Ankara'dan sevgili kardeşim Ekrem Eraslan, oldukça dertli bir şekilde yazmış:

“Üsküdar'da belediyenin inşa ettiği Kâbe'de duada bulunulan, Zile'de Kur'an sahifelerinden yaş pasta yapılıp yenilen, Manisa'da Allah'la konuşulup depremlerin engellendiği zamanlara eriştik...

Yeni ihdas edilen bu saçmalıklardan yüzlerce yıllık başka saçmalıkları ortadan kaldırmaya ne aklımız erecek ne de enerjimiz yetecek...

Allah'ım şeytanın bire bin aldığı bereketli(!) topraklarda aklımıza ve imanımıza mukayyet ol” diye dua ederek bitirmiş, gönderdiği mesajında.

Manisa'yı bilmiyorum, Üsküdar Belediyesi'nin yaptığını da duymadım ama Tokat'ın Zile ilçesindeki yaş pasta olayını dün bizim gazetede, Konya Yenigün'de okudum. 

Olay 2013'de olmuş. Hangi işgüzâr, hangi patavatsız düşünmüşse, açık vaziyette bir Kur'an gibi, üzerinde âyetlerin de belli olduğu bir yaş pasta, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle Kur'an Kursu Öğrencileri tarafından yaptırılmış.

Zile Müftülüğü “Olay Kur'an'ı Kerim'in ve Kutlu Doğum'un ruhuna ve mehabetine asla uygun değildir, konuyla ilgili gerekli inceleme başlatılmıştır” diye açıklama yapsa da, durum ne hallere düştüğümüzün, Batı taklitçiliğimizin acınacak halimizin bir göstergesidir.

Evet, bu durum, din gibi yeni yeni ihdas ettiğimiz, çağdaş hurafelerin sadece birkaç tanesidir.

“Kur'an'ı okumuyoruz, okuyoruz nasılsa anlamıyoruz, en iyisi yiyerek içimize sindirelim” der gibi bir düşüncenin tezahürü olan bu davranış gerçekten düşündürücüdür.

İndirilen dine değil de uydurulan dine inanmaya başlayan bir toplumda bu ve buna benzer davranışlar ve inanışlar maalesef bizleri de komik duruma düşürmektedir.

Yıllar önce İstanbul'da Zuhurat Baba Türbesi'ni ziyaret eden, çocuğu olmayıp, çocuk bekleyen, anne olmak isteyen kadınların, mezarın etrafında dönerek “Al sana bir göbek, ver bana bir bebek” diye dilekte bulunmalarını görünce hayretler içinde kalmıştım.

Buram buram şirk kokan, İslâm'ın tevhîd anlayışından alabildiğince uzak bu davranışlar ne kadar da saçma ve anlamsızdı. Allah'tan beklenecek bir yardım, kendine bile faydası olmayan, ölmüş bir varlıktan bekleniyordu.

ŞİVLİLİK 

Allah Resulü'nün “Allah'ım bize Recep ve Şa'ban'ı mübarek kıl ve bizi Ramazan'a kavuştur”  diye dua ettiği, mübarek üç aylar başladı. Bugün Recep Ayı'nın 3. Günü ve yarın mübarek Regaip Kandili. 

Allah, hepimiz için hayırlı ve bereketli eylesin. İslâm Âleminin uyanışına, kardeşliğine yeniden dirilişine vesile kılsın.

Üç Aylar, Recep ve Regaip Kandili'nin şehrimizde karşılanması, her zaman bir sevinç kaynağı olmuş, bir bayram havası içinde kutlanarak günümüze kadar gelmiştir.

Özellikle, sadece bu güzel şehre mahsus olarak sürdürülen, örfî bir gelenek olan ŞİVLİLİK, hem bir yardımlaşma, hem bir hediyeleşme, hem de bir birlik ve beraberlik eylemidir.

Bu güne mahsus evlerde yapılan “Pişi” ya da “Bişi”lerin komşular tarafından dağıtılması, komşuların birbirlerini hatırlamasına bir vesiledir.

Bu tarihten gelen, asla hurafe olmayan bir sevinç göstergesidir. Zengin fakir bütün çocukların kapı kapı dolaşıp,

“Şivli şivli şişirmiş, ergen oğlan (ya da erken kalkan) pişirmiş, iki çörek bir börek, bana şivlilik gerek”  diyerek ev sakinlerinden yiyecek içecek veya başka bir hediye istemeleri oldukça neşelidir. 

Hele ev sahiplerinin güler yüzlü bir şekilde, gelen çocuklara önceden hazırladıkları hediyeleri, çocukların çantalarına koymaları görülmeye değerdir.

Şivlilik geleneği, şehrimize hem ekonomik canlılık katmakta, alışveriş merkezleri, marketler, hatta mahalle bakkalları ve pazarcılar bu canlılıktan yararlanmaktadır.

Ayrıca aynı gün akşamı yapılan fener alayları, camilerde yapılan dinî programlar, sohbetler üç ayların neşesini, bereketini ve feyzini bizlere bir kez daha hatırlatmaktadır.

Evet, ŞİVLİLİK, Batı'nın NOEL BABA'sından ve Noel'inden daha anlamlı, bereketli ve hareketli bir Şükran'ı- Ni'met günüdür.

KONYA SPOR VE KONGRE SALONU VE EKSİKLER

19 Nisan 2015 Pazar günü Konya Müftülüğü, Konya Büyükşehir, Meram, Karatay ve Selçuklu Belediyelerinin ortaklaşa organize ettiği, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr.Mehmet Görmez'in teşrif ettiği, Mustafa Cihat'ın konser verdiği, Umre çekilişinin yapıldığı Kutlu Doğum Programındaydım.

İl Müftümüz Prof. Dr. Ali Akpınar, Diyanet İşleri Başkan yardımcısı, hemşerimiz ve okul arkadaşımız Dr. Ekrem Keleş ve Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Mehmet Görmez çok güzel, çok anlamlı konuşmalar yaptılar.

Günün anlam ve önemini belirttiler. Çok feyizli, faydalı ve ders alacak konuşmalar yaptılar. Mehmet Görmez'in hitabeti müthişti. O bizi görmese de biz O'nu gördük ve beğendik. İyi ki gelmişim dediğim bir program oldu.

Çekiliş için hazırlanan kitabın çok cüz'i bir parayla, bir çay parasına satılması, Türk Anadolu Vakfı, İrfander, Ribat, Memur-Sen'e ait standlardan verilen hediyeler, Ribat Aşevi'nin irmik ikrâmı çok güzeldi.

Yalnız eksik olarak gözüken, on bin kişilik kocaman salonun çevre düzenlemesinin halâ tamamlanmış olmaması, giriş ve çıkışları, salona şehirden gelirken gösteren işaret yazılarının bulunmaması dikkat çekiyordu.

Yine akşam ve yatsı namazı kılmak isteyenlerin hem abdest alırken, hem de namaz kılarken çektiği sıkıntılar vardı. Abdest almak için, namaz kılmak için düzenlenmediği, projelendirilmediği açıkça belliydi. Abdest alma yerinde elbise asacak askı yoktu.

Mescidin kıblesi belli değildi, belirtilmemişti. A4 ebadındaki bir dosya kâğıdına bir ok çizilmiş, kıble yazılmıştı. O da sabit olmadığından, sağa sola kaydığından, döndüğünden, kimi sağa kimi sola dönerek namaz kılıyordu.

Uzaktan gelenler için, şehir merkezine kadar servis düşünülebilirdi. Varsa da ben göremedim.

Son olarak bu Programa İlahiyat ve İmam Hatip Liseleri de katkıda bulunabilirdi. Yine de herkese teşekkürler.

                                     GÜNÜN SÖZÜ

AZ YE, AZ KONUŞ, AZ UYU, İSYAN VE GÜNAHLARI TERK ET, GİZLİDE VE AÇIKTA ALLAH2TAN KORK, ŞEHVETTEN KAÇIN.

                                                                                          Mevlâna