirtti. Somuncuoğlu; Ermeni Meselesinin uluslar arası her platformda dile getirmemizi, haklı davamızı sonuna kadar sürdürmemizi, yapmadığımız bir soykırımı bütün delilleriyle ispat etmemizi , yazılan eserlerin sadece Türkçe değil tüm batı dillerine çevrilerek Avrupa ülkelerine gönderilmesini önerdi ve Ermeni tehciriyle ilk defa “Ruhum Ayağa Kalktı” adlı bir roman yazıldığını, bunun da yabancı dillere çevrilmesi gerektiğini” belirtti.

Konu Türk tarihi olunca konferansa ilgi azdı. Ama bir konser olsaydı, hele hele pop ve caz olsaydı salon tıklım tıklım dolardı. Konya halkını böylesine milli ve hassas konularda daha duyarlı olmaya davet ediyorum.

Esen kalın!