İşlerimin yoğunluğu nedeniyle Pazartesi yazısını yetiştiremedim. Çok arzu ettiğim ve davet edildiğim halde TYB Konya Şubesi'nin Muğla'ya düzenlemiş olduğu YAZILACAK ÇOK ŞEYİMİZ VAR, Muğla'ya Gidiyoruz gezisine de katılamadım.
Yıllar önce İşletme Fakültesi'nde okuduğum Ev yaparsan tuğladan, kız alırsan Muğla'dan diye bildiğim, aşını yiyip, suyunu içtiğim, Kurşunlu Camisi'nde namaz kıldığım o güzel şehri ve Basın İlan Kurumu, Muğla Şubesi Başkanlığına atanan kıymetli kardeşim M. Ali Köseoğlu'nu yerinde ziyaret edip görme fırsatını da kaçırmış oldum.
Konyaspor'un Fenerbahçe'yi yenip sahalardan silmesi, şampiyonluk yolunda Fenerbahçe'nin fenerini söndürmesi üzerine, içimden geçen duyguları okuyucularımla paylaşayım dedim.
Milli Takım ve Mehter Takımı'ndan başka bir takım tutmasam da, fanatik olmasam da, Torku Konyaspor'un bir İstanbul takımını daha yenmesi üzerine sevincimi ifade etmek istedim. Oturup yazacak zaman bulamadım.
Futbolla ilgili yazmak da pek âdetim olmayınca ve bunca önemli gündem maddesi varken acaba yazsam mı, yazmasam mı? diye az da olsa bir kararsızlık yaşadım.
Sonunda yazmaya karar verdim. Öyle yaSevinçler paylaştıkça artar, üzüntüler paylaştıkça azalır dedim.
Günlük hayatımızda çok farklı meşgalelerimiz oluyor, bazen kafamızı, sırtımızı kaşıyacak zaman bile bulamıyoruz.
Gelendir, gidendir, ölümdür, düğündür, alışveriştir, sohbettir, toplantıdır, okuldur, derstir derken zaman öyle geçiyor ki yirmi dört değil, yüz yirmi dört saatiniz olsa, pek çok işiniz yarım kalıyor.
Ama ben yazmasam da, yazamasam da Konyaspor yazıyor. Hem de ne yazıyor? Destan yazıyor, tarih yazıyor.
Evet, Konyaspor destan yazmaya devam ediyor. Deplasman demiyor, kendi iç sahası demiyor, büyük takım, küçük takım demiyor, önüne geleni yeniyor. Kulakları çınlasın, MHP Lideri Bahçeli'nin dediği gibi Alayını ezip geçiyor.
Konya'ya ve Konyalılara bir bayram havası yaşatıyor. Konyaspor, yöneticileriyle, Ahmet Şan'ıyla, teknik adam Aykut Kocaman'ıyla, taraftarıyla ve bütün oyuncularıyla alkışı hak ediyor. Konya'da Fener galibiyetiyle birlikte Fener alayları yaşanıyor. Havai fişekler gökyüzünde sevinç lalelerine dönüşerek, yerdeki lalelerle buluşuyor, kucaklaşıyor.
Torku Konyaspor, korkuyu yenmeyi öğrenince, zaferden zafere koşuyor. O zaferden zafere koştukça, Konyalılar da genciyle, ihtiyarıyla, coşuyor. Centilmenliği elinden bırakmadan, magandalık yapmadan, ölçüyü kaçırmadan sevinmesini biliyor.
Gözler gülüyor, yüzler gülüyor, herkese güven geliyor.
Birlik beraberlik, kardeşlik şarkıları söyleniyor. Sevinç dalgaları oluşuyor.
Konya, Süper Lig'de Kocaman darbeler yapıyor, Kocaman zaferler elde ediyor, Kocama galibiyetler kazanıyor. Seyircisine taraftarına Kocaman hediyeler sunuyor. Şan'la şerefle, hilesiz, hurdasız, şişesiz ve şikesiz galibiyetlere imza atıyor.
Konyaspor'un zaferlerini anlatmaya, gazetemizin de manşetten duyurduğu gibi Kelimeler Kifayetsiz kalıyor.
İstanbul Medyası görmese de, yazmasa da, konuşmasa da Konya masa başında değil, kirli mahfillerde değil, yeşil sahalarda kendini gösteriyor.
Rangelovve Ali Çamdalı gibi oyuncularımız, attıkları gollerle kendi seyircilerine zeytin dalı atıyor, güller atıyor. Ekip ruhuyla başarının sırrını yakalayan Konyalı futbolcular, üçüncülük koltuğuna oturmuş, puan üstüne puan kazanıyor.
Aykut Kocamanve oyuncuları, Konya'nın haklı galibiyetlerini gölgelemeye ve lekelemeye çalışan, İstanbul takımlarından başka takım tanımayan, sürekli Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın türküsünü çağıran Ulusal Medyayı ve Sosyal Medyayı ve onların tarafgir, objektif olmayan haber ve yorumlarını, üç ya da dört büyük takıma yaptıkları dalkavuklukları çöpe atıyor. İnsanlık dersi veriyor.
Evet, bizim gibi futbolu çocukluk ve gençlik yıllarına bırakıp, ilgi ve alakasını kesmiş nicelerine tekrar futbol oyununu, yenmenin hazzını, galip gelmenin güzelliklerini yaşatıyor, Konya'yı bütün Türkiye ve dünyanın gündemine taşıyor, tanıtımın en kralını yapıyor.
İnancın, gevşememenin, azmin, yenilince üzülmemenin, çalışmanın semeresini gösteriyor.
Bu sebeple Ahmet Şan ve ekibini, Aykut Kocaman ve oyuncularını Özellikle de on ikinci oyuncu tabir edilen taraftarını tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.
Ha bir de şunu söyleyeyim üstüme vazife olmadan ve unutmadan: Rangelov, Skubiç, Vukoviç, Bağiç, Holmen, Meha, Traore.
Bunlar iyi de, yerli olan, bizim olan çocuklarımız, alt yapıdan yetişip gelen çocuklarımız daha çok listede yer alsa olmaz mı? Baksanıza Ali Çamdalı attı ikinci golü, getirdi üç puanı.
GÜNÜN SÖZÜ
KALP TEMİZ OLURSA, DİLDEN GÜZEL SÖZLER ÇIKAR.
Hz. Ali (r.a)