Bizim kuşak, öznesi lider olan bir siyasi atmosferde yetişmişti.

İçinde bulunduğumuz Ülkücü harekette, Rahmetli Türkeş özel bir konuma sahipti. Tüm teşkilatlar ona bağlıydı, hareketin fikri temellerini Dokuz Işık eseriyle o atmıştı.

Türk devlet geleneğinde liderin büyük önem taşıdığı düşüncesine dayandırılan Başbuğ, ülkücü harekette ortak aklın, programın, söz ve karar hakkının yerini tutmuştur.

Ülkücüler, kendilerinin lider, teşkilat, doktrin anlayışıyla disipline edildiklerini sık sık belirtmişti. 

Kimi zaman parti içinde farklı sesler çıksa bile bu tartışmalar genellikle Türkeş'i mistikleştiren "Başbuğ'un bir bildiği vardır." sözleriyle noktalanmıştır.

Bu düşüncenin en somut örneklerinden birisi de Dündar Taşer'in: "Türkeş'in yanlışı, benim doğrumdan daha doğrudur." İfadesidir

Bu denli yüceltilen bir lideri eleştirmek, bu lidere karşı sert açıklamalar yaparak yeni bir parti kurmak; ülkücü hareket için oldukça büyük bir tabu, hatta ihanetle eşdeğer olmuştur.

Bilge lider olarak tanımlanan Türkeş “in liderliği, ülkücü hareketteki üç değişmezden biri olarak görülmüştür.

Türk-İslam Ülkücülerinin, lider, teşkilat, doktrin üçlemesini tartışmaya açma önerileri de 1992 yılındaki bölünmeden sonra değil, bölünmeden çok daha önce başlamıştır. Türk-İslam Ülkücüleri, ülkücü hareketin yeteri kadar sorgulama, tartışma yapmamasından yakınmıştır.

Türk-İslam Ülkücüleri de her fırsatta bireylere bağlı olmadıklarını belirtmeye çalışmışlardır.

Karizmatik lider anlayışı, lider-teşkilat-doktrin anlayışı 1985‟lerden sonra da terk edilmediği için, yetişmiş on binlerce ülkücü ve yetişmekte olan büyük bir gençlik kitlesi harekete olan bağlılığını yitirmiş ve harekete gerekli desteği verememiştir. “Başbuğ nerede biz oradayız!”, “Lider-teşkilat-doktrin!” gibi sloganlarla hareketin yeniden şekillenebileceğini zanneden bir takım insanlar, ciddi bir istişare ile hareketin problemlerini tartışıp çözümler bulmaktan kaçınmışlar ve İslami dünya görüşü, Türkiye’nin ve çağın şartları doğrultusunda görüş üreten insanlarımızı ya ihanetle, ya da korkaklıkla suçlamışlardır.

Bu yapı üç aşağı beş yukarı o günkü şartlarda bütün siyasi partilerde mevcuttu. Yapılar liderin yanılmazlığı ve kutsiyeti üzerine kurulu idi.

Aradan yıllar geçti aynı hastalık devam ediyor. Liderin bir bildiği var. Lider tartışılmaz, tenkit edilmez.

“Batı kalbi, Doğu aklı kaybetti” demişti Muhammed İkbal. Aslında bizim dinimiz meşveret ve istişareye çok büyük önem vermişti. Hazreti peygamber hep bu usulü kullanmıştı.

Şimdi biz bunlardan neden uzaklaştık? İtaat kültürü son zamanlarda hızla artı. Biz hesabımızı lidere, genel başkana, kanaat önderine değil Allah’a vereceğiz.

Allah’ın birliği ve peygamber efendimizin risaleti dışında hiç bir mutlak hakikat tanımadan ” yönetmek ve yönetilmek asli amacımız.

"İnsanların kutsiyeti üzerine inşa edilmiş, lider karizmalarına dayalı siyaset ve yönetim anlayışını topyekûn reddediyoruz."

****

Peki, lidere, genel başkana sadakatimiz, bağlılığımız ne ölçüde olacak?

Tabi ki, inançlarımızda, kadim devlet anlayışımızda, hukukun üstünlüğünde ve evrensel ilkelerde.

İlke merkezli liderliğin özellikleri nelerdir?

İlke merkezli liderlerde görülen özelliklerin bazılarını kısaca açıklayalım:

Sürekli Öğrenme: Öğrenmek için kitaplar, eğitimler, deneyimler, diğer insanlar gibi çok çeşitli kaynaklar vardır. İlke merkezli liderler her türlü öğrenme kaynağına kendilerini açık tutarak sürekli öğrenirler.

Hizmet Odaklılık: İlke merkezli liderler hayatı bir kariyer olarak değil, bir görev olarak görürler. Bu bakış açısıyla her sabah insanlara hizmet etmek için uyanırlar.

 Çalışmadan, bir yükü omuzlamadan, insanlara emeğinizi sunmadan ilkeli lider olunmaz. Sabah erkenden kalkın, o gün yapacağınız işleri küfenize doldurun ve hizmet edin!

Pozitif Enerji Yaymak: İlke merkezli liderlerin yüzünden keyif, neşe ve mutluluk akar. Daima olumlu yaklaşıma sahiptirler. Hevesli ve umutlu bir ruh halleri vardır.

İlke merkezli liderler, herhangi bir olumsuz enerji ile karşılaştığında bunu tersine çevirecek barışçıl ve sakinleştirici bir yol izler. Negatif enerjiyi ve çatışmaları yönetmek de bu özelliğin bir parçasıdır.

Başkalarına İnanmak: İlke merkezli liderler başkalarının eleştirilerine, olumsuz davranışlarına ve zayıflıklarına aşırı tepki göstermez. Zayıflıklar konusunda çaylak değillerdir, aksine zayıflıkların farkındadırlar. Davranışların ve potansiyelin farkını bilirler. Diğerlerindeki açığa çıkmamış potansiyelleri görebilirler. Hasetlikleri yoktur. İnsanları kategorize etmezler, yargılamazlar.

Kimseyi etiketlemezler. İnanmak görmektir. İlke merkezliler insanların içini görürler. Bu bakış açısı gelişim için uygun iklimi sağlar. Bu iklimde potansiyeller açığa çıkar ve tohumlar filizlenir.

 Her şeyi kendinde görmek yerine başkalarının potansiyellerini görüp açığa çıkarmalarına yardımcı olmak, hem onları büyütür hem de sizi büyütür.

Dengeli Bir Hayat Yaşamak: İlke merkezli liderler, işi ve özel hayatı dolu dolu yaşarlar. Aktif bir sosyal hayata sahiptirler. Arkadaşları ve sırdaşları vardır. Farklı gazeteleri, dergileri ve kitapları okurlar. Farklı ilgi alanlarına sahiptirler, entelektüel açıdan zengin bir hayatları vardır. Ne tamamen işkoliktirler, ne de tamamen aylak. Fiziksel ve ruhsal sağlıklarına özen gösterirler. Hiçbir konuda aşırıcı değillerdir. Hiçbir konuda “yap hep ya hiç” anlayışını gütmezler

Hayatı Bir Macera Olarak Görmek: İlke merkezli liderler hayatın tadına çıkarırlar. Yeni yerleri, yeni aktiviteleri, yeni insanları merak ederler. Yeniye karşı, maceralara karşı gerekli olan güven ihtiyacını direkt kendilerinden karşılarlar.

 Bu güvenin kaynağı zekâları, enerjileri, hevesleri, yaratıcılıkları ve cesaretleri gibi öz kaynaklarıdır. Tamamıyla esnektirler. Yeni maceralar onlar için asla korkutucu değildir, tam tersine keyif vericidir.

 Sinerjik Olmak: Sinerji, bütünün parçaların toplamından fazla olması durumudur. Kırılmış bir vazonun parçalarının toplamı ile aynı vazonun sağlam halini düşünün. İlke merkezli liderler sinerjiktir.

İçinde bulundukları her hali iyileştirebilme yetisine sahiplerdir. Hem sıkı hem de akıllıca çalışırlar.

İş hayatında güçlü yönlerini ortaya koyarlar ve zayıf oldukları alanlarda da başkalarının güçlü yönlerini kullanarak bütünü oluştururlar.

Kendini Yenilemek İçin Çalışmak: Kişiliğin dört boyutu vardır; fiziksel, mental, duygusal ve ruhsal. İlke merkezli liderler bu dört boyutta kendilerini yenilemek için sürekli çalışırlar.

Fiziksel olarak zinde kalmak için kardiyo, esneme ve kas geliştirme egzersizleri yaparlar. Mental açıdan dinç kalmak için okuma, yaratıcı problem çözümü, yazma ve hayal etme gibi zihinsel çalışmalar yaparlar.

Merhum Şair Abdürrahim Karakoç abi. ” Ne dostlarımız kabul ettiğimiz derecede iyidirler, ne de düşmanlarımız kabul ettiğimiz derecede kötüdürler. Beni de böyle değerlendiriniz” diyor. Aslında temel mesele bu.

Baki selamlar.