Beden itibariyle et ve kemikten teşekkül eden, fakat aklı ve idraki sayesinde bütün mahlûkattan üstün olan insanoğlu, kendisini Hakka teslim ettiği ve Hakkın ilahi nizamına gönül verdiği müddetçe ancak bu üstünlük vasfını taşıyabilir.

Aksi takdirde bey paşa hangi mevkide olursa olsun, hangi ırk ve renkte bulunursa bulunsun, hangi servet ve konfor lüks içinde yaşarsa yaşasın, imansızlığın verdiği korkunç ızdırabla hem bu dünyasını hem de ahretini perişan edebilir.

Böyle bir insanı, akılları ve idrakleri olmadığı halde seher vakti “Allah Allah” diye feryat eden bülbüllerden, kovanlarda “Hu Huu” diye çığlıklar koparan arılardan, daldan dala “Hak Hak” diye kanat çırpan kuşlardan üstün tutabilmek imkânı ve Yüce Kur-anı hiçe saymak, aklı mantığı çatlatmak demektir.

Öyle ise insanoğlu, iman lezzetini doyunca tadabildiği, İslam nurunu alabildiği, Kuran deryasına dalabildiği Allahın ve Resulünün izinde yürüyebildiği takdirde insandır ve Gerçek Müslüman’dır.

İşte böyle Müslüman’ın bir şiarı da Sevdiğini Allah için sevmek ve sevmediğine de Allah için düşman olmaktır. Ebu Hüreyre RA tan rivayet edilen bir hadisi şerifte Peygamberimiz (SAV.) şöyle buyurmuştur:

“Bir gün bir adam, başka bir köyde bulunan (din kardeşini) ziyaret etmeye giderken Allah-ü Teala bu adamın yolunu gözetlemek için bir meleği vazifelendirmişti. O zat meleğin yanına gelince, melek ona nereye gittiğini sorar:

Şu filan köyde bir kardeşim var, ona gidiyorum cevabını alır. Melek: O adamın sana geçmişte bir iyiliği var da, onu devam ettirmek için mi gidiyorsun? Dedi. O da Hayır, ben o zatı sırf Allah için seviyorum, dedi. Bunun üzerine Melek:

Ben Allah-ü Teâlânın sana yolladığı elçiyim. Sen o adamı nasıl seviyorsan, Allah da seni öyle seviyor dedi.

Demek oluyor ki; din kardeşlerini Rıza-i Bari için seven kimseleri Cenabı Allah seviyor.

Müminler arasındaki sevginin esası birbirlerini Allah için sevmektir. Bir mevki bir makam elde etmek ve bunlara benzer bir takım menfaatler için asla başkaları sevilmez.

Bu konu ile ilgili Efendimizin bir hadisini aktarayım, “Allah ü Teala: Benim Rızam uğrunda sevişenler için nebilerin ve şehitlerin dahi imrenecekleri derecede nurdan minberler vardır” buyurur.

Yine başka bir hadisi şerifte ise şöyle buyurur:

Allah ü Teala kıyamet gününde, “Benim için sevişenler nerdedir? Onları gölgemden başka bulunmayan bir günde (arşımın gölgesinde) gölgelendireceğim” buyurur.

Değerli okurlarım. Herhangi bir fikri bir yere birilerinin gönlüne yerleştirebilmek için ortada bulunan bütün yalancı ve yanlış fikirleri temizlemek icab eder. Dikkat edelim ki, Yüce rabbimiz Tevhit inancını yerleştirmek için “La İlahe İllallah” Yani hiçbir ilah yoktur, ancak Allah vardır. Buyurup önce bütün ilah fikrini yıkar ve sonra yerine Allah fikrini yerleştirir.

İşte bunun gibi bir Müminin de Başkalarını Allah’ın rızası olacağı şekilde sevebilmesi için kalbindeki bütün bayağı sevgileri sıyırıp atması lazımdır. Bu gönlüden menfaatsiz sevginin kaçınılmaz bir şartıdır.

Allaha ve ahret gününe imanda sebat eden kimselerle- Velev ki onlar, bunların babaları yahut oğulları ya da kardeşleri yahut akrabaları olsunlar. – dostlaşacaklarını (onları seveceklerini) göremezsin. Onlar o kimselerdir ki (Allah) İmanını kalplerine yazmış, bunlar kendilerinden bir ruh ile desteklenmiştir. İşte bunları altından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Bunlar orada ebedi kalıcıdırlar.

Allah onlardan razı olmuştur. Onlarda Allah’tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar Allah fırkasıdırlar. Öyle ise bütün bu inanmışların gölgesinde gözümüzü açmalıyız ki Allah fırkasından ayrılmayalım.

Sözün özü, Cenabı Allah cümlemizi sevdiklerini Allah için seven ve Allah fırkasının ihlâslı inanmış bir eri olmamızı nasip etsin. Selam ve dua ile…