Sene 1945, Babam Mut’un Şanşa köyüne değirmen yapar. Sene 1946, Doğrul köyünde Dömdöm Hüseyin ile ortak olur. Sene 1947, Mut’un Palantepe köyüne Durmuş Veli’nin oğlu Mehmet ile ortak değirmen yapar. Sonuncusunun etüdü çok bozuktur. Değirmenin suyu 30 km uzaktan gelir. Bu su, Palantepe ve Elbeyli köylerinin içme suyudur ve aynı zamanda tarla, gönen ve sulama suyudur. İlaveten Mut elektrik santralinin de suyudur. Velhasıl yapılan masraf çekilen emek boşa gitmiştir.

O köyde bir göz evde otururduk. 6 kişi tek odada. Kardeşim Nebi, 1947’de o evde doğdu ve olduk 7 kişi. Evin küçük bir penceresi var ama camı yok. Tahta bir kapağı var. Kapağı açınca ocak tütüyor, duman gözümüzü yakıyor kapatınca içerisi karanlık oluyor. Şimdi düşünüyorum da o tarihte cam mı icat edilmemişti yoksa babam düşünceli mi değildi?

İkinci sene Palantepe köyündeki değirmen yapıldı. Biz de oraya taşındık. Okula oradan gelip gidiyoruz. En az 5 km mesafede. Yağmur yağdığı zaman ayakkabılarımızı çamurdan çıkaramazdık. O nedenle ayakkabıları elimize alıp yalın ayak okula gider, ayaklarımızı yıkar ve öyle giyerdik onları. Derse temiz girerdik.

Palantepe köyünde 5-6 sene oturduk. Ali ağam askerdeydi. Bu yüzden Doğrul köyündeki babamın ortak olduğu değirmene beni gönderdiler. 13 yaşındaydım ve orada çok rezillik çektim. Ortağın karısı çok cimriydi. Sabah kahvaltıda bir bazlama, öğle yemeği; bir bazlama, az peynir, akşam yemeği; gününe göre sebze yemeği. Karnım hiç doymuyordu ben de bıraktım geldim.