Sosyal medyanın toplumun tüm kesimlerine yayılması ile  bu başlık günümüz realitesi halini aldı. Günümüzde bir yerde meydana gelen bir olay, sosyal medyadan dünyanın öbür ucuna hemen ulaşmaktadır. Algı ve itibar at başı giden kavramlardır. Öyle ki, meydana gelen olaylar ve ele alınış biçimi sadece failleri değil, arka planda yer alan şirketleri, kurumları, şehirleri ve  hatta ülkeleri  derinden etkilemektedir. Algı operasyonu işi de profesyonel bir meslek gibi icra edilmektedir.

Her insan tabiatıyla eşref-i mahlukat anlamında itibarlıdır. İtibarlı bir yaşam bir insan hakkıdır. Yaşadığımız dünyanın kavramlarından biri olan “itibarsızlaştırmak” adeta katletmekten  bile daha kötüdür. Zira , katledilenden geriye iyi hatıralar kalır, masum ve mazlum kimliğiyle tarihte yerini alır; itibarsızlaştırılanın ise tam tersi… Sadece kişi ile de kalmaz altsoyuna ve yakınlarına dahi sirayet eder. Ahlakî ilkeleri olmayanlar rakiplerini tasfiye etmek  için genellikle çeşitli tuzaklarla itibarsızlaştırma yoluna başvurmaktadırlar. Kişinin zafiyetini analiz edip buna göre yemlemek en bilinen yöntemdir. Bunlar genellikle ya cinsellik ya makam ya da para şeklinde olmaktadır.

Osmanlı devrinde kişi itibarına çok önem verildiğine dair hatıralar dinlemiştim. Yakınları bu utançla yaşamasın diye kişinin suçu gizlenirmiş. Yönetim, tepkileri de sineye çeker, kişiyi sürgüne gönderir veya muhalif yaftasıyla cezalandırılırmış. Gerçekte şahıs kanunlara göre suç sayılan fiilin failiymiş.

İnsan itibarının, yokluğunda bile korunmasına maneviyatımızda da çok önem verilmiştir. Kişinin gıyabında hoşa gitmeyecek menfi  ancak doğru konuşulması kesinlikle men edilmiş ve “ölü eti yemek” gibi tiksindirici olarak nitelenmiştir. Çünkü itibar suikastı yapılmaktadır.   Ne yazık ki, toplumun geniş kesiminde nazarı dikkate alınmaksızın çok rahat itibar suikastı yapılmakta, sosyal medya da bu maksatla geniş ölçüde kullanılan bir araç haline dönüşmüştür.

 “Hedefe giden her yol mübah” fikriyatıyla kişilerin itibarına suikast olan ifadeler neredeyse hayatın olağan  akışı gibi sıradanlaşmıştır. Halbuki, rakibimiz, düşmanımız, hasmımız kim oluşa olsun önce biz:

Ahlaklı,

Merhametli,

Dürüst,

Samimi,

Tevazulu,

İnsan  haklarına hürmetli,

olmalıydık, değil mi?

Doğruluk, dürüstlük, insan haklarına saygı gibi alanlarda medeniyet üstünlüğümüzü başkalarına kaptırmamalıydık.