Ermeni Meselesi, Emperyalist devletlerin ve Ermenilerin, diye ortaya attıkları ve Türk milletinin Ermenileri I. Dünya Savaşı sırasında katlettikleri yalanının adıdır. Doğu Anadolu'da yoğunlukta oldukları vilayetlerde Osmanlı ordusunu arkadan vuran, Müslüman halkı hunharca katleden Ermenilere karşı Osmanlı Devleti, askerini ve halkını korumak adına 24 Nisan 1331 ( 6 Mayıs 1915) tarihinde Ermeni çetecilerinin elebaşlarının tutuklanması, isyana karışan şer odaklarının dağıtılması hususunda tehcir kararı alır. Bu tehcir kararının uygulanması sırasında bazı istenmeyen olaylar ve hastalıklar sonucu can kayıpları yaşanır. İstem dışı gelişen bu can kayıplarının meydana geldiği bu olayların vuku bulduğu tarihi Avrupa devletleri siyasi emellerine alet ederek sözde Ermeni soykırımının miladı olarak kabul ettiler. Batılı devletlerden ve Rusya'dan destek alan Ermenilerde kendi yaptıkları katliamları Türklere yükleyerek, Türkler bizi katlediyor! diye yaygaraya başladılar. O günden bu güne bu konu sürekli kaşındı ve uluslararası platformlarda gündeme getirilerek, hoşgörüsü ile cihana nam salan Türk Devleti'nin başına bela ettiler.
Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethiyle kendilerine bir Patrikhane kurularak Osmanlı topraklarında serbestçe hareket eden, ibadetlerini istedikleri gibi yerine getiren, ekonomik ve kültürel faaliyetlerini geliştirerek rahat ve huzur içinde yaşayan Ermeniler, nasıl oldu da 19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde bir sorunlar ve dertler yumağı haline getirildi? Şimdi bu olayın adım adım nasıl kıvama getirildiğine kısaca bir göz atalım.
II. Meşrutiyet'ten Önce Ermeni Faaliyetleri ve İsyanları
Osmanlı Devleti'yle Ermeni Cemaati arasında 1870'li yıllara gelinceye kadar kayda değer herhangi bir olay yaşanmamıştır. Rusya'nın ve İngilizlerin iğfalleriyle bağımsız bir Ermenistan kurma hayaline kapılan Ermeniler, patrik Mıgırdıç Hirimyan etrafında toplanarak yoğun bir propaganda faaliyetine giriştiler. Çeşitli gazete ve dergilerde hazırladıkları senaryoları ve iftiraları yayarak Avrupa devletlerinin Osmanlı Devleti'ni sıkıştırmalarını ve kendilerine muhtariyet verilmesini istiyorlardı. Ekonomik gelirleri zarar gören ve faydayı Osmanlı tabiiyetinde kalmakta gören Ermeni Cemaati'nin ileri gelenlerinin baskıları neticesinde 1873'te patrik istifa ettirildi. 1874'te Ermeni Patrikliğine atanan Narses Varbedyan, 1877-78 (93 harbi) Osmanlı Rus Savaşı'nda devletin zor durumundan istifade ederek Ayastefanos'a kadar dayanmış olan Grandük Nikola'ya bir muhtıra göndererek, Osmanlı devleti aleyhine şikayette bulunuyor ve yoğunlukta oldukları şark vilayetlerinde muhtar bir idare kurmaları, bu da olmazsa zikredilen vilayetlerin Rusya'nın himayesine alınmasını rica ediyordu. (1) Rusya da ayağına kadar gelen bu fırsatı değerlendirmiş, Berlin Muahedesine bir madde koydurmuştur. Rusya, Ermeni sorunuyla ilgilenir görünerek, onları devlet aleyhine kışkırtmış ve devleti içten çökertmeyi planlamıştır. Menfaatleri gereği İngiliz ve Fransızlar da Rus yayılmacılığını engellemek için Ermenilerin faaliyetlerini desteklemişler, Ermeni gençlerini açmış oldukları okullarda eğiterek, Rusya'ya karşı bir kalkan olarak kullanırlarken, Osmanlı Devleti'ne karşı fitili ateşlenmiş bir bomba olarak haline getirdiler.
Dr. Artarcıyan, Ermeni Milleti Tarihi isimli eserinde, Zeytun bölgesinde isyan çıkardıklarını, yapılan nasihatler sonuç vermeyince devletin üzerine kuvvet gönderdiğini; Avrupa'dan silah ve erzak yardımı alan Ermenilerin Osmanlı ordusunu bozguna uğrattığını; Türkler ikinci bir birlik hazırlarken Zeytun Ermenileri ve Patrikhane, Fransız İmparatoru III. Napolyon'a bir heyet göndererek arabuluculuk etmesini istediklerini yazmıştır. Yine aynı kitapta, Durumdan endişelenen Türkler, kiliselere baskın yapınca özellikle Doğu'da Erzurum kilisesinde çok sayıda silah ve cephaneye el konulduğunu yazmıştır. (2)
Ermeniler, yurdun her tarafında isyan çıkartarak ülkeyi kan gölüne çevirmişlerdir. 20 Haziran 1890'da Erzurum, Temmuz 1890'da Kumkapı Nümayişi; 1892-93'te Merzifon, Kayseri ve Yozgat'ta isyan çıkardılar. Osmancık postasının yolunu keserek postacılar ve zaptiyeleri öldürdüler. Aynı taarruza Yozgat postası da uğradı. Derbent karakolunu basarak zaptiyeleri öldürdüler. 1904'te Sason'da isyan çıkaran Ermenilerin yaptıkları katliamlar sonrasında, Türkler bizi yok ediyor diye yaygara yapınca Avrupalı devletler bir heyet göndererek durumu tetkik etmişlerdir. V.te. R. Des Coursons'un tarafsız müşahit gözüyle tespitleri şöyledir: !Asiler İngiltere'den gelmiş ateşli mükerrer silahlarla her şeyi yapmışlar; yangın, kıtal! Tahkikat Heyeti, Osmanlı Hükümeti'nin asilere karşı asker göndermekle en meşru hakkını istimal etmiş olduğunu tespit etmiştir!Asiler, Anduk dağındakilerle birlikte çeteler teşkil ettiler. Bu çeteler de civardaki aşiretlerde korkunç kıtaller, yağmalar yaptılar. Ömer Ağa'nın yeğenini diri diri yaktılar. Güllü-Güzan köyünden üç dört saat ötede İslam kadınlarına tecavüz ettiler, bunları boğazladılar. Birçok Müslüman, gözleri oyularak, kulakları kesilerek, en müthiş ve alçakçasına hakaretlere maruz kalarak Hıristiyanlığı kabule ve haçı öpmeye mecbur edildiler. (3) Ermeniler bu isyan ve nümayişlerini artırarak devam ettirdiler. 18 Eylül 1895'de Van, Bitlis ve Muş'tan gelen Ermeni çetecileri, İstanbul Kumkapı'da toplandılar. Burada patrikhanedeki papazların vaazlarıyla coşarak Babı Ali'ye doğru yürümeye başladır. Rast gele ateş açarak pek çok sivilin ölümüne sebep oldular. Asiler Babı Ali'ye gelince dağıldılar. Ermenilerin hep yaptıkları yanına kâr kaldı ve zavallı masum halk hakkını arayamadı. Çünkü Osmanlı Devleti, Avrupa devletlerinin ağır baskıları altında idi. 1895'te Zeytun'da, 1896'da Van'da isyan çıkaran Ermeniler, Müslüman halkı canından bezdirmiş, pek çok kişi malını mülkünü terk ederek Anadolu'nun iç taraflarına doğru göçmeye karar vermişti. Bu isyanlarda Avrupa devletleri, Rusya ve İran, Ermenilere silah yardımı yaparak onların yaptıkları katliama ortak oluyorlardı. Ermeni Komitacıları 14 Ağustos 1896'da Avrupa devletlerinin ve özellikle de Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne müdahale etmesini temin gayesiyle Osmanlı Bankası'nı bastılar. İstedikleri verilmeyince isyancıların elebaşları, İngiliz, Fransız ve Rus hükümetlerinin İstanbul'daki sefaretleri vasıtasıyla Avrupa'ya kaçırıldılar.
Ermeniler yaptıkları taşkınlıklara 1904'te Sason ve Yıldız Suikastıyla devam ettiler. Ama her seferinde Avrupa devletlerinin baskıları sonucunda Ermenilerin yaptıkları yanlarına kâr kaldı.
I.Dünya Savaşı'nda Ermeniler
1914'e gelindiğinde Osmanlı Devleti batıda ve güneyde İngiliz ve Fransızlarla, Doğu'da da Ruslarla savaş halinde idi. Kafkas cephesi adıyla anılan bu cepheyi III. Ordu savunmakta ve karargah merkezi de Erzurum'du. Karargah merkezinin Erzurum'a kadar çekilmesi, Rusların işini kolaylaştırmış, Doğu Anadolu'daki Türk topraklarını elini kolunu sallayarak rahatça işgal etmelerini temin etmişti. Daha sonra Enver Paşa'nın giriştiği Sarıkamış Taarruzu başarısız olunca Doğu Anadolu bölgesini savunacak III. Ordu tamamen erimiş ve bölge tamamen düşman işgaline uğramıştı. Bu sırada Rusya'da bulunan Ermeniler de Erivan'da bir birlik teşkil edip, Rusların komutasında Türk topraklarını işgale ve Müslüman ahaliyi katletmeye başladılar. Doğu bölgelerimizi koruyacak III. Ordu tamamen dağıldığı için Van'ı işgal eden Ruslar, buraya bir Ermeni mutasarrıf tayin ederek Müslüman halkın akıbetini Ermenilerin insafına terk etti. Zorla evlerinden çıkarılan halk bin bir işkenceye maruz kalarak göçe zorlandı. 7-9 yaşa kadar pek çok kadın ve kızların namusları kirletildi. Katliamdan kaçabilenler Anadolu'nun iç tarafına doğru aç susuz göç etmeye başladı ve pek çoğu da yollarda hastalıktan ve açlıktan vefat etti.
Tortum Asker Alma Riyaseti Reisi Yüzbaşı İsmail Hakkı'nın 20 Eylül 1331 tarihli (3Ekim 1915) çektiği bir şifrede; 1307-1310 tarihleri arasında Ermenilerin, Erzurum, Narman ve Tortum yöresinde Müslüman halka icra ettikleri melanetleri ve I. Dünya Savaşı'nda Ruslarla nasıl kol kola hareket ettiklerine dair, şu bilgiler yer almaktadır: 1-Narman ve Tortum Mıntıkalarında 1307-1310 seneleri arasında 60-70 neferden mürekkep, Narman'ın Ekrek ve Yeğenhas; Tortum'un Sipek Karyesi ahalisinden Bitlisli KulikoğluKirkor'un riyaseti altında Narman'da pek çok kişileri katlettikleri, HaçuyUlya karyesi eşrafından Salih Ağa'nın Ebed Yaylasında karnı delinerek, kendi eliyle ciğerlerini çıkarmak suretiyle katlettikleri; 2-Karye-i mezkurdan Ahmed isminde bir genci diri diri ateşe atarak yaktıkları, yanmış cesedin KeşitVartan'nın hanesinden çıktığı mahkeme kararıyla sabit olup, faillerinin Erzurum Hapishanesinden firar ettikleri; 3-Çete efradının çoğunun Müslüman kıyafetleriyle dolaşıp, yalnız yakaladıkları kişileri katlettikleri, tarlalarda ve mezralarda çalışan çoluk çocuğa taarruz ettikleri ve ahalinin ırz ve namuslarını berbat ettikleri!4-Seferberlikte Narman'ın Ekrek ve Yeğenhas karyesi Ermenilerinden hiç birinin askerlik şubesine gelmediği.5-Düşmanın istilasında Ekrek ve Yeğenhas karyesi Ermenileri, Rusların önüne düşerek Rus asker elbisesini giyerek, silahını kuşanarak Rus ordusuna dahil oldukları; Rus askerlerinin yapmadıkları fenalıkları yaptıkları, Rusları da teşvik ederek Müslüman halkın ileri gelenlerine ve ailelerine hakaretlerde bulunduklarını, ırz, namus, can ve mal güvenliğinin bulunmadığını. (4)
Savaş başlar başlamaz Enver ve Talat Paşalar, Osmanlı vatandaşı olan Ermenileri uyararak, düşman safında yer almaları durumunda devletin çok sert tedbirlere başvuracaklarını belirtmişti. Başta Ermeni Patriği Zaven Efendi olmak üzere, birçok Taşnak ve Sutyun komite üyeleri ve Ermeniler bu uyarıları dikkate almayarak silaha sarıldılar. Başlarında bulunan milletvekilleri ile Rusya'ya göç ederek onların safında savaşa katıldılar. Osmanlı Devletinin sınırları içinde yoğun oldukları bölgelerde silahlanarak isyan çıkardılar. Cephedeki Türk askerlerine lojistik destek veren birliklere ve silahsız, savunmasız halka saldırarak hunharca katletmeye başladılar. Nisan 1915'te isyan Van'da patlak verdi. (5)
Tehcir Kanunu ve Ermeni iddiaları
Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı'na girdiği zaman Ermeniler de çeşitli toplantılar yaparak Osmanlı Devleti'ne karşı ayaklanmayı, Ruslar Osmanlı topraklarına girdiklerinde onlara katılarak onlarla birlikte Müslüman halka ve Türk askerlerine saldırmayı planlamışlardı. 21 Temmuz 1914'te Taşnak- Sutyun ve diğer komitelerin yaptıkları fevkalade toplantıları sonucu taşra şubelerine şu talimatı göndermişlerdi:Rus ordusu huduttan ilerler ve Osmanlı ordusu çekilirse, her tarafta birden eldeki vesait ile kıyam olunacak, Osmanlı ordusu iki ateş arasında bırakılacak, binalar ve beylik müesseseler bombalarla havya uçurulacak, yakılacak ve hükümet kuvvetleri işgale uğrayacak, levazım kafilelerine baskın yapılacaktır. Aksine Osmanlı ordusu ilerler ise, Ermeni askerleri silahlarıyla beraber Ruslara iltihak edecekler, kıtalarından firarla çeteler teşkil edeceklerdir. (6) Şubat 1915'te Tiflis'te toplanan Nasyonalist Ermeni Milli Kongresi'nde Taşnak-Sutyun Partisinin Türkiye mümessili milli büroya verdiği raporda şunları ifade etmekteydi: Malum olduğu üzere Rus hükümeti, Harbin başında Türk Ermenilerini silahlandırmak ve harbe hazırlamak, hatta Türkiye içerisinde isyan tertip etmek için ilk olarak 242.900 ruble vermiştir. Gönüllü müfrezelerimizin Türk zinciri arasından geçerek gerisinde bir anarşi çıkartarak oradaki ihtilalcilere katılması ve mümkün ise Türk ordusunun cephe gerisinde bir anarşi çıkartarak, bu suretle Rus ordusunun Türkiye'yi işgalini temin etmesi ve iler harekâtını kolaylaştırması lazımdır! (7)
Çanakkale savaşlarının başladığı 18 Mart 1915'te eş zamanlı olarak Ermeniler de eylemlerini genişleterek Van ve çevresinde gerçekleştirdikleri baskınlarda, sivil halktan pek çok kişiyi öldürmüş, Mahmudiye'de Müslümanları toplu olarak katletmiş, camileri ahır haline getirmiştir. 15 Nisan 1915'te Van, Çatak, Bitlis ve Sivas'ta isyan başlamıştır. Van ve çevresinde memur ve jandarmalar katledilmiş, karakollara ve Türklere ait evlere saldırılar gerçekleşmiştir. Bu durum, Rusya'nın Paris büyükelçisi Sazanov'un 28 Nisan 1915 tarihinde Fransa Dışişleri Bakanlığına yolladığı mektuba istinaden 14 Mayıs 1915'te yolladığı yazıda, Van bölgesinde Ermeniler tarafından, 6000 Müslüman'ın öldürüldüğü, Van ve Çatak savunmasının devam ettiği ve acil yardım talebinde bulundukları şeklinde yansımıştır. (8)
Osmanlı Devleti, Ermenilerin Müslüman halka ve Türk askerlerine karşı uyguladıkları katliamlar karşısında sessiz kalamayarak harekete geçti. Hiçbir nasihati ve uyarıyı kabul etmeyen bu azgın millete karşı 24 Nisan 1915'te vilayetlere ve mutasarrıflıklara şifreli bir emir göndererek bu şer ocaklarını dağıtmaya karar verdi. Bu talimatta Ermeni komite merkezlerinin kapatılması, evrakına el konulması ve komite elebaşlarının tutuklanması gibi hususlar yer alıyordu.Bundan sonra tutuklamalar başlamıştır. Mısırdaki İngiliz Askeri Ofisi'ne Dedeağaç üzerinden ulaştırılan haberde 24 Nisan gecesi üç Ermeni din görevlisi ile içlerinde ermeni Puzantion gazetesinin de sahibi olduğu 1800 kişi tutuklanmıştır. Tutuklanan Ermeniler Ankara'ya gönderilecektir. Tutuklananların 500'ü Taşnak, 500'ü Hınçak ve geri kalanlar da Ramgawar Partizanlarıdır denilmektedir. (9)