Yazıma, Yeniçağ Gazetesi yazarı Mevlüt Uluğtekin YILMAZ'ın, “PKK'ya destek veren ülkeler...” başlıklı yazısıyla  başlayayım: “Sevgili okuyucum; PKK'ya destek veren ülkeleri, Türk Milleti'nin bilmesi ve hiç unutmaması gerekiyor... 21 Şubat 2016 tarihli internethaber.com sitesinden aldığım bilgileri kısaltarak sizlere sunacağım. Rusya: Sam füzeleri, RPG roketatarlar, 60 milimetrelik havan topu ile bunlara ait mühimmat, uzaktan kumandalı mayınlar, gece görüş dürbünleri. Kalaşnikoflarda ise yüzde 70'lik oranla Rusya ilk sırada. PKK'nın kullandığı roketlerin yüzde 65'i Rusya'ya ait. İngiltere: Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne ait kargo uçaklarıyla roketatarlar PKK'ya teslim ediliyor. Ele geçirilen diğer suikast silahlarının İngiltere orijinli olduğu tespit ediliyor. Almanya: Kod numaralarını ordu envanterinin dışında tutarak PKK'ya füze gönderiyor. İtalya'yı mayınlar konusunda izleyen diğer ülke ise Almanya. Almanya, ayrıca PKK'lı teröristlere siyasi eğitimin verildiği bir ülke. ABD: Silahların seri numaralarını silen ABD, PKK'ya her türlü silahı aktarıyor. Ele geçirilen diğer suikast silahlarının ABD orijinli olduğu tespit ediliyor. ABD'nin bir diğer desteği ise el bombaları. İtalya: ABD gibi, silahların seri numaralarını silerek PKK'ya veriyor. Son on yılda güvenlik güçlerinin PKK'ya yaptığı operasyonlarda ele geçirdiği mayınların yüzde 60'ı İtalya'ya ait. Tabancalarda da İtalya imzası var. İtalya ayrıca PKK'lı teröristlere siyasi eğitimin verildiği bir ülke. Çin: ABD ve İtalya gibi silahların seri numaralarını silerek PKK'ya veriyor. Rusya'dan sonra Kalaşnikof teminatında ikinci sırada. İspanya: PKK'ya seri numaraları silinmiş silah ve tabanca teminatı. Ayrıca PKK'lı teröristlere siyasi eğitimin verilmesi. İsrail: PKK'ya seri numaraları silinmiş silah ve tabanca teminatı. Suriye, Irak, Ermenistan: PKK'lı teröristlerin kamplarında terör eğitimi bu ülkelerin istihbarat birimlerince veriliyor. Hollanda, Belçika, İsviçre, Yunanistan, Fransa ve Danimarka: Bu ülkelerde PKK'lı teröristlere siyasi ve örgütsel eğitim veriliyor. Sırbistan: Sırplar ile PKK arasında, ciddi oranda Balkan coğrafyası için uyuşturucu ticareti yapılıyor!” (21.04.2016)

Bu devletler kendilerine “Dünya Devleti” diyorlar, biz de ulu ülkemiz Türkiye için “Dünya Devleti” diyoruz.  Bu ifadeyi haklı olarak haykırıyoruz, Türk Milleti, insanlık tarihinde yer alan dünyanın en güçlü imparatorluğu olan Osmanlı İmparatorluğu'nu kurmayı başarmıştır; Osmanlı Devleti bir Türk mucizesidir. BTÖ'ne destek veren ne çok “Dünya Devleti”(!) var, bir kısmı ile dostmuşuz, bir kısmı ile müttefikmişiz, bazılarıyla da komşuyuz. Dost, müttefik ve komşu!..

İnsanlık, yeni ve tarihte görülmemiş boyutta acılar yaşamaya doğru gidiyor. Yeni bir dünyanın kurulacağı kesinlik kazanmıştır. Haritalar yeniden kan ve gözyaşı ile çiziliyor. Bütün bu acı olaylar bizim etrafımızda yaşanıyor, olaylar hızla, Türkiye'nin merkezinde olan coğrafyaya ve ülkemize kaydırılıyor. Kaç devlet açık ya da gizli olarak, en acısı da dost ve müttefik  görünerek bize düşmanlık ediyor. Yukarıdaki devletlerin şerrinden, sinsi düşmanlıklarından birlik ve beraberliğimizi güçlendirerek kurtulabiliriz.  Ve bu sabahki (24.04.2016) gazete haberlerinden iki not: “Ermenistan'ın başkenti Erivan'da cumartesi gecesi (23.04.2016) yapılan fener alayına katılanlar, Türkiye ve Azerbaycan bayraklarını ateşe verdi.” Bir diğeri de şu haber: “ABD'li aktör George Clooney, 1915 Olayları'nın 101'inci yıldönümü çerçevesinde Ermenistan'ın başkenti Erivan'da düzenlenen anma törenlerine katıldı.”

Adamların artistleri bile düşmanlık yapabiliyor. Acaba 2003'ten bu yana Irak'ta yaşananlar nedir? Irak şu anki haliyle dünyanın kan, ölüm ve acılar devleti! Felluce'de bebekler sakat, eksik organlı olarak doğuyorlar!

Türk Milleti'ne ve bu arada kardeş devlet Azerbaycan'a en çok hangi devletler ölümüne kin duyuyor? Yunanistan mı ve Güney Kıbrıs Rum Devleti mi, Ermenistan mı?!..  Bunların hepsi ve daha fazlası! Fırsat ellerine geçse, akla hayale gelmeyecek öldürme yöntemleriyle, bu coğrafyamızda, bir tek Türk bırakmazlar!.. Allah, fırsat vermesin!..

2015 yılının 24 Nisan'ı ne çabuk geçti değil mi?!.. Dün gibi! Geçen sene Ermeniler, düşmanlıklarını zirveye çıkarmışlardı. Milli Gazete yazarı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL,   30 Nisan 2015 Perşembe  günü   “Test Edildi: “Tehlikeli Virajdayız!” başlıklı yazısında yer alan görüşleriyle  devletimizi ve bizleri uyarmıştı:

“24 Nisan öyle ya da böyle geçti. Önümüzde jeopolitik ve stratejik konumumuzdan kaynaklanan ve bitmek bilmeyen yeni sıcak gündemler var. Bir sonraki 24 Nisan'a kadar en azından bu sözde soykırımı şimdilik unutabiliriz. Ne de olsa o tarihe kadar Allah kerim, yaparız yine bir şeyler. Peki, gerçekten de öyle olur mu? Şimdi diyeceksiniz ki, ne oluyor? Bu da nereden çıktı? Ne söylemeye çalışıyorsunuz?

O zaman kestirmeden hemen cevap verelim: Ne olduğu belli değil mi? Şu son krizde bile etki-tepki boyutuyla yaşadığımız, hepimizin aşina olduğu bir Türkiye klasiği değil mi? Üstelik bu durum, sadece bu mesele için de geçerli değil. Ani bunalımları-gerginlikleri bırakın, kronikleşmiş krizlerde, sorunlarda bile olmaması gereken bir boş vermişlik hali, rahatlığı içerisinde değil miyiz? Bizi bu noktaya bu garip anlayış getirmedi mi?!.. Bütün bu sorulara “hayır” cevabını veriyorsanız o zaman geçmiş olsun, biz bu dükkanı kapatalım!

Zaten istenen de bu değil mi?  Türk-İslam dünyasının “Son Kalesi” durumunda olan, “Küçük Asya'ya” sıkıştırılmış Türkiye ve Türk Milleti duyarsızlaştırılmak, şuursuzlaştırılmak, kendisine yabancılaştırılmak, tarihsel misyonundan uzaklaştırılmak ve hatta onu reddetmek, kısacası toptan bitirilmek istenilmiyor mu? (!) Ne yapılmalı? Her şeyden önce Türkiye'nin ivedilikle kendine gelmesi gerekiyor. Bunun için de kendi içerisindeki tüm krizleri bir an önce dondurması lazım. Aksi takdirde sağlıklı bir atmosfer oluşmaz. Güven açısından bu ortam şart! Milli mutabakat kaçınılmaz! Bu sağlanamadan hiç bir adım atılamaz. Bunun için de tüm kesimlerin ortak paydada buluşabileceği bir ortak aklın ve buna uygun bir zeminin inşası gerekiyor. Bu inşa sonrasında ise Türkiye'nin gerçek sorunlarına ve tarihsel misyonuna uygun, “siyaset-strateji-araçlar” ahengini sağlamış yeni bir yol haritası oluşturması şart! Eğer bunlar gerçekleştirilebilirse, zaten arkası gelir!”

Ve bir not da Ersoy Dede'den: “Amerika'nın Ankara Büyükelçisi John Bass diyor ki;“... Milli gemi veya milli uçak gibi projeler artık gelişmişlik açısından önem arz etmiyor...” Kime söylüyor peki bunu? Hürriyet'e.. İyi ama bu hareketlenmenin nedeni ne?  Arz edelim! Çünkü savunmada yerli payın hızla yükselmesi, pazarı elinde tutan Amerika'nın oyununu bozdu...  Unutmamak lazım ki günümüz dünyasında savunma ve komünikasyon alanında ne kadar yerliyseniz o kadar özgürsünüz! Bizim gibi yazılımı, donanımı her şekilde dışa bağımlı ülkeleri ancak ihtiyaçları ölçüsünde kullanırlar! O kadar! Ama misal barışı tesis etmekle görevli BM'nin daimi 5 ülkesinin tamamı silah ihracatında dünya şampiyonu! Başı ise 10 şirket ve hesap makinesinin hesaplayamayacağı kadar çok ihracat girdisi ile ABD çekiyor! Bize gelince “sakın ha milli savunma işine heveslenmeyin” diyorlar!”(Star Gazetesi. “Yerli savunma sanayi ürküttü” başlıklı yazı.24 Nisan 2016 Pazar)

Birlik ve beraberliğimizi bir an dahi geç kalmadan güçlendirmeliyiz! Türkiye gemisini batırmaya yeminliler, dünden daha kararlılar, bu sefer daha kalabalıklar ve işi şansa bırakmak istemiyorlar! Selam, sevgi ve hürmetlerimle efendim!